İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, hakkında yürütülen soruşturma kapsamında İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nde ifade verdi. Kendisine yöneltilen sorulara sert tepki gösteren İmamoğlu, sürecin siyasi amaçlarla yürütüldüğünü savundu ve soruşturmayı "kasıtlı bir pusu stratejisi" olarak tanımladı. İmamoğlu’nun açıklamaları, siyasi gündeme yön veren ve adeta bir manifesto niteliği taşıyan ifadeler içerdi.
“Devlet ve Millet Aşığı Bir Kişiyim”
İmamoğlu, ifadelerinde vatan ve millet sevgisine sık sık vurgu yaptı. Hakkında yöneltilen "illegal yollardan yurt dışına çıkma" ve "terör örgütü mensubu bir yakını olup olmadığı" sorularına sert çıkış yaptı. Bu soruları "ahlaksız ve kasıtlı" bulduğunu belirterek, “Ben Türkiye Cumhuriyeti devleti ve milleti aşığı bir kişiyim. Hiç kimseyle vatan sevgisi konusunda yarışmam. Ancak bana göre milletini ve bayrağını benden daha çok seven yoktur” dedi.
Ekrem İmamoğlu’ndan Sert Tepki: “Bu Sorular Ahlaksız ve Kasıtlı”
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nde verdiği ifadesinde, kendisine yöneltilen “illegal şekilde yurt dışına çıkış” ve “terör örgütü üyesi akraba” sorularına sert tepki göstererek bu soruların ahlaksız ve kasıtlı olduğunu belirtti.
İmamoğlu, kendisine yöneltilen illegal yollardan yurt dışına çıkıp çıkmadığı yönündeki soruya, “Yurt dışına defalarca legal çıkışlarım vardır. ‘İllegal yollardan çıktınız mı?’ sorusunun, 16 milyon İstanbullunun Belediye Başkanı’na sorulmasını, en üst seviyede ahlaksızlık ve kasıtlı olduğunu düşünüyorum” yanıtını verdi. İmamoğlu, “Terör örgütleri içerisinde aktif olarak faaliyet gösteren akrabanız veya yakınınız var mı” şeklindeki soruyu da “Türkiye Cumhuriyet Devleti ve milleti aşığı bir kişiyim. Öyle bir ailede doğdum, büyüdüm. Ben, hiç kimse ile vatan sevgisi konusunda yarışmam. Çünkü her vatandaşı, vatansever olarak kabul ederim. Ama bana göre, milletini vatanını ve bayrağını benden çok seven yoktur. Bu sorunun da yukarıdaki soru gibi ahlaksız ve kasıtlı olduğunu düşünüyorum” şeklinde yanıtladı.
“‘Kent Uzlaşısı’ DEM Parti’nin Tanımıdır, Beni Bağlamaz”
İmamoğlu, ifadesinde sıkça gündeme gelen “kent uzlaşısı” kavramının kendi söylemi olmadığını vurguladı. “Ben, ‘İstanbul İttifakı’ ve ‘Türkiye İttifakı’ kavramlarını kullandım. DEM Parti’nin tanımı beni bağlamaz” ifadelerini kullandı.
“Aday Listeleri YSK Denetiminden Geçti, Sorumluluk Onlarda”
Belediye meclis üyeliği aday listelerinde farklı partilerden isimlerin yer aldığını hatırlatan İmamoğlu, bu listelerin Yüksek Seçim Kurulu tarafından onaylandığını belirtti. “Eğer sorun varsa YSK’nın müdahale etmesi gerekirdi” dedi.
“Terörle İrtibatlı Kişiler Beni Aradıysa Neden Uyarılmadım?”
Telefon trafiği üzerinden yöneltilen suçlamalara da yanıt veren İmamoğlu, binlerce kişiden çağrı alan biri olarak bu suçlamaları kasıtlı bir pusu olarak değerlendirdi. “Beni uyarmayan kurumlar hakkında suç duyurusunda bulunacağım” dedi.
Kendisine ve şirketine ait 2 cep telefonun ağırlıklı olarak yakın çalışma arkadaşları tarafından kullanıldığını ve notlar alındığını belirten İmamoğlu, “Günlük telefon trafiğimin çok yoğun olduğu bir gerçektir. Bahsi geçen yaklaşık 2.500 günlük süreçte, 252+138 kişiyle irtibat kurulduğu iddiasını anlamsız, geçersiz ve kasıtlı buluyorum. Bu zaman diliminde, üç yerel seçim ve bir genel seçim yaşanmış, Türkiye’nin gündeminde aktif bir siyasi kişilik olarak, bazen bir günde gelen yüzlerce aramanın arasında bu tür iddialar bir kum tanesi gibi kalmaktadır. Eğer savcılık makamları, bu kadar terörle iltisaklı kişilerin tespitine sahipse, GSM operatörlerine bir uyarıda bulunarak, bu kişilerin arama yaptığı anda ‘Terör örgütü üyesi sizi arıyor!’ şeklinde bir sinyal verilmesini sağlamaları daha doğru olacaktır. Ayrıca, bu kadar çok terör örgütü üyesi tarafından arandığım iddia ediliyorsa ve ben geçmişte birçok kez ölüm tehdidi almış bir kişi olarak uyarılmamışsam, bu durumu kasıtlı bir pusu stratejisi olarak değerlendiriyorum. Bu kasıtlı tutumu sergileyen kişiler ve ilgili kurumlar hakkında suç duyurusunda bulunacağımı açıkça beyan ederim” ifadelerini kayda geçirdi.
