NECMETTİN KURUCU

Kas hastası Hatice Karancak, yaşamış olduğu sıkıntılara hiçbir zaman yenilmeyen ancak insanların zihinlerindeki engelli imajının yeniden doğru bir yerde konumlandırılmaya ihtiyacı olduğunu belirterek bu kapsamda diğer düzenlemelerin de beraberinde gelebileceğini belirtti. Özellikle fiziksel bakıma ihtiyacı bireyler adına daha aktif düzenlemelerin getirilmesi adına çağrıda bulunan Karancak ise şöyle seslendi:

"Türkiye'deki en önemli eksiklerden biriside özellikle fiziksel bakıma ihtiyaç duyan bireylerin kendilerine yardımcı olabilecek ya da bakacak kimseleri olmadığında günlük yaşamlarını devam ettirebilecek bir bakımevi ya da kendi ev koşullarında bu kişilerin bakımına yardımcı olabilecek çalışan bulamamaları en büyük problemler arasında. Oysaki yurt dışında bu konuda devletin destek mekanizmaları daha aktif işliyor ama biz Türkiye'de yarın bir aile, eş, kardeş olmadığında yaşamımızı, nasıl devam ettirebiliriz kaygısını ciddi anlamda yaşıyoruz.”

Küçük yaşlardan itibaren sanatla ilgilenen Karancak şöyle konuştu:

"6 yaşımda çizgi filmlerde gördüğüm prenses kıyafetleri ile tasarıma karşı ilgim olduğunu zaman içinde keşfettim amatörce kıyafet tasarımı ile ilgili çizimler yaptım. Üniversite bittikten sonra bir yıl süre ile belediyenin tasarım kursuna gittim. Sonrasında iş hayatı başlayınca amatörce çizimler yaptım. Ancak uzun süredir çizim yapamıyorum diyebilirim. Benim çocukluğumda ansiklopediler çok cazipti.  Dünyanın kapılarını resim, müzik, tarih, sinema ilgi alanıma girecek daha birçok sanat alanı ile ilgili ilk bilgiler ile o sayfalarda karşılaşmıştım. Ansiklopediler ile önüme açılan birçok sanat dalı hayatım boyunca beni beslemeye, daha kafası aydınlanmış, daha estetik bakabilen hoşgörülü saygılı insanları anlamaya çalışan, olabildiğince huzurlu mutlu ve kendi ruhundan izler taşıyan insanları yakalamak noktasında beni alıcıları daha açık bir insan haline getirdi diyebilirim. Bana iyi gelen beni zenginleştiren güzelliklere dair paylaşım yapmayı da çok seviyorum. Film, kitap eleştirisi, deneme yazıları hatta kısa süreli mektuplar gibi edebiyatın da bir kaç alanına girip çıktım yine amatör çaplı diyelim. Bir edebiyat sitesinde bir süre kendi sayfamda deneme, kısa öykü ve mektup yazdım. Bir kaç sitede kültür sanat moderatörlüğü yaptım. Sanat deyince alan çok geniş. Benim için Ankara'da sonbahar ve kış ise tiyatro demek ve tabikii olmazsa olmaz kitaplar. Müze, sergi gezmeyi görsel ve işitsel sanatların bir çoğunu da ulaşım ve imkan dahilinde çok seviyorum. Yine yeni bir şehir ve kültür keşfetmek de bana çok iyi geliyor. Yöresel zenginlikler lezzetler ile tanışmak da yine çok keyifli.

Sincanlı Anneler, "Anne Söyleşileri" ile Gelişiyor Sincanlı Anneler, "Anne Söyleşileri" ile Gelişiyor

Karşılaştığınız zorluklardan dolayı sıkıntılar yaşadığını belirten kas hastası Karancak, şunları belirtti:

"Karşılaştığım zorluklar neler sorusuna çevresel ve insan faktörü ile ilgili olmak üzere ikiye ayırabilirim. Örneğin ulaşımda metro, Ankaray, hızlı tren sandalye kullanan bizler için çok daha konforlu olmakla birlikte gittiğimiz yerde asansör bozuk olduğunda ciddi sıkıntı olabiliyor ya geri dönüyoruz ya da riskli bir şekilde merdivenden çıkartılıyoruz. Ya da bir kaldırıma çıkıyoruz çıkışı var inişi yok, inişin önünde bir araba var, engelli asansörlerinin önünde engeli olmayan insanlardan bize sıra gelmeye biliyor gibi sorunlar en sık yaşadıklarım. Gelelim insanların engelli insanlara karşı sığ ve ön yargılı bakış açılarına. Engelli insanın ortaya koyduğu işin hakkını verme, değerini hissettirme konusunda son derece cimri iken sırf engeli olduğu için karşılarındakini objektif olarak potansiyelini görmeme konusunda toplu bir uzlaşı içindeler. Bu durum ise bizi hem daha çok çalışan kendini karalayan ancak sağlıklı diğer iş arkadaşı sizin onda biriniz kadar çalışmasa dahi sırf ortada daha çok gezindiği için görünür insan olarak öne çıkmalarına sizin ise asıl işi yapan kişi olmanıza rağmen daha arka planda kalmanıza yol açıyor. Zamanla tüm bu haksızlıklara bir gün bir düşseniz yine onlardan yardım isteme mecburiyetinde olacağınızdan arkanıza atıp sadece işinizi yapıp evinize gitmeye çalışarak 'haksızlıkları görmezden gelmeye çalışarak' kendinizi duygusal bağları kopararak iş hayatınızı devam ettirmeye çalışıyorsunuz. Özel hayatta ise gerek eş gerek aileniz ile bazen empatisel kopukluklar nedeniyle sorunlar yaşayabiliyorsunuz diyebilirim. Çözümlerim ise genel olarak değiştirebileceğim noktalarda değişim ama müdahale olamayacak noktalarda ise bir şekilde uyum sağlamaya çalışmak şeklinde oluyor.

