Sağır bireyler genellikle çevrelerindeki işiten insanlarla iletişim kurmak için çeşitli jest ve mimiklerden yararlanır. Ancak bu bireysel semboller, yalnızca aile içinde işlevsel bir “dil” oluşturur ve gramer ya da sözdizimi gibi evrensel dil unsurlarını içermez.
Tarih boyunca sağır bireylerin eğitimi genellikle sesli dillerin onlara öğretimiyle sınırlı kalmıştır. Bu yöntemler, sağır bireylerin yazılı veya konuşma dillerini anlamalarını sağlamaya çalışıyordu. Ancak işitme kaybı olan bireyler için sesli dilin soyut yapısını kavramak oldukça zordu. 16. yüzyılda İspanyol dilbilimci Juan Pablo Bonet gibi isimler, alfabe harflerini işaretlere dökerek bir köprü kurmaya çalıştılar. Ancak bu yöntemler, eğitim sürecini hem zor hem de uzun bir hale getiriyordu.
L’Epée’nin Devrimsel Yaklaşımı
18. yüzyılda, Charles-Michel de l’Epée isimli bir Fransız rahip, işaret dilinin doğasında var olan potansiyeli fark etti. Paris’te yaşayan sağır bireylerin doğal bir işaret dili kullandığını gözlemledi ve bu dili eğitimde temel bir araç olarak kullanmaya karar verdi. L’Epée, sağır bireylerle iletişim kurarken sesli dillerin harflerine dayalı işaretlerden ziyade jestlere dayalı bir sistem geliştirdi.
L’Epée’nin yaklaşımı, sağır bireylerle bir iletişim köprüsü kurmayı, ardından onlara dünyayı ve sesli dilin yapısını anlatmayı içeriyordu. Bu süreçte işaret dilini, sağır bireylerin yazılı ve sözlü dilleri anlamaları için bir araç olarak kullandı. 1755 yılında kurduğu Institution des Sourds et Muets (Sağır ve Dilsizler Enstitüsü), bu alanda bir dönüm noktası oldu.
İşaret Dilinin Evrensel Boyut Kazanması
L’Epée’nin çabaları, işaret dilinin yalnızca bir eğitim aracı değil, aynı zamanda sağır bireyler arasında kültürel bir bağ olduğunu gösterdi. Bu yaklaşım, işaret dilinin zengin ve incelikli bir yapıya sahip olduğunu, gramer ve sözdizimsel kurallar barındırabileceğini ortaya koydu.
Sağır bireylerin eğitimine yönelik bu yöntemler, zamanla farklı ülkelerde de benimsenerek, modern işaret dillerinin temelini oluşturdu. Günümüzde işaret dili, yalnızca sağır bireyler için değil, aynı zamanda onların toplumla eşit koşullarda iletişim kurabilmeleri için bir özgürlük aracı haline gelmiştir.