“Gözaltına Alınma Şeklim Hukuka Aykırıydı”
İmamoğlu, sabah saatlerinde başkanlık konutuna yüzlerce polisle gelinerek gözaltına alınmak istenmesini kınadı. “Bu yöntem hukuka aykırıydı ve Türkiye’ye ağır bir bedel ödetti” ifadelerini kullandı.
“Siyasi Görüş Paylaşımı İçin Azad Barış ile Görüştüm”
DEM Parti ile ilişkisi olduğu iddia edilen Azad Barış ile olan temaslarını açıklayan İmamoğlu, bu görüşmelerin siyasi analiz ve seçmen davranışlarını anlamaya yönelik olduğunu belirtti.
“Azad Barış isimli kişiyi tanıyorum” diyen İmamoğlu, “Kendisiyle, yaklaşık 7 yıllık bir süreçte çeşitli toplantılar ve sohbetler gerçekleştirdim. Bu toplantıların çoğunda, DEM Partili bazı milletvekilleri de yer aldı. Azad Bey, bu buluşmalarda sosyolog, siyaset bilimci ve toplumsal araştırmalar yapan bir kurumun temsilcisi olarak değerlendirmelerini paylaştı. Bu görüşmelerin çerçevesi, ağırlıklı olarak yerel seçim süreçleriyle ilgilidir. Farklı zaman dilimlerinde, özellikle genel seçim dönemi gibi dönemlerde de siyasi analizler ve değerlendirmeler yapılmıştır. Benzer görüş alışverişlerini farklı düşünce kuruluşları ve uzmanlarla da yaptım. Azad Barış ile ilişkim, teknik ve siyasi analizler ve farklı seçmen gruplarının eğilimlerini anlamaya yönelik görüşmelerden ibarettir. HTS ve baz kayıtlarının birlikte alınması, toplantılarımızın kapsamını tam anlamıyla yansıtmaz. Çünkü bahsi geçen adreslerde, aynı anda birçok siyasi toplantı gerçekleşmiştir ve ben, bazen farklı katılımcılarla aynı adreste ama başka bir bölümde toplantı hâlinde olabilirim. Bu açıklamalarım, Azad Barış’la ilgili tüm sorular için geçerlidir” ifadelerini kullandı
“Bu Süreci Başlatanlar Hem Hukuk Önünde Hem İlahi Huzurda Hesap Verecek”
İfade sürecinin Türkiye’ye zarar verdiğini söyleyen İmamoğlu, “Bu süreç, hem ülkemizin itibarına hem de adalet duygusuna zarar verdi. Sorumlular hukuk önünde hesap verecek” dedi.
“Millet Bu İftiraları Geri Gönderecektir”
İmamoğlu, sözlerini şu ifadelerle tamamladı:
“Koltuğunu korumak için her şeyi yapmayı kendine hak gören ve milletimize ait olan her şeyin; diplomanın, mülkiyetin, şirketlerin, yeşil alanların, okulların, Boğaz kıyılarının kendine ait olduğunu düşünen bu zihniyetten, ülkemizin bir an önce kurtulması şarttır. Aksi taktirde, insanlarımızın geleceği tehdit altındadır. Bugün vermiş olduğum ifade de görüyorum ki; bana ve arkadaşlarıma akla hayale gelmeyecek suçlama ve iftiralarla bir yol tercihi yapılmaktadır. Ben, Anadolu’nun bağrından çıkmış, devletinin birlik ve bütünlüğüne bağlı, Trabzon’un 40 haneli bir köyünde doğmuş, bir çocuğun İstanbul’a Büyükşehir Belediye Başkanı olmasını sağlayan Cumhuriyete olan bağlılığını her koşulda ifade eden, Atatürk’ün emaneti ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ prensibini kamu hizmetinde asla unutmayan, demokrasi aşığı bir kişi olarak, bu süreci önüme koyan herkesi en üst seviyede kınıyor, hakkımı ömrüm boyunca hukuki yollardan arayacağımı beyan ediyorum. Hak yemem, hakkımı da yedirmeme prensibimi milletimiz çok iyi bilir. Milletimiz de hak yiyeni sevmez, hakkını yedirmeyeni sever. Bu prensiple, milletimizin bugün itibari ile sorumluluk alarak, hak mücadelesini en üst seviyede vereceğine olan inancımla ifade ediyorum ki; milletimiz büyüktür. Bu iftiralar milletimizin bağrındaki duvarlara çarpıp geri dönecektir.”