İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM'deki grup toplantısında önemli açıklamalarda bulundu. İşte Akşener'in konuşmasından öne çıkan bazı noktalar:
"Bugün, 8 Kasım ve ben Türk Dünyası'nın köklü bir parçası olan bu tarihi coğrafyada bulunmaktan büyük mutluluk duyuyorum. Çünkü bugün, Azerbaycan, Türkiye ve Türk Dünyası için son derece anlamlı bir gün. Bugün, 44 gün süren Karabağ Savaşı'nı sonlandıran ve Şuşa'nın geri alınmasını taçlandıran Milli Zafer Günü'nün üçüncü yıldönümüdür. Hatırlatmak isterim ki, savaş sona erdiği tarih, 10 Kasım'dır. Ancak, Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev'in imzasıyla Zafer Günü, Şuşa'nın işgalden kurtarıldığı özel bir gün olarak belirlenmiştir."
10 Kasım Türkiye'nin Büyük Matem Günüdür
"Çünkü 10 Kasım, Türkiye'nin büyük mateminin günüydü. İşte bu karar bile, iki kardeş halkın, aynı sevinci, aynı kederi paylaştığını ve sonsuza kadar sürecek birliğini, bir kez daha vurguluyor. Biz, İYİ Parti olarak Karabağ'ın özgürlük mücadelesinde, her zaman olduğu gibi, bundan sonra da can Azerbaycan'ımızın yanında olacağız. Çünkü Karabağ, Azerbaycan'dır. Ve Azerbaycan da büyük Türk milletinin, Kafkasya'daki izdüşümüdür."
Konuşamasına devam eden Akşener,
"Evet, yaklaşık 2 gün sonra, 10 Kasım'ı yeniden anma ve anlamlandırma fırsatı bulacağız. Bu yıl, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü sonsuzluğa uğurlayışımızın 85. yıl dönümünü kutlayacağız. Sevgili dava arkadaşlarım, Mustafa Kemal Atatürk, bizim için bir umuttur.
Geçtiğimiz hafta, Cumhuriyetimizin 100. yılını kutlama fırsatını yakaladık ve bu tarihi anı birlikte paylaşmanın mutluluğunu yaşadık. 10 Kasım'da da, yine büyük Türk milleti olarak, tek yürek olacak ve aynı duyguları paylaşacağız. Anıtkabir'in önünde uzun kuyruklar oluşturarak, aynı vefayı hissedeceğiz ve saygıyla duracağız. Yaş, cinsiyet, veya sosyal durum fark etmeksizin aynı özlemi taşıyacağız. Saatler 9'u 5 geçeyi gösterdiğinde, yüreklerimizi burkan büyük bir hüzünle dolacağız. Ancak, aynı zamanda siyasi arenada, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün mirasına ve temsil ettiği değerlere düşmanlıkla yaklaşanların acziyetini gözlemleyeceğiz. Ancak bu kişilerin gönlünde besledikleri hırsı, kini ve düşmanlığı bize geçiremeyecekler. Büyük Türk milletinin göğsünde parlayan o iki mavi gözün önüne gölge düşüremeyecekler. Her Türk gencinin içinde Mustafa Kemal'i yaşatma arzusuna engel olamayacaklar." dedi.
Akşener'den Ekonomi Eleştirisi Geldi
Ekonomi hakkındaki görüşlerini belirten Akşener, konuşmasının devamında;
"Gün geçtikçe daha da zorlaşan enflasyonla mücadele, ekonomimizdeki krizi derinleştiren iktidarın icraatsızlığıyla devam ediyor. Maalesef, yeni ekonomi yönetiminin belirgin bir kalkınma programı bulunmuyor. Daha önce açıklanan Orta Vadeli Planın da sadece temenniler içerdiğini söylemiştik.
Enflasyon beklentileri de sürekli revize ediliyor ve gerçek enflasyonun halkın cebinde hissettiği gibi olup olmadığı konusunda soru işaretleri oluşuyor. Milletimiz giderlerini kısmak zorunda kalırken, yöneticilerin harcamalarında aynı ciddiyeti göremiyoruz.
Bu durum, ekonomik zorlukların arttığı bir dönemde halk ile yönetim arasındaki farkı daha da açıkça gösteriyor." şeklinde konuştu.
