Günümüzde doğaya hâkim canlının insan olduğunu görmekteyiz. Bedenen insanın en güçlü canlı olmadığı çok açık ortadadır. Örneğin insan bir aslan ile kıyaslanamayacak kadar güçsüzdür. Peki nasıl oldu da aslanı bile kafese kapatıp hakimiyet altına alabildi?

Çok açıktır ki dünya’nın en güçlü canlısı insan değil. Fakat hakimiyet kurma bakımından insanı birinci sırada sayabiliriz. Bunu anlamak için geçmişe gitmekte fayda var. İnsanın en büyük özelliklerinden birisi aslında olmayan olaylar hakkında anlam yürütebilmesidir. Bu noktada doğa olaylarını anlamak en büyük amaçlarından birisidir. İnsanlar yağmur yağmasını, deprem olmasını anlamlandırmak için çeşitli şeyler düşünmüşlerdir. Bu da insanın düşünce yapısını geliştirmiştir.

“Gelişmiş Düşünce Yapısı”
Doğal ortamda birçok farklı canlı tıpkı insanlar gibi bir arada gezmektedir. Fakat aralarında gelişmiş bir düşünce yapısı gelişmemiştir. Ortak dilleri ise en fazla birkaç terimi açıklamak ile yetinmiştir. Fakat insan bununla sınırlı kalmamıştır. Kullandığı her aracı ileri boyutlara taşımıştır. Örneğin bir şempanze de basit araçlar kullanarak yaşamını kolaylaştırmıştır. Fakat insan o basit araçları gelişmiş araçlara çevirmiştir. Küçük bir taş kullanarak et parçalayan insan bugün 2 futbol sahası büyüklüğünde bir et fabrikası açabilmektedir.

“Mitler Doğayı Anlamlandırmada Önemli Yer Tutmuştur”
İnsanın düşünce yapısının gelişmesinin doğa olaylarını anlamlandırmasıyla ilişkili olduğunu söylemiştik. İnsan bu doğa olaylarını anlamlandırmaya çalışırken çok büyük bir şeyi ortaya çıkarmıştır: Mitler. Mitler, insana doğa olaylarını anlamlandırmak adına önemli açıklamalar sunmuştur. Örneğin yağmur yağdığında “Tanrı Eros kızdı ve yağmur yağdırdı” denerek ortak açıklamalar yapılmıştır. Böylece hem düşünce yapısı gelişmiş hem de ortak değerler inşa edilmiş ve insanlar bir arada yaşamaya başlamıştır.

“Ateş İnsan ile Diğer Canlılar Arasındaki En Net Fark Olmuştur”
Bu duruma ateşi de örnek verebiliriz. Ateş diğer canlılarla insan arasında çok net bir fark yaratmıştır. Hemen hemen tüm canlılar ateşe tepki vermektedir. Fakat ateşi yönetmek sadece insana özgü bir davranıştır. İnsan ateşi yöneterek doğadaki kontrolü büyük oranda eline geçirmiştir. Ateş ile diğer canlıları korkutuyor, görüş alanını genişletiyor, yemeklerini pişirerek daha hızlı yemesini sağlıyor.

İnsan zamanla ortaklaşa iş yapmaktan verim aldığını da fark etmiştir. Bir mamutu tek başına avlayamayan insan birden çok insanla avlamayı başarmıştır. Böylece bir arada yaşamanın önemi de ortaya çıkmıştır.
Bir mamutu avlamak, ortak bir mit üzerine düşünmek insanlar arasındaki iletişimi ilerletmiştir. Elbette topluluk topluluk ayrılan insanlar arasındaki savaşlar da iletişim kurmanın önemini ortaya çıkarmıştır. Bu durumların her biri ortak dilleri ortaya çıkarmıştır.

Gelişmiş aletler yapabilen, iletişim kurabilen ve düşünebilen insanı bugün piramidin en tepesinde görebiliyoruz. Ve insanın bu piramitte en tepeye ulaşana kadar hiçbir canlının kontrol ve denge mekanizması inşa edecek zamanı olmamıştır. Çünkü insan bu piramitte çok hızlı yükselmiştir. Örneğin aslanlar insanlar gibi hâkim canlı olamamıştır. Çünkü aslan piramitte yukarılara çıkarken ceylanlar da daha hızlı koşmak için evrimleşti. Fakat insanın hızına ekosistem gerekli uyumu sağlayamadı. İşte tüm bu sebeplerle insan diğer canlıları kontrol edebilecek mekanizmaya sahiptir.

İste bu açıklamaların her biri bizlere “insan nasıl doğanın kontrolünü elinde tutuyor?” sorusunun cevabını açıklamaktadır.