Kas hastalığı zaman içinde ne kadar kas gücü kaybı yaşadığınızla ilgili sürekli değişen bir bedensel ve ruhsal güç kaybı yaşadığını belirten Karancak:

"Örneğin bir günümü şöyle anlatayım sabah yataktan eşim kaldırıyor üstümü onunla giyiyorum lavabo banyo ihtiyacım yine onun ve annemin yardımı ile olmakta. İşten eve geliyorum eşim sandalyeden kaldırıyor sonrasında ben mutfakta ayakta yemek bulaşıl işlerimi halledebiliyorum koridorda tutunarak yürüyebiliyorum. Dışarda akülü ile iş, hastane, alışveriş, sosyalleşme gezme hastane işleri gibi birçok işimi ise yalnız yapabildiğim tüm noktalarda yalnız yapmayı tercih ediyorum. Sadece ihtiyacım olan, noktada yardım almak tercihim. Plansız bir iş yapamıyorum çünkü bağımlı olduğum insanlar var.  Eşim öğretmen ben işten geliyorum o beni kaldırıp okula gidiyor annem gerektiğinde yanımda oluyor ya da kardeşim ve benim zamanım hepsine göre ayarlanmak zorunda ve bu dengeyi sağlamak için ben sürekli bir zamanla yarış içindeyim bu da bazen cidden yorgun hissettirebiliyor.

Engellilerin İhtiyaçları Gözetilmeli

"Öncelikle engelli insanın engelsiz insandan farklı olmadığı ortak insan yaşamı ne gerektiriyorsa engelli insanında herkese hak görülen yaşamı hak ettiği ancak engelsiz insanlara göre ona engel oluşturmayacak çevresel, kanuni insani engelleri kaldırmak konusunda neler yapılabilir konusuna odaklanmak çok daha faydalı olacaktır. Örnek vermek gerekirse ulaşım araçları, yollar kamu binaları hastaneler sosyalleşebileceğimiz kafe tiyatro sinemalar parklar bahçeler akülü ve görme işitme engellilerin ihtiyaçları gözetilerek bu şekilde düzenlenebilir. Engelliler için sembolik kutlanan o günleri ben nedense hiç anlamlı bulamıyorum amaç farkındalık olsa da sanki o amaca hizmet etmiyor gibi geliyor. Toplumun gözünde engelli imajının altı daha kalın bir punto işe çizilip “yazık, vah, tüh yardıma muhtaç insanların günü gibi bir algı o acıma hissinin hakim olduğu bir gün gibi hissediliyor. Oysaki herhangi bir yabancı film izlediğinizde orada sandalyeli birisi dedektif olabiliyor, genel müdür olabiliyor ve bu engelsiz olanlar tarafından lütuf gibi görülmüyor. o kişi için sadece kişilik ve yaptıkları işlerle öne çıkabiliyorlar. Türkiye'de ise engelli olup çok az kişi birey olma, yaptığı işle takdir edilme ve duruşu ile hak ettiği saygıyı engelinden bağımsız diğer insanlardan görebiliyor. Önce kafalardaki engelli imajının yeniden doğru bir yerde konumlandırılmaya ihtiyacı var ve bu kapsamda diğer düzenlemeler gelebilecek gibi. Bu bölümü sonlandırmadan önce şuna değinmek istiyorum."

Güçlü ve Zayıf Yönleri ile Yüzleşsinler

Kendilerini hayata bağlayacak bir amaç, hedef, hobi edinmeleri gerekiyor. Yine kendilerini en iyi ifade edebilecekleri yönleri en güçlü ve en zayıf yönleri neler onları bulup yüzleşip zayıf yönlerini güçlü olan yönleriyle pozitif bir şekilde dengelemenin yollarını bulmaları, ilham alacakları örnekler varsa hayatta belki onların ayak izlerini takip etmeleri, ne yapıyorlarsa en iyi şekilde yapmaya çalışmaları ve tüm gayret ve uğraşlarına rağmen günün sonunda ellerinde kalan değerler ne ise onlara tutunup onları besleyerek mutlu olmaya çalışmalarını isterdim. Bu dediklerimi bende kendime sürekli hatırlatıp yapabildiğim kadarıyla yapmaya ve bana sunulan bu hayatla mutlu olmaya çalışıyorum.