Küresel ekonomik entegrasyon, dünya genelinde ülkeler arasındaki bağları kuvvetlendirirken, ekonomik büyüme ve kalkınma için önemli fırsatlar sunabilir. Bu süreç, ticaretin artması, teknoloji transferi ve uluslararası iş birliği gibi pek çok olumlu etkiyi beraberinde getirebilir. Ancak ekonomik entegrasyonun sadece ekonomik değil, aynı zamanda kültürel ve sosyal etkileri de vardır. Ülkeler arasındaki etkileşimlerin artması, kültürel alışverişi hızlandırarak yaşam tarzları arasında benzerliklerin oluşmasına yol açabilir. Bu durum, çeşitli kültürel öğelerin daha geniş bir kitleye yayılmasını sağlarken, aynı zamanda bazı kültürel özelliklerin ve geleneklerin kaybolmasına neden olabilir.
Küresel ekonomik entegrasyonun getirdiği bir diğer zorluk ise sosyal eşitsizliklerin derinleşme olasılığıdır. Ekonomik büyüme her zaman simetrik bir şekilde dağılmayabilir ve bu durum, toplumlar içinde gelir adaletsizliği ve sosyal huzursuzluklara yol açabilir. Bu nedenle, entegrasyon sürecini dikkatli bir şekilde yönetmek, ekonomik ve sosyal etkileri dengelemek için stratejik adımlar atmak önem arz etmektedir.
Uluslararası kuruluşlar ve hükümetler, bu sürecin olumsuz etkilerini en aza indirmek için iş birliği yapmalı ve adil bir küresel ekonomik düzeni teşvik etmelidir. Açık ekonomi sistemlerinde küresel entegrasyonun olması kaçınılmaz gibi görünmektedir. Ülkeler ister istemez pek çok alanda ticaret ve iş birliği yapmak mecburiyetindedir. Çünkü artık bir ülke başka ülkeler için de hem üretim hem tüketim alanı olma potansiyelini barındırmaktadır. Bu bağlamda, sürdürülebilir kalkınma hedefleri doğrultusunda, ekonomik büyüme ile toplumsal refahı dengede tutacak politikalar geliştirmek, küresel entegrasyonun başarılı bir şekilde yönetilebilmesi için olmazsa olmazdır.