Archimedes'in Prensibi (MÖ 3. yüzyıl)
Archimedes'in Prensibi, bir nesnenin suya batırıldığında suyun kaldırma kuvvetinin nesnenin yer değiştirdiği sıvının ağırlığına eşit olduğunu ifade eder. Suyun kaldırma kuvveti, bilimsel devrimlerin anlaşılmasında ve bazı önemli keşiflerin yapılmasında kritik bir rol oynamıştır. Bu keşif, sıvıların özelliklerinin anlaşılmasına ve hidrostatik prensiplerin gelişmesine katkıda bulunmuştur.
Rönesans (14. - 17. yüzyıl)
Avrupa'da bilimin yeniden canlanmasıyla, gözlem ve deneysel yöntemlerin önemi vurgulanmıştır. Copernicus'un heliosentrik modeli, Galileo'nun teleskopla yaptığı gözlemler ve İngiliz bilim insanı Francis Bacon'un bilimin doğru yöntemlerle incelenmesi gerektiğini savunduğu eserleri bu dönemin önemli olaylarıdır.
Yer Çekimi Kanununun Keşfi (17. yüzyıl)
İsaac Newton'un 1687'de yayımladığı "Principia Mathematica" adlı eserinde, evrensel kütleçekim yasasını tanımlaması bilim tarihinde devrim niteliğinde bir olaydır. Bu yasa, iki cismin kütlelerinin ve aralarındaki mesafenin karesiyle ters orantılı olarak çekim kuvvetini belirler. Bu keşif, modern fizik ve astronomi alanlarının temelini oluşturmuştur.
Sanayi Devrimi (18. - 19. yüzyıl)
Sanayi Devrimi, tarım toplumundan endüstriyel bir topluma geçişi simgeler. Bu dönem, makineleşme, büyük ölçekli üretim, demiryolları gibi teknolojik ve ekonomik değişimlerin yaşandığı bir dönemdir. Sanayi Devrimi sırasında, buhar gücü ile çalışan makinelerin icadı büyük bir ilerleme sağladı. Bu makineler, tekstil üretiminden maden işçiliğine kadar birçok sektörde üretim süreçlerini hızlandırdı ve verimliliği artırdı. Bu dönemde, demiryollarının yaygınlaşmasıyla ulaşım daha hızlı ve etkili hale geldi, ticaretin ve ekonominin büyümesine katkıda bulundu.
Evrim Teorisi (19. yüzyıl)
Charles Darwin'in "Türlerin Kökeni" adlı kitabı, evrim teorisini ortaya koyarak biyoloji ve türlerin doğası hakkında devrim niteliğinde bir değişim başlatmıştır. Darwin'in çalışmaları, canlıların ortak bir atadan evrimleştiği fikrini güçlendirmiştir.
Mendel'in Genetik Kanunları (19. yüzyıl)
Gregor Mendel'in bezelye bitkileri üzerinde yaptığı deneyler, genetik mirasın temel prensiplerini ortaya koydu. Mendel'in çalışmaları, kalıtsal özelliklerin nasıl geçtiği konusunda temel bir anlayış sağladı ve modern genetik biliminin doğmasına katkıda bulundu.
İzafiyet Teorisi (20. yüzyıl)
İzafiyet Teorisi, Albert Einstein tarafından geliştirilen ve modern fizikte devrim yaratan bir teoridir. İzafiyet Teorisi, özellikle iki önemli formülü olan E=mc² ve genel görelilik teorisi ile tanınır. Bu formül, enerji ile kütlenin eşdeğerliğini ifade eder.
İzafiyet Teorisi'nin bir diğer önemli yönü de genel görelilik teorisidir. Bu teori, kütleçekim kuvvetinin uzay-zaman yapısını değiştirebileceğini öne sürer. Genel görelilik teorisi, gezegenlerin ve yıldızların hareketini, evrenin genişlemesini ve zamanın bükülmesini açıklar.
DNA'nın Yapısı ve Genetik Kodun Keşfi (20. yüzyıl)
1953'te James Watson, Francis Crick, Maurice Wilkins ve Rosalind Franklin'in DNA'nın yapısını keşfetmesi, genetik kodun anlaşılmasında devrim niteliğinde bir ilerlemedir. Bu keşif, modern biyoloji ve genetik alanlarının temelini oluşturmuştur.
Antibiyotiklerin Keşfi (20. yüzyıl)
Alexander Fleming'in 1928'de penisilin antibiyotiğini keşfi, mikrobiyoloji ve tıp alanlarında devrim niteliğinde bir ilerleme sağladı. Antibiyotiklerin kullanımı, enfeksiyon hastalıklarının tedavisinde devrim yarattı ve insan ömrünün uzamasına katkıda bulundu.
Uzay Çağı (20. yüzyıl)
20. yüzyılın ikinci yarısında, insanlık uzay keşifleri ve uzay teknolojileri alanında büyük ilerlemeler kaydetti. İlk yapay uydunun (Sputnik 1) fırlatılması, insanın Ay'a ayak basması ve Mars'a keşif araçlarının gönderilmesi gibi olaylar, insanlığın evreni anlama yolculuğunda önemli bir adımdır.