Son zamanlarda İsrail ile Filistin arasındaki gerilim büyürken, meydana gelen savaş ortamından ülkelerin üretim yapısı ve ekonomileri de önemli ölçüde zarar görüyor.

Savaş harcamaları , temiz enerji, kamu eğitimi ve sağlık hizmetlerine yapılan benzer harcama yatırımların azalmasına neden oluyor.

Savaşlar sırasında askeri varlıklara yapılan federal yatırım, yollar ve toplu taşıma gibi temel altyapıdaki sermaye iyileştirmelerini önemli ölçüde artırma fırsatının kaçırılmasına neden oluyor.

Sibel BAY (S.B.): Merhaba, okurlarımızın sizi tanıması için kendinizden bahseder misiniz?

Prof. Dr. Mehmet Toplu (M.T.): Merhabalar, ben Mehmet Toplu, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon Sinema Bölümü'nde öğretim üyesiyim. Aynı fakültede "İletişim, Teknoloji ve Toplum", "Küreselleşme ve Medya", "Medyanın Ekonomik Politiği" gibi birçok ders vermekteyim.

Aksa Enerji’nin Özbekistan’daki Santrali Üretime Geçti Aksa Enerji’nin Özbekistan’daki Santrali Üretime Geçti

(S.B.): Özellikle son dönemlerde yaşanan olayları göz önüne aldığımızda sizce savaşların ortaya çıkmasındaki temel etken nedir?

(M.T.): Öncelikle savaşların yaşanmasına tümüyle karşı olduğumuzu belirtmek isterim. Ortaya çıkan savaşlar, bir anneden evladını, bir toplumdan ise vatandaşını koparan üzücü bir olgudur.  Bunun dışında savaşın oluşma dinamiklerine baktığımızda, ABD, Rusya, İsrail gibi silah endüstrisi konusunda söz sahibi ülkeler, yönetebildikleri takdirde savaşları desteklerler. Bu ülkeler bir bakıma savaşın tarafı konumundadırlar. Bu durumun en önemli sebeplerinden biri, silah endüstrisinin ayakta durmasını sağlama kaygısıdır. Örneğin, Amerika Birleşik Devletleri’nin yıllık 800 milyar dolar civarında silah endüstrisine yönelik bir yatırımı vardır. Bu endüstrinin bir şekilde ayakta durması ve kurulan sistemin işleyerek çalışması gerekir. Dolayısıyla bir kez daha altını çizerek belirtmek istiyorum ki yönetilebilecek türden savaşlar çıkardığı durumda kendi silah endüstrisini ayakta tutacaktır.”

(S.B.): Peki, sice ortaya çıkan savaşlar ülkelerin ekonomik yapılarını nasıl etkiler?

(M.T): Savaşlar insan kaybına yol açtığı gibi ülkelerin mevcut ekonomik yapılarını da derinden sarsmaktadır. Örneğin, İsrail ve Filistin örneğini ele aldığımızda, yaşanan savaşlar, şu an da Gazze ve İsrail bölgesinde yaşandığı gibi büyük bir tahribata neden olmakla birlikte, bütün üretim faaliyetