Aizanoi Antik Kenti
Aizanoi kenti antik Frigya’ya bağlı olarak yaşayan Aizanitis’lerin ana yerleşim merkeziydi. Zeus Tapınağı çevresinde yapılan kazılarda, MÖ 3.000 yıllarına ait yerleşim izleri açığa çıkarıldı. MÖ 133’de Roma egemenliğine girdi. Zeus Tapınağı, Stadyum-Tiyatro kompleksi ve Macellum’u ile Roma döneminin önemli kentlerinden biriydi.
Bir tepe üzerine kurulmuş olan ve şehrin önemli dinsel yapısı olarak görülen Zeus Tapınağı dünyanın en iyi korunmuş Zeus tapınaklarından biri. Şehrin kuzeyinde 13.500 kişi kapasiteli stadyum ve 20.000 kişi kapasiteli tiyatronun bir kompleks şeklinde yapılması buradan başka hiçbir yerde görülmüyor.
Anemurium Antik Kenti
Anemurium’da ilk yerleşimin ne zaman başladığı bilinmese de, kentin adı bir liman listesinde geçtiği için MÖ 4. yüzyılda var olduğu biliniyor. MS 1. yüzyılda gelişmeye başlayan Kommagene Krallığı’nın bir bölümü olan Anemurium’da Kral IV. Antiochos’un sikkelerinin basıldığı biliniyor. Kıbrıs’a yakın olması nedeniyle, özellikle Roma Dönemi’nde ara istasyon konumunda olan Anemurium, bölgedeki doğal kaynakların ihraç edildiği önemli bir ticaret kenti olmuştu. Kentin günümüzde ayakta kalan önemli yapıları bu döneme aittir.
Antandros Antik Kenti
Antandros Antik Kenti, Edremit’in Altınoluk Mahallesi’ne 2 km uzaklıkta yer alan önemli bir Troas kenti. Mysia ile Troas arasında uzanan yolu kontrol eden stratejik bir konumda yer alan kentin kuruluşu, bazı antik yazarlara göre Troia Savaşı’nın öncesine kadar uzanıyor. Dünyanın ilk güzellik yarışmasına ev sahipliği yaptığı düşünülen ve Roma şehrinin efsanevi kurucusu Aeneas’ın gemilerini inşa ettiği Antandros Antik Kenti mozaikleriyle ünlü. MÖ 7-2. yüzyıllar arasında kullanıldığı anlaşılan nekropolde, lahit mezarların yanı sıra kremasyon (ölü yakma) ve direkt toprağa gömü şeklinde bir çok gömü yapıldığı görülüyor.
Aphrodisias Antik Kenti
Antik Yunan ve Roma dönemlerine ait en görkemli antik kentlerden biri. İyonik bir Afrodit tapınağının, stadyumun ve bir hamamın kalıntıları uzun zamandır açıktaydı, ancak 1961’den itibaren kazılarla birlikte; tiyatro, odeon, bazilika, market, evler ve hamam, anıtsal bir geçit ve Roma imparatorunun ibadeti için bir kült merkezi gibi yapılar ortaya çıkarıldı. Roma İmparatorluğu döneminde şehir, heykeltıraşları ve heykelleri ile ünlüydü.
Mükemmel beyaz ve mavi-gri mermerden oluşan zengin taş ocakları, alanın yaklaşık bir kilometre doğusunda. Tarihte kentin en önemli tanrıçası olan Afrodit’e adanan tapınağı ile ünlü olan Afrodisias, MÖ 2. yüzyıldan MS 6. yüzyıla kadar görkemini korudu.
Assos Antik Kenti
Behramkale Köyü’nde yer alan Assos Antik Kenti, bir volkan konisi üzerinde bulunuyor. Assos’un çevresi yaklaşık 4 km. uzunluğundaki surlarla çevrili. Şehrin iki ana kapısı olan doğu ve batı kapılarının önünde nekropoller (mezarlıklar) var. En üst noktada yer alan ve tanrıça Athena’ya adanmış tapınak MÖ 525 yıllarına tarihleniyor.
