Çarşamba günleri Radyo Trafik Ankara’da yayınlanan Teknoloji Trafiği programının geçtiğimiz haftaki konuğu Savunma sanayi analisti Hakan Kılıç oldu. Programda önemli açıklamalar yapan Kılıç, Türkiye’nin F-35 programından çıkarılmasının ardındaki sebepleri, milli savunma projelerinin önemini ve savunma sanayisinde elde edilen başarıları detaylı bir şekilde değerlendirdi.

Türkiye’nin F-35 programından çıkarılmasının sebeplerini değerlendiren Kılıç, “F-35 programından çıkarılmamızın arkasında birçok sebep var. Bunun en büyük nedenlerinden biri S-400 alımımız oldu. Ancak ben bunun yanı sıra İngiltere ve İsrail'in de bu süreçte etkili olduğunu düşünüyorum” dedi. Türkiye’nin başlangıçta 100 adet F-35 almayı planladığını, bu uçakların 20’sinin ise kısa mesafeden kalkış yapabilen B modeli olacağını ifade eden Kılıç, bu uçakların TCG Anadolu gemisinde kullanılmasının planlandığını ancak şu anda bu planların gerçekleşebilir görünmediğini kaydetti.

Hakan Kılıç Tb3’Ün Tcg Anadolu’ya Inişi Havacılık Tarihinde Yeni Bir Adım 3

Hakan Kılıç

Türkiye’nin F-35 Alması Hâlâ Mantıklı mı?

F-35 alımının şu anda Türkiye için anlamlı olup olmayacağı belirten Kılıç, “Kısa vadede F-35’lerin alınması faydalı olabilir, çünkü bu uçaklar yüksek teknolojik kabiliyetlere sahip. Ancak 10-15 yıl sonra teslim edilmesi gibi bir durum olursa, bu hem ekonomik hem de stratejik açıdan mantıklı olmaz. O zamana kadar milli savaş uçağımız KAAN zaten önemli bir aşama kaydedecek” dedi.

Kılıç, Türkiye'nin yeniden F-35 programına dahil edilmesiyle ilgili ise, F-35 programına yeniden ortak olarak kabul edileceğimizi sanmıyorum. Eğer bir alım yapılırsa, bu doğrudan satış yoluyla gerçekleşir. Bakan Yaşar Güler’in açıklaması dikkat çekiciydi. Kulislerde Türkiye’nin yeniden F-35 alabileceği konuşuluyor. Ancak hemen ardından ABD tarafından yapılan bir açıklamada, bu konuda herhangi bir değişiklik olmadığı belirtildi. Şu anda mevcut durum aynen devam ediyor. Türkiye’nin F-35 almasıyla ilgili karar büyük ölçüde Amerika’nın tutumuna bağlı. Türkiye’nin kendi milli projelerine, özellikle KAAN’a odaklanması çok daha önemli. F-35 alınsa bile bunun ülkemize büyük bir stratejik fayda sağlayacağını düşünmüyorum. Daha iyi bir karar verilmesi için bekleyip görmeliyiz.şeklinde konuştu.

Türkiye’nin F 35 Alması Hâlâ Mantıklı Mı 4

F-35 Kaynak Kodları İngiltere ve İsrail’e de Verilmedi!

Kaynak kodlarının verilmesi meselesine de değinen Kılıç, Türkiye’nin savunma sanayiindeki bağımsızlığının önemini vurgulayarak, “F-35’in kaynak kodlarını almak demek, hem yazılıma erişim sağlamak hem de bu yazılımı geliştirme hakkını satın almak anlamına gelir. Bu da oldukça maliyetli bir süreç” dedi. ABD’nin F-35 kaynak kodlarını hiçbir ülkeye vermediğini belirten Kılıç, “Kaynak kodları verilmezse uçakta değişiklik yapamazsınız. Ancak kaynak kodlarını alırsanız, istediğiniz yazılım eklemelerini yapabilir, sistemleri kendi ihtiyaçlarınıza göre özelleştirebilirsiniz” dedi.

F-16 uçaklarının kaynak kodlarıyla ilgili de örnek veren Kılıç, “F-16 Block 30 uçaklarında kaynak kodlarına sahip olduk, bu sayede özgünleştirme çalışmaları yapabildik. Ancak F-16 Block 50 Plus modelinde bu imkana sahip olmadık” dedi. F-35 uçaklarında ise durumun farklı olduğunu belirterek, “ABD, F-35’lerin kaynak kodlarını kimseye vermedi. İsrail ve İngiltere gibi müttefiklere dahi kaynak kodlarını sunmadı. Ancak bu iki ülkeye, ömür boyu evrensel silah arayüzü dediğimiz yazılımın belirli bir kısmını verdi” açıklamasını yaptı.

