Mali sürüklenme, bilhassa enflasyonun hissedildiği zamanlarda bir ekonomideki vergi ağırlığının artmasına sebep olan önemli bir olgudur. Bu durum, yükselen oranlı gelir vergisi sistemlerinin uygulandığı ülkelerde belirgin bir şekilde gözlemlenebilir. Enflasyon, bireylerin nominal gelirlerini artırdığında, gelir vergisi dilimlerinin sabit kalması sonucu bireyler daha yüksek vergi dilimlerine girer. Tarif edilen bu hâl, bireylerin gelirlerinin artmasına rağmen, reel olarak daha yüksek vergiler ödemesine yol açar. Netice olarak, nominal gelirdeki artış, bireylerin reel gelirlerinde bir iyileşme meydana getirmediği gibi tam aksine daha fazla vergi ödendiği için reel gelirde bir düşüş söz konusu olur.

Mali sürüklenme, sadece bireylerin değil, aynı zamanda ekonominin genelinde de etkilerini gösterir. Enflasyonun yükselmesiyle birlikte gelir vergisi hasılatı artar, fakat söz konusu artış, ekonomik büyümenin getirdiği doğal bir sonuçtan ziyade enflasyonun yarattığı suni bir etkidir.

Vergi oranlarının artması, milli gelire oranla toplam vergi yükünün de artması anlamına gelir. Bu durum, bireylerin harcanabilir gelirlerini azaltarak yatırımlar hususunda olumsuz sonuçlar ortaya çıkmasına sebep olabilir.

Gazeteci Hrant Dink, 18. Ölüm Yıldönümünde Anıldı Gazeteci Hrant Dink, 18. Ölüm Yıldönümünde Anıldı

Mali sürüklenmenin uzun vadeli etkileri, ekonomik büyümenin yavaşlamasına ve refah seviyesinin gerilemesine neden olabilir. Bu olumsuzluklara mani olmak için, bazı ülkeler enflasyon dönemlerinde vergi dilimlerini enflasyona göre ayarlayarak mali sürüklenmenin etkilerini azaltmaya çalışır. Bu tür önlemler, vergi yükünün haksız bir şekilde artmasını engelleyebilir ve bireylerin reel gelirlerinin muhafazasına yardımcı olabilir.

Tüm bunlardan da anlaşıldığı üzere mali sürüklenme, enflasyonun gelir vergisi sistemleri üzerindeki etkisiyle, bireylerin ve ekonominin genel vergi yükünü artıran bir durumdur.

Muhabir: Utku Kabakcı