Assos tiyatrosu yaklaşık 5000 kişi kapasiteye sahip. Aktif olduğu zamanlarda Assos, bulunduğu bölgedeki tek büyük limana sahip olduğu için geçen gemiler sayesinde zengin olmuştu. Antik Çağ’ın büyük düşünürlerinden Aristo’nun bu kentte üç yıl yaşamış ve felsefe okulu kurmuş olması nedeniyle felsefe tarihi açısından da önem taşır.
Blaundus Antik Kenti
Uşak iline 40 km uzaklıktaki Ulubey ilçesinde yer alıyor. Büyük İskender’in Anadolu Seferleri’nden sonra Makedonya’dan gelenler tarafından kurulmuş ve şehir halkının kendilerine Makedonyalı Blaundus adının verdiği söyleniyor. Kent, Büyük İskender’den sonra Bergama Krallığına ardından da Roma İmparatorluğuna bağlanmıştı. Derin vadilerle çevrili bir yarımada üzerinde yer alan kentin önemli yapıları arasında kale, tapınaklar, tiyatro, stadyum ve kaya mezarları bulunuyor.
Efes Antik Kenti
MÖ 5. bin yıla kadar giden tarihi boyunca uygarlık, bilim, kültür ve sanat alanlarında her zaman önemli rol oynayan Efes Antik Kenti, antik dünyanın en önemli merkezlerinden biriydi. Asya ve Avrupa arasında bir geçiş güzergahı ve önemli bir liman kentiydi. Konumu ile çağının en önemli politik ve ticaret merkeziydi.
Helenistik ve Roma dönemlerinde en ihtişamlı zamanlarını yaşayan Efes, Roma İmparatoru Augustus zamanında, Asya Eyaleti’nin başkenti olmuş ve nüfusu 200.000 kişiyi aşmıştı. Bu dönemde her yer mermerden yapılmış anıtsal yapılarla donatıldı. Efes Antik Kenti’nin günümüze ulaşmış en ilgi çeken yapılarından biri hem kütüphane, hem de mezar anıtı görevini üstlenen Celsius Kütüphanesi. 106 yılında Efes valisi olan Celsius ölünce, oğlu kütüphaneyi babasının adına mezar anıtı olarak yaptırmıştı.
Göbeklitepe
Şanlıurfa’da yer alan ve 12.000 yıllık anıtsal mimarisiyle göz kamaştıran Göbeklitepe. Henüz tarım yapmaya başlamamış avcı toplayıcı insan gruplarının inşa ettiği Göbeklitepe’deki T biçimli dikilitaşların en büyüğünün ağırlığı 16 tonu aşıyor. Bu taşları yontmak ve yakındaki taş ocağından taşımak, çok sayıda insan ve hepsini doyuracak miktarda yiyecek gerektiren zorlu bir organizasyon gerektiriyor. Burada şimdiye kadar yapılan kazılarda bu insanların yerleşik bir hayat sürdüğüne dair bir kanıt bulunamadı. Bu yüzden Göbeklitepe’nin dönemsel bir toplanma ve şölen yeri olduğu düşünülüyor.
Hierapolis Antik Kenti
Pamukkale Travertenlerin hemen yanında tüm görkemiyle ayakta duran Hierapolis Antik Kenti’nin kalıntılarının büyük bölümü Roma dönemine tarihleniyor. Bu dönemde Hierapolis bir termal sağlık merkezi gibi görev yapmış ve şifalı olduğuna inanılan kaynakları binlerce yıl boyunca Anadolu’nun farklı yerlerinden gelip sağlık ve güzellik arayan kişiler tarafından ziyaret edilmişti. Buradaki Roma Hamamı, günümüzde arkeoloji müzesi olarak kullanılıyor.
Antik tiyatro, tapınaklar, anıtsal çeşmeler, mezarlar, agora ve gymnasium gibi yapıları da hala ayakta. Hierapolis, Hristiyanlık açısından da kutsal bir yerleşim. Bu kutsallığın en önemli nedeni İsa’nın 12 havarisinden birisi olan Phillippus’un burada öldürülmüş olması ve mezarının da burada bulunması.
Kaunos Antik Kenti
Kaya mezarlarıyla ünlü olan Kaunos Antik Kenti, ticari açıdan önemli bir liman kentiyken zamanla denizin alüvyonlarla dolmasıyla liman özelliğini kaybetmiş. Kentin kalbini oluşturan akropol 152 metre yükseklikteki tepeye kurulu. 33 oturma sırası bulunan tiyatro, akropolün eteğinde bulunuyor. Tiyatronun batı yönündeki yapı kalıntılarından biri bazilika tipi kiliseye ait.
Dalyan’dan da görülebilen kaya mezarları MÖ IV. yüzyılda yapılmış, daha sonraları Roma döneminde de kullanılmış. İskeleden görülebilen kayalara oyulmuş kovuklar, Kaunos’a yük taşımak için antik limana yanaşan gemilere fener görevi gören dev ateşlerin yakıldığı yerlerdir. Tarihin babası Heredot’a göre Kaunoslular Karia’nın yerli halkındandı ama kendilerini Giritli sayıyorlardı.
Kibyra Antik Kenti
Miliaslı kolonistlerce MÖ 300’lerde Pisidia-Karya-Frigya ve Likya arasında, bugünkü Gölhisar ilçesinde kurulmuş köklü bir devlet geleneğine sahip Kibyra Antik Kenti, stadyumu, meclis binası, agorası ile oldukça önemli. MÖ 1. yüzyıldan itibaren stadyumunda gladyatörlere gösteri yaptırılan antik kentteki kazılarda üzerinde gösteri dövüşlerinin canlandırıldığı çok sayıda gladyatör frizleri bulundu. “Gladyatörler kenti” olarak da bilinen kentin stadyumuna doğru nekropol alanından geçen anıtsal bir yol üzerinde gladyatörlere ait mezarlar bulunuyor. Meclis binasının tam merkezinde bulunan kırmızı, yeşil ve beyaz mermerden yapılmış, yılanlardan oluşan saçları ve insanları taşa çeviren bakışlarıyla Medusa Mozaiği Anadolu’da tektir.
Laodikeia Antik Kenti
Helenistik kentin MÖ 3. yüzyılın ortalarında Seleukos Kralı II. Antiokhos tarafından karısı Laodike adına kurulduğu söyleniyor. MÖ 130-129 yılında ise bölge tamamen Roma’ya (önce Cumhuriyet, sonra İmparatorluk) bağlanmış. Hıristiyanlığın ilk 7 kilisesinden birine sahip olan kent, Erken Bizans Dönemi’nde metropol seviyesinde dini bir merkez haline gelmiş.
Yaklaşık 5 kilometrekarelik alana yayılan kentin önemli ve günümüze kadar gelebilen yapıları içinde; Anadolu’nun en büyük stadyumu, 2 tiyatrosu, 4 hamam kompleksi, 5 agorası, 5 nymphaeumu, 2 anıtsal giriş kapısı, Bouleuterionu, tapınakları, Peristylli evleri, Latrina, kiliseleri ve anıtsal caddeleri sayılabilir.
Miletos Antik Kenti
Milet, Söke ilçesi sınırları içerisinde yer alıyor. Milet kuruluşunda bir liman kenti olmakla beraber, Büyük Menderes nehrinin getirdiği alüvyonlarla liman doldurulduğu için bugün denizden daha içeride bulunuyor.
Milet’in ticari ve kültürel yönden yaşadığı altın çağ; MÖ 494 yılındaki Lade Savaşı’nın ardından kentin Perslerin eline geçmesi ile son buluyor. Kentte bulunan yapılar arasında 15.000 kişilik kapasitesi olan Roma tiyatrosu, MS 1. yüzyılda inşa edilmiş Roma hamamları, ana dini merkez olan Delphinion, Kuzey Agora, MS 1. yüzyıla ait Ionik Stoa, Capito hamamları, Gymnasium, 2. yüzyılda inşa edilen Bouleterion, Güney Agora, MS 2. yüzyılda yapılan Faustina Hamamı yer alıyor.
Nemrut
Nemrut Dağı’ndaki Hierothesion, Kommagene Krallığı’nın (MÖ 109-MS 72) en parlak döneminde hükümdar olan Kral I. Antiochos (MÖ 69–32) döneminde inşa edilmiş. Merkezde bir tümülüs ve onu doğu, batı ve kuzey yönlerde çevreleyen üç teras bulunuyor. Doğu ve batı teraslarında Antiochos ile tanrı-tanrıça heykellerinin yanı sıra aslan ve kartal heykelleri konumlanmış. Batı terasında eşsiz bir aslanlı horoskop yer alıyor. Heykeller Helenistik, Pers sanatı ve Kommagene ülkesinin özgün sanatı harmanlanarak yontulmuş.
Perge Antik Kenti
Hitit Dönemi’nde varlığını sürdürdüğüne inanılan ve “Parha” diye bilinen kent, Roma Dönemi’nde Anadolu’nun en düzenli kentlerinden biri olmuştu. Mimarisi ve mermer heykeltıraşlığı ile ünlüdür. Perge şehir planının esasını biri doğu-batı, diğeri ise kuzey-güney yönünde uzanan iki ana cadde oluşturuyor. 15.000 izleyici kapasiteli tiyatro korunmuş durumda. Oturma yerlerinin karşısında yer alan özenle dekore edilmiş iki katlı sahne binası MS 2. yüzyılda inşa edildi. Kentin antik çağdaki görkemini yansıtan diğer yapılar arasında dikdörtgen planlı agora, yüksek kuleler, anıtsal çeşmeler, hamamlar ve sütunlu caddeler yer alıyor.
Sagalassos Antik Kenti
Burdur’un Ağlasun ilçesinde bulunan Sagalassos Antik Kenti, antik dönemde Pisidia olarak bilinen bölgede yer alıyor. İlk yerleşim izlerinin günümüzden 12.000 yıl öncesine kadar gittiği Sagalassos Antik Kenti, orijinal yapı taşlarının neredeyse tamamının bulunabildiği anıtsal yapıları ile iyi korunarak günümüze kadar ulaşabilmiş. 1000 yıllık seramik üretimi ile Sagalassos, antik dönemlerdeki en uzun süre seramik üretimi yapan merkezlerden biriydi.
UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer alan antik kentin en göze çarpan yapılarından biri tiyatrosu ve Antoninler Çeşmesi. Antoninler Çeşmesi MS. 161-180 yılları arasında Roma İmparatoru Marcus Aurelius zamanında yapılmış ve tanrı Dionysos’a ithaf edilmişti.
Sardes Antik Kenti
Lidya Devleti’nin başkenti olan Sardes Antik Kenti, Roma ve Bizans dönemlerinde önemli bir yerleşim merkeziydi. Tarihte devlet güvencesinde paranın ilk basıldığı yer olarak bilinen Lidya döneminin Sardes Kenti, tarım, hayvancılık, ticaret ve Paktolos (Sart ) Çayı’nda yapılan altın madenciliği sayesinde zengin bir kent olmuştu. MÖ 7. yüzyıldan başlayarak MS 7. yüzyıl erken Bizans dönemine kadar süren 14 yüzyıl boyunca Sardes gerek ulaşım, gerekse idari ve ticari bakımdan önemli bir kentti.
Uzuncaburç
Uzuncaburç yerleşim yeri, MS 72 yılında Roma İmparatoru Vespesianus zamanında Olba’dan ayrılarak Diokaesareia (Tanrı-İmparator Kenti) adıyla özerk, kendi adına para basan kent durumuna gelmişti. Bizans döneminin ardından Türklerin buraya şehrin sembolü olan yüksek burcun (Helenistik Kule) ismini vermesiyle “Uzuncaburç” olarak anıldı. Antik kentin en erken yapılarından biri ve belki de tarihsel olarak en önemlisi Zeus Olbios Tapınağı. Tapınağın yanı sıra beş katlı, konut ve savunma kulesi formundaki kule ve yaklaşık 17 m uzunluğundaki anıt mezar Helenistik döneme ait. Sütunlu cadde, tiyatro, anıtsal giriş kapıları (propylon), anıtsal çeşme binası (nymphaeum), Tyche Tapınağı da Roma döneminden kalma dikkat çeken yapılardan.