2025 yılının ilk çeyreğinde Türkiye ekonomisi, büyüme ve enflasyon verileriyle beklenenin gerisinde kaldı. Faiz oranlarındaki yüksek seviyeler, yatırım ve tüketim kararlarını etkilerken, işsizlik oranı ise beklenenden daha yüksek çıktı. Ekonomi, ılımlı bir seyir izleyerek belirsizliğini sürdürüyor.
2025 İlk Çeyrek Ekonomik Performansı
Türkiye ekonomisi, 2025 yılının ilk çeyreğinde, beklentilerin aksine ne belirgin bir büyüme ne de ciddi bir daralma gösterdi. Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, ilk çeyrek verilerini değerlendirdiği açıklamasında, Türkiye ekonomisinin ılımlı bir dönemi geride bıraktığını belirtti.
Verilere göre, ekonomik göstergeler, ne sıcak ne de soğuk bir atmosfer sergileyerek, daha çok ılık bir seyir izliyor.
Büyüme ve Enflasyon: Gerçekleşen Beklentilerin Gerisinde Kaldı
2024 yılı için Orta Vadeli Program’da yüzde 4 olarak öngörülen büyüme oranı, geride bıraktığımız yıl için yüzde 3.2 olarak kaydedildi. Prof. Dr. Kozanoğlu, bu oranı beklentilerden düşük bir performans olarak değerlendirirken, enflasyon konusunda da benzer bir durumu işaret etti. Yüzde 33 olarak tahmin edilen enflasyon oranı, resmi rakamlarla yüzde 44.4'e yükseldi.
Bu durum, Türk ekonomisinin en büyük sorunlarından biri olan enflasyonun, günlük yaşamı zorlaştırmaya devam ettiğini gösteriyor. İş gücü piyasası da, ekonominin ılımlı durumunu yansıtan bir diğer göstergedir.
Manşet işsizlik oranı yüzde 8.4 olarak duyurulmuşken, atıl işgücü oranı yüzde 28.1'e yükseldi. Atıl işgücü, iş aramayı bırakan ve ancak geçici işlerde çalışmak isteyen bireyleri içeriyor.
Bu veriler, işgücü piyasasında büyük bir dengesizlik ve düşük yaşam standartlarıyla mücadele eden geniş bir kesimin bulunduğunu gözler önüne seriyor.
Faiz Politikası: Yüksek Faizler Ekonomiyi Sınırlıyor
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), politika faizini yüzde 50'den yüzde 42.5’e düşürmüş olsa da, faiz oranları hala yatırım yapmayı zorlaştıracak seviyelerde kalıyor. Prof. Dr. Kozanoğlu, faiz oranlarının yüksek seviyelerde kalmasının, tüketim ve yatırımlarda daralmaya yol açtığını ifade etti.
Ticari kredi faiz oranlarının yüzde 50, ihtiyaç kredisi faizlerinin ise yüzde 64 civarlarına çıkması, hanehalkı ve firmaların borçlanma eğilimlerini baskı altında tutuyor. Bunun yanı sıra, enflasyon beklentileri, Merkez Bankası’nın 2025 yıl sonu enflasyon tahmininin çok üstünde seyrediyor.
Reel sektörün 2025 için yüzde 41.9, hanehalkının ise yüzde 59.2 enflasyon beklentisine sahip olması, ekonominin güven duygusundan yoksun olduğunu gösteriyor. Yüksek faizler, bireylerin harcamalarına borçlanarak devam etmelerine neden olsa da, bu durumun sürdürülebilir olmadığı da ortada.
Sanayi Üretimi Azalıyor, Cari Açık Yükseliyor
2025 yılına dair sanayi üretimi verileri, ekonominin ılımlı seyir izlediğini doğrular nitelikte. 2024 yılının son çeyreğinde sanayi üretiminde bir canlanma görüldüğü belirtilse de, 2025 Ocak ayında bir önceki aya kıyasla yüzde 2.3’lük bir düşüş yaşandı. Diğer taraftan, cari açık oranı ise yüzde 3.8’e yükseldi ve 12 aylık cari açık, 11.5 milyar dolara ulaştı.
Prof. Dr. Kozanoğlu, büyüme hızının düşük kalması nedeniyle TCMB rezervlerinin fazla zorlanmayacağını ancak dış ticaretin hala önemli bir sorun teşkil ettiğini belirtti. En dikkat çekici veri ise, tüketim malları ithalatının hız kesmemesi oldu. Düşük reel kurun etkisiyle zengin kesimlerin tüketim iştahının devam etmesi, ekonomik dengesizlikleri artıran bir faktör olarak öne çıkıyor.
Gelir Artışı: Dolar Bazında Yükselen Kişi Başına Gelir
2025 yılı itibarıyla kişi başına gelir, 15 bin 463 dolara yükseldi. Ancak bu veri, toplumda şüpheyle karşılanıyor. Prof. Dr. Kozanoğlu, TL’nin yabancı para birimleri karşısında sınırlı değer kaybetmesinin, kişisel gelirlerin dolar bazında arttığını gösterdiğini vurguladı.
Ekonomik Belirsizlik ve Temkinli Beklentiler
2025'in ilk çeyreğinde açıklanan veriler, Türkiye ekonomisinin 'ılımlı' bir dönemde olduğunu ortaya koyuyor. Ekonominin büyüme hızındaki yavaşlama, yüksek faizler ve enflasyon beklentileri, Türk halkı için yaşam standartlarını zorlaştıran temel faktörler olarak öne çıkıyor.
Yüksek faiz oranları, tüketim ve yatırım kararlarını zorlaştırırken, dış ticaret ve cari açık sorunları da dikkat çekiyor. Ayrıca, kişi başına gelirdeki artış, gerçek yaşam koşullarından uzak bir tablo çiziyor.
Türkiye’nin ekonomik geleceği, belirsizliğini korurken, politika yapıcılarının bu zorluklarla başa çıkabilmesi için daha temkinli bir yaklaşım benimsemesi gerektiği görülüyor.