Bugün hemen her evde birden fazla ayna bulunurken, geçmişte aynalara ulaşmak oldukça zordu ve bu nesnelere özel anlamlar yükleniyordu. Peki, ayna kırılmasının kötü şans getirdiğine inanılmasının kökeni ne kadar eskiye dayanıyor?

İlkçağlardan Günümüze Ruhun Yansıması İnancı

Ayna ile ilgili inanışların ilkçağ insanına kadar uzandığı düşünülüyor. İlkel insanlar, göllerde veya su birikintilerinde kendi yansımalarını gördüklerinde, bunun ruhlarının bir parçası olduğunu düşünmüşlerdi. O dönemlerde suyu bulandırıp görüntüyü bozanlar, düşman olarak görülüyordu. Bu inanç, aynaların icadıyla daha da yaygınlaşmaya başladı.

Ayna Kırılmasının Uğursuzluk Getirdiği İnancı Nasıl Doğdu Görsel

Günümüzde Neden Sokrates ve Platon Gibi Filozoflar Yok? Günümüzde Neden Sokrates ve Platon Gibi Filozoflar Yok?

Eski Mısır’da İlk Aynalar

İlk aynalar, Eski Mısır döneminde parlatılmış bronz, gümüş, altın gibi metallerden yapılmıştı. Bu yüzeyler, kişilerin ruhlarını yansıttığı düşünüldüğü için saygıyla korunuyordu. Vampirlerin aynalarda yansıma bırakmamasına dair inanış da, ruhların aynalarda görünmesi gerektiği inancından türedi.

Romalılar ve “Yedi Yıl Uğursuzluk” İnanışı

Cam aynaların yapılmaya başlamasından sonra, bu kırılabilir nesneler yeni batıl inançlara zemin hazırladı. Romalılar, aynanın kırılmasının, ruhun bir parçasının zarar gördüğü anlamına geldiğine ve insanın yedi yılda bir kendini yenilediğine inanıyordu. Bu yüzden, ayna kırıldığında kötü şansın yedi yıl süreceği düşüncesi doğdu.

15. yüzyılda Venedik’te arka yüzeyi gümüşle kaplanarak üretilen ilk cam aynalar, oldukça pahalıydı ve kolayca kırılabiliyordu. Bu dönemde, aynaları taşıyan veya temizleyen hizmetkarlar, aynayı kırmaları durumunda yedi yıl boyunca felaketlerle karşılaşacakları konusunda uyarılıyordu. Bu inanç, ekonomik bir kaygı taşıyarak daha da köklendi.

Uğursuzluktan Korunmak için Alınan Önlemler

Kırılan aynaların kötü şans getirmesini engellemek için çeşitli önlemler de geliştirilmiştir. Örneğin, aynanın kırılan parçalarının güney yönüne akan bir nehirde yıkanması veya toprağa gömülmesi kötü şansı yok etmenin bir yolu olarak görülüyordu. Aynı şekilde, evlerde bulunan aynaların kullanılmadıkları zamanlarda üzerlerinin örtülmesi gerektiğine inanılıyordu. Ölen bir kişinin evinde de aynaların üstünün örtülmesi, ruhun yolculuğuna engel olunmaması adına uygulanırdı.

Modern Dünyada Devam Eden Bir Batıl İnanç

17. yüzyılda daha ucuz aynalar üretilmesine rağmen, bu eski inanış günümüzde bile etkisini sürdürüyor. Ayna kırılmasının uğursuzluk getireceği düşüncesi, bazı toplumlarda hâlâ geçerliliğini korurken, bu batıl inanç tarihsel ve kültürel bir miras olarak varlığını devam ettirmektedir.

Muhabir: Sibel Bay