Bayraktar TB3’ün TCG Anadolu’ya İnişi: Havacılık Tarihinde Bir Adım Daha

Türkiye’nin son yıllarda savunma sanayisinde önemli bir atılım gerçekleştirerek, insansız hava araçları (İHA) üretiminde dünya çapında dikkat çeken bir konum kazandığını vurgulayan Kılıç, “Baykar’ın ürettiği Bayraktar TB2, Azerbaycan-Ermenistan Savaşı ve Suriye’deki operasyonlarda büyük başarılar elde etti. Şu anda 30’dan fazla ülkeye ihraç edilen Bayraktar TB2, Türkiye'nin İHA alanındaki başarısının simgesi haline gelirken, Bayraktar TB3’ün TCG Anadolu’ya iniş-kalkışı, havacılık tarihinde önemli bir kilometre taşı olarak kaydedildi.” dedi.

Bayraktar TB3’ün TCG Anadolu’ya iniş-kalkışını havacılık tarihi açısından önemli bir gelişme olarak değerlendiren Kılıç, “Bu, gerçekten havacılık tarihi açısından önemli bir gelişme. Örneğin, Atlantik’in ilk kez geçilmesi, ses hızının aşılması gibi olaylar havacılık tarihine nasıl geçmişse, TB3’ün TCG Anadolu’ya iniş ve kalkışı da bu açıdan değerlendirilebilir” ifadesi kullanadı.

Bayraktar TB2: Fiyatına Göre Yüksek Performans

Bayraktar TB2, fiyatına göre sunduğu performansla, dünya çapında büyük bir ilgi gördüğünü belirten Hakan Kılıç, TB2’nin başarısını şu şekilde ifade etti:

“Şu anda 30’dan fazla ülkeye ihraç ediliyor ve bu alanda rakipsiz diyebiliriz. Türkiye’nin İHA üretiminde en öne çıkan modelleri TB2, AKINCI, ANKA-S ve Aksungur. Bu sistemler, hem maliyet etkinliği hem de operasyonel başarı açısından dünya genelinde büyük ilgi görüyor. TB2, fiyatına göre sunduğu performansla, diğer ülke ürünleriyle kıyaslandığında büyük bir avantaja sahip. Bu nedenle bu kadar çok ülkeye satılabildi.”

Türkiye’nin Hava Savunma Gücü: Milli Sistemlerle İleriye Adım Atılıyor

Türkiye'nin Rusya'dan aldığı S-400 hava savunma sistemlerinin henüz aktif olarak kullanılmadığını belirten Savunma sanayi analisti Hakan Kılıç, Türkiye'nin hava savunma sistemlerini değerlendirirken, "İsrail’in ‘Demir Kubbe’ sistemi ile bizim ‘Çelik Kubbe’ sistemimiz arasında doğrudan bir bağlantı yok" dedi. İsrail'in alçak irtifa roketlere karşı geliştirdiği 'Demir Kubbe' sistemi ile Türkiye'nin entegre savunma yapısının farklılık gösterdiğini ifade eden Kılıç, Türkiye'nin hava savunma sisteminin alçak, orta ve yüksek irtifa olmak üzere üç seviyede çalışacak şekilde tasarlandığını söyleyerek şunları ifade etti:

“İsrail’in ‘Demir Kubbe’ sistemi, kısa menzilli roketler ve topçu mühimmatlarına karşı geliştirilmiş bir alçak irtifa hava savunma sistemidir. Ancak büyük balistik füzeler veya uçaklar için tasarlanmamıştır. Bizim sistemimiz ise tüm Türkiye'yi kapsayacak şekilde entegre bir yapıya sahiptir. Alçak, orta ve yüksek irtifa olmak üzere farklı seviyelerde savunma sağlayan bir sistem tasarlıyoruz. SİPER hava savunma sistemi, 100 km, 150 km ve 180 km menzillerinde füzeleri kapsayacak şekilde Blok-1, Blok-2 ve Blok-3 versiyonlarında geliştiriliyor. SİPER'in altında orta irtifa için HİSAR-O+, alçak irtifa için ise HİSAR-A+ sistemleri yer alıyor. Bunlara ek olarak, elektromanyetik önleme ve lazer tabanlı hava savunma sistemlerimiz ile ‘Korkut’ çok namlulu hava savunma sistemlerimiz de bulunuyor. Radarlar, erken ihbar sistemleri (ERİS) ve ‘Barış Kartalı’ gibi havadan erken ihbar ve kontrol uçaklarıyla tüm bu unsurlar birbirine entegre çalışacak şekilde tasarlanıyor. En önemli özelliklerden biri de bu sistemlerin milli ve kriptolu haberleşme altyapısına sahip olması. Yani dışarıdan sızmalara veya müdahalelere karşı korumalı ve NATO'nun standart iletişim protokollerinden bağımsız olarak çalışacak”

Hakan Kılıç Tb3’Ün Tcg Anadolu’ya Inişi Havacılık Tarihinde Yeni Bir Adım 1

Burak Balcı

Türkiye, Hava Savunma Sistemlerinin Geleceği için Nasıl Bir Yol İzleyecek?

Savunma sanayi analisti Hakan Kılıç, İsrail’in ünlü ‘Demir Kubbe’ hava savunma sistemini Türkiye'nin hava savunma stratejisiyle kıyaslayarak, “İsrail, küçük bir coğrafyada olduğu için ‘Demir Kubbe’ sistemiyle ülkesinin büyük bir kısmını koruyabiliyor. Ancak Türkiye gibi geniş bir coğrafyada bu tür bir sistemin tüm şehirleri kapsaması mümkün değil. Ülkemizin hava savunma konsepti, stratejik ve kritik tesisler ile büyük şehirlerin korunmasına yönelik mobil ve entegre sistemlerden oluşuyor. Kriz veya savaş durumunda bu mobil sistemler tehdit altındaki bölgelere kaydırılabilir. Tıpkı S-400'lerin mobil yapısı gibi. Türkiye’nin tüm şehirlerini kapsayan bir hava savunma sistemi geliştirmek, maliyet ve lojistik açıdan mümkün değil. Zaten dünyada böyle bir sistemi tam anlamıyla uygulayan başka bir ülke yok.” dedi.

Türkiye'nin hava savunma sistemleri için geleceğe dair önemli hedefleri bulunduğuna dikkat çeken Kılıç, bu hedefleri şu şekilde sıraladı:

"Öncelikli amacımız, tamamen milli sistemler geliştirerek dışa bağımlılığı ortadan kaldırmak. Bu kapsamda radar altyapımızı da boşluksuz ve eksiksiz bir hale getiriyoruz. Alçak, orta ve yüksek irtifa radarları terör saldırıları, İHA’lar ve diğer tehditlere karşı komple bir tarama yapabilecek şekilde tasarlanıyor. Bunun ötesinde, antibalistik füze sistemleri de geliştirmeyi planlıyoruz. SİPER Blok-3’ün bu kabiliyete sahip olabileceği tahmin ediliyor. İlerleyen aşamalarda, denizlerde kullanılacak hava savunma sistemleriyle entegre bir yapıya ve balistik füze erken uyarı sistemlerine de geçiş yapılacak. Ancak antibalistik füze savunma sistemi geliştirmek, oldukça karmaşık ve uzun vadeli bir projedir. Örneğin, balistik füze üretmekle antibalistik füze üretmek arasında ciddi zorluk farkları vardır. 3000 km menzilli bir balistik füze geliştirmek bile nispeten daha kolaydır. Ancak bu tür füzeleri durduracak bir sistem kurmak ve yönetmek, çok daha karmaşık bir altyapı gerektirir. Dolayısıyla bu sistemlerin tam anlamıyla hayata geçmesi, uzun yılları bulabilir. Ancak bu sürecin sonunda, Türkiye’nin kendi ‘Çelik Kubbe’si ve balistik füze savunma sistemi de dünya çapında güçlü bir konuma ulaşacaktır.”

Türkiye’nin Füze Teknolojisi Geç Başladı Ancak Büyük Mesafe Kat Edildi

Türkiye’nin füze teknolojisi son yıllarda önemli bir ilerleme kaydettiğini ifade eden Kılıç, Roketsan tarafından üretilen füze sistemlerinin, özellikle menzil açısından dikkat çektiğini söyledi. Kılıç, Türkiye'nin füze kapasitesinin gelişimi ve çevre ülkelerle karşılaştırılması hakkında şu sözleri ekledi:

"Türkiye’nin füze teknolojisi oldukça gelişti ama biz bu işe biraz geç başladık. Mesela İran, 1980'lerin sonlarından itibaren balistik füze çalışmalarına başladığı için şu anda 2.000-3.000 km menzilli füzeleri var, çok ciddi bir kapasiteye sahipler. Ama Türkiye olarak biz de bu alanda önemli mesafeler kat ettik."

Hakan Kılıç Tb3’Ün Tcg Anadolu’ya Inişi Havacılık Tarihinde Yeni Bir Adım 5

Kılıç, Tayfun ve Cenk füzeleri gibi gelişmiş sistemlerle Türkiye’nin, ciddi bir mesafe kaydettiğini dile getirerek bu füze sistemlerinin menzil özellikleri ve gelecekteki hedefler hakkında da açıklamalarda bulundu:

"Şu anda, belki doğrudan İran ve Rusya gibi ülkelerle kıyaslandığında geride kalmış olabiliriz ama mesela 561 km menzilli füze sistemi gibi gelişmelerle bir noktaya geldik. Geç başladık ama önemli ilerlemeler kaydettik."

Toplumsal Sorunlara Karşı Yeni Bir Çözüm Arayışı: Sosyal İnovasyon Toplumsal Sorunlara Karşı Yeni Bir Çözüm Arayışı: Sosyal İnovasyon

Füze Kapasiteleri Türkiye için Tehdit Olan Ülkeler!

Kılıç, Türkiye’nin çevresindeki ülkelerin füze kapasitelerine dair değerlendirmelerde bulundu. "Çevremizdeki ülkeler arasında sadece İran ve Rusya gerçekten balistik füze kapasitesine sahip. İran, Hürremşehir füzesi gibi 3.000 km'ye kadar ulaşabilen füzelerle çok ileride." diye konuşan Kılıç, İran ve Rusya'nın füze kapasitesinin Türkiye için tehdit oluşturduğunu belirterek, diğer ülkelerin füze kapasitelerinin sınırlı olduğunu şu sözlerle vurguladı:

"Diğer ülkelerden, mesela Irak’ın böyle bir kapasitesi yok çünkü bütün altyapısı Körfez Savaşı'nda imha edildi. Suriye'nin elinde eski R-17 füzeleri var, bunlar 600 km menzilli ve Türkiye'yi vurma kapasitesine sahipler. Ancak sayıları çok az."

Türkiye Füze Sistemlerinde Önemli Başarılar Elde Etti

Türkiye’nin füze teknolojisinde dikkat çeken başarılar, özellikle kısa ve orta menzilli füze sistemlerinde olduğunu belirten Kılıç, Türkiye’nin son yıllarda geliştirdiği füze sistemleri hakkında şunları ifade etti:

“Türkiye’nin füze sistemlerinde en dikkat çeken başarılar, kısa ve orta menzilli füze sistemlerinde oldu. Tayfun füzesi, 561 km menzile sahip ve başarılı testler yapıldı. Cenk Füzesi ise 1.000 km üzeri bir menzile sahip olabilir, bunu yakın zamanda netleştireceğiz. Ayrıca Atmaca, Kara Atmaca gibi gemisavar füzelerimiz de oldukça gelişmiş durumda. Hava-yer füzesini de başarıyla üretmiş bulunuyoruz, SOM-J gibi füze sistemlerimiz de oldukça etkili. Güdüm kitleri ile geleneksel mühimmatlarımızı akıllı bombalara dönüştürmemiz de büyük bir başarı. Yani bu alanda ciddi bir ilerleme kaydettik. Ayrıca hibrit yakıt kullanımı gibi yeni teknolojilerle de kendimizi geliştirmeye devam ediyoruz.”

Füze Teknolojisinde Karşılaşılan Engeller!

Kılıç, Türkiye’nin füze teknolojisinde karşılaştığı engelleri ve elde ettiği önemli başarıları şu sözlerle değerlendirdi:

“Füze teknolojisinde en büyük engel, Türkiye'nin uluslararası füze teknoloji kontrol rejimlerine tabi olması. Yani bazı teknolojileri dışarıdan temin etmemiz oldukça zor. Bu yüzden çoğu zaman kendi kaynaklarımızla ilerlemek zorunda kaldık. İran, Kuzey Kore ve Pakistan gibi ülkeler ise bu işe bizden çok daha önce başladıkları için bizden daha avantajlılar. Ancak, biz de kendi imkanlarımızla çok önemli bir noktaya geldik. Mesela 100 km üzeri irtifaya roket göndermeyi başardık. Somali'de kurulacak uzay üssü de bu alandaki çalışmalarımıza hız kazandıracak. Füze teknolojisinde hala çok uzun bir yolumuz var ancak geldiğimiz nokta, bu zorluklara rağmen başarılı bir süreç geçirdiğimizi gösteriyor.”

Muhabir: Sibel Bay