Enflasyonun Yükselmesinin Ana Nedenleri
Enflasyon ile ilgili açıklamalarda bulunan Meral Akşener, "Enflasyonun ana nedenlerinden biri olarak gıda fiyatlarının yükselmesini görüyoruz. Tarım, gıda üretimi ve erişimi vurgulayarak gıda güvenliğini toplumların ekonomik ve sosyal istikrarı için hayati bir faktör olarak belirtiyoruz. Ancak iktidar, bu konuyu anlamamakta ısrar ediyor ve tarım potansiyelimizi olumsuz etkileyen politikalara devam ediyor. Sözlerimiz ve kararlılığımızla bu durumu değiştireceğimizi ifade ediyorum. Kim olursa olsun, bu ülkeye zarar veren herkesle mücadele edeceğimi söylüyorum." dedi.
Filistin Görüşleri
"Netanyahu'nun Filistin'deki vahşeti hız kesmeden devam ediyor. Filistinliler adeta bir ateş çemberinde sıkışmış durumda. Dünya ise bu zulme seyirci kalmaktan öteye geçmiyor. Bu zulme ortak olanlar ve siyasi kazanç sağlayanlar utanç verici bir tablo oluşturuyorlar. Ne yazık ki, insan haklarına, vicdana ve uluslararası hukuka uygun somut bir adım atılmıyor. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri bile sadece "dehşete düştük" diyor, ama daha fazlasını yapmıyor. Evler, okullar, camiler ve hastaneler bombalanırken, kadınlar, çocuklar ve masum siviller katledilirken dünya sessiz kalıyor. Sadece bir haftada 1700'den 4237 çocuk öldü. Gazze'de her 10 dakikada bir çocuk hayatını kaybediyor."
Netanyahu Savaş Suçlusu İlan Edilmeli
"Gözü dönmüş, Netanyahu'nun, tüm dünyada, savaş suçlusu ilan edilmesi için, daha kaç çocuğun, ölmesi gerekiyor? Böyle bir vicdansızlık, böyle bir umursamazlık olabilir mi? Bugün, dünyada ne kadar ülke varsa, her birinin meclisinde, Netanyahu'nun, savaş suçlusu ilan edilmesi gerekiyor. Kendi ülkelerinde, bir terör saldırısı olduğunda, dünyayı ayağa kaldıran, batı ülkelerinin, 21'inci yüzyılın, en büyük katliamına, sessiz kalması 21'inci yüzyılda bile, haçlı zihniyetinden çıkamadıklarının bir kanıtıdır. Tüm dünyaya, özgürlük pazarlayan Amerika çocukların yaşama özgürlüğü bombalanırken, sesini çıkarmıyor. Paris'teki, terör saldırılarında 11 vatandaşını kaybedince, dünyayı ayağa kaldıran Fransa ölen, Filistinli çocuklar olduğunda 4237 çocuğun katili Netanyahu'ya, destek ziyareti yapıyor. Ve Netanyahu da bu iki yüzlü desteklerin karşılığını daha çok bina yıkarak daha çok çocuk öldürerek, daha çok yeri işgal ederek ödüyor. Üzülerek görüyorum ki batı Hamas'ın terör eylemlerini odağına alıp; Netanyahu terörünü görmezden gelirken doğu ise Netanyahu terörünü odağına alıp sivilleri katledip, Netanyahu'ya açık çek veren Hamas'ı görmezden geliyor. Ancak Türkiye, batı ile doğunun, bu iki yüzlülüğü arasında, bir tercihe zorlanamaz. Türkiye, yalnız ve yalnızca dünyanın unutmuş gözüktüğü, vicdanın, hakkın ve adaletin tarafı olmalıdır. İsrail'le Filistin arasında, 80 yıldır süregelen bu çatışmanın çözümü Filistin'i Hamas'tan, İsrail'i de Netanyahu ve zihniyetinden arındırmaktır. Kalıcı bir barış inşa etmek için, Türkiye nefretten beslenenleri değil barış için çabalayanları desteklemelidir. Aziz milletim ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, geçtiğimiz günlerde, ülkemizi ziyaret etti. Ziyaret sonrasında, yapılan açıklamad bir nokta, özellikle dikkatimizi çekti. Deniyor ki Gazze’den sivillerin çıkarılması konusunda, farklı bölge ülkelerini, ziyaret etmişler ve önemli adımlar atılmış. Öncelikle şunu söylemek isterim Netanyahu'nun, Filistin'de yol açtığı mezalimin karşısında çözüm yolu, sivilleri bölgeden çıkartmak değil katil Netanyahu'yu, bir an önce durdurmaktır. Bu çok açık."
Türkiye İnsani Ateşkes Konusunda Adım Atmalı
Filistin ve İsrail arasındaki çatışmaya dikkat çeken Akşener, Türkiye'nin durması gereken noktayı şu cümlelerle ifade etti:
"Amerika Birleşik Devletleri'nin de âdeta emir eri olan Netahyahu'yu durdurmaya, elbette gücü yeter. Yani kimse kimseyi boşuna, kandırmaya çalışmasın. Bir yandan kuzuyu yiyip, diğer yandan da çobanla oturup, yas tutuyor-muş gibi yapan, bu iki yüzlülüğü, asla kabul etmiyoruz. Mezalim üzerinden, toprak genişletme peşine düşen, bu ahlaksızlığı, reddediyoruz. Türkiye olarak, şüphesiz ki, öncelikle, insani yardım ve ateşkes konusunda, gereken her adımı, atmak zorundayız. Ama Gazze'den çıkması gereken, masum Filistinliler değil katil Netanyahu'nun ta kendisidir. Bunu da asla unutmamalıyız. Eğer ki, Filistin davasına ihanet etmek istemiyorsanız, eğer ki, iki devletli çözüm önerinizde ciddiyseniz, eğer ki, garantör devlet olma fikrinde samimiyseniz, o zaman üzerine günlerdir, bomba yağan, Filistin halkının, bir de evlerinden, yurtlarından koparılmasına, müsaade etmezsiniz."
Yere Seçimlere Giderken
Yerel seçimlere 5 ay kalırken, İYİ Parti'nin durduğu konumu açıklayan Akşener;
"Yerel seçimlere, 5 aydan kısa bir süre kaldı. Vizyonumuz, projelerimiz, kadrolarımız hazır. İYİ Parti olarak, Türkiye'yi yönetmeye hazırız. Tek ihtiyacımız olan; milletimizin bize bir fırsat vermesi.
Çünkü, biliyorum ki o fırsatı yakaladığımızda önce yerelde, sonra da tüm Türkiye'de, İYİ Parti iktidarının, ayak seslerini cümle aleme duyuracağız. İşte o nedenle önümüzdeki seçimlerde, milletimizin bize, bir fırsat vermesi için canla başla çalışacağız. Çünkü biz fırsatları geri tepen değil; o fırsatı, sonuna kadar değerlendiren bir siyasi partiyiz. Çünkü biz; statükonun konforundan değil; rekabetin heyecanından beslenen bir siyasi partiyiz. Çünkü biz önce kendimiz değil; önce Türkiye diyen bir siyasi partiyiz. Çünkü biz millete kulağını tıkayan değil milletiyle, omuz omuza yürüyen bir siyasi partiyiz. Biz her daim, önce millet önce memleket dedik. Milletimiz neredeyse, biz de orada olduk. Milletimiz ne söylediyse, biz de her yerde, onu söyledik. Sözlerimiz, her zaman, açık, net, şeffaf oldu. Haktan, hakikatten, milletten yana oldu. Karşımıza her çıkana göre değişmedi. Kapalı kapılar ardında dönüşmedi. Ama sözlerimiz kimisine karın ağrısı yaptı. Birilerini fevkalade rahatsız etti. Bazıları da, bizi kendine düşman gördü." dedi.
Kılıçdaroğlu'na Hançer Cevabı
CHP Eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun h"hançer" göndermesine cevap veren Meral Akşener, ifadelerinde şu cümlelere yer verdi:
"Değerli dava arkadaşlarım; ne ilginçtir ki; 2023 seçimlerinde, Türkiye'yi değiştirmek için gösterdiğimiz çaba karşısında bizi, oyun bozanlıkla suçlayanlar; bizi, hainlikle suçlayanlar parti içi hesaplarını, Türkiye'nin istikbalinin, önüne koyanlar; hafta sonu itibariyle, birer değişim havarisi oluverdiler.
Sayın Kılıçdaroğlu'nun adaylığına karşı çıktık diye, bize demediklerini bırakmayanlar hafta sonu itibariyle, yeni genel başkan, Sayın Özgür Özel'in en büyük fanları oldu. Ez cümle; kral öldü, ama 2023'e damga vuran, o garip anlayış ve o anlayışın sahipleri, aynen yerinde duruyor. Nitekim tüm kurultay süreci boyunca Türk sağına, bol miktarda hakaret edildi. Her türlü erdemi solda, her türlü ahlaksızlığı da sağda gören, ateşli konuşmalar, derinlikli yorumlar yapıldı. Hançer edebiyatları, İYİ Parti eleştirileri, havalarda uçuştu…"
Konuşmasına devam eden Akşener;
"Sayın Kılıçdaroğlu da hançerden bahsetti. Hançer işi ortada kaldı. Bensem o hiç kimsenin arkasından hançer vurmadım. Hak ettiği takdirde hançeri ya gırtlağına ya kalbine vururum. Arkadan işim yoktur. Çünkü kul hakkından çok korkarım. Hele ki garibana eziyet edenleri bilirsem, ispatlarsam o hançeri kalplerine koymuşumdur. Ama bir kişiyi ben sırtından bıçaklamadım. Benim sırtımda bıçak vardır demiyorum. Gereğini yapmıyorsan ha bire hançerlenirsin. Kendine bir şey yapıyorsan hançerlenirsin. Ölümüne bir şey isteyip çevreyi görmüyorsan hançerlenirsin. O hançerlerin sahiplerini karşında bulursun. Ben kimseyi hançerlemem. Ailemden gelen şey yüze karşı konuşmak, açık konuşmak, gereğini yapmak. Bu hançerse 6 kişinin içinde net bir şekilde konuşmuş şahısım. Karşımda ölmüş anama sövüldü. Ben olmadığıma göre hançer kimin?
Elbette kurultaylar, bir siyasi partinin iç meselesidir. Elbette CHP, kendi içinde, bir değişim sürecine giriyor olabilir. Elbette bu arkadaşlar, ‘sağ’ ve ‘sağcı’ antipatisi üzerinden teşkilatlarını, konsolide etme arayışında da olabilir. Ama, hala daha, merak eden varsa, şimdiden söyleyeyim: Bizim için, değişen hiçbir şey yok. Biz; çiçeği burnunda değişim şampiyonlarının, daha bugün kurabildikleri cümleleri; bundan tam 8 ay önce, kendilerine kurmuştuk.
Üstelik kendimizi düşünerek, partimizi düşünerek değil, Türk milletinin, makus talihini, değiştirmek için kurmuştuk. Dolayısıyla; o gün bize duvar örenlerin, bugün anlattıkları, bu saatten sonra, bizi ilgilendirmez. Milletimizden başka kimse, bizi beğenmek zorunda değil. Milletimizden başka kimsenin teveccühü de bizim umurumuzda değil. Biz her şeyi, hamdolsun, yeterince gördük. ‘İlle de ben’ diyenleri gördük.
Finiş çizgisine kadar gelip, geriye koşanları da gördük. Parti içi hesapların, nasıl da milletimizin taleplerinin, önüne koyulduğuna şahit olduk. O nedenle de bundan sonra, kendimizden başka kimseye kefil olmayız. Olmayacağız. Hür ve millî siyasetimizle; bezirgan saltanatını da, haram düzenini de, kişisel ikbal siyasetini de, ittifak diye paketlenen, menfaat ilişkilerini de, tek tek yıkacağız. Bizi yola çıkaran, işte budur. Milletimizin emriyle, bize İYİ Parti'mizi kurduran; memleketi, il il, ilçe ilçe, sokak sokak gezdiren; tutmadık el, çalınmadık kapı bıraktırmayan; bize durmayı, dinlenmeyi, yorulmayı yasaklayan; azmimiz de kararlılığımız da inadımız da, işte bundandır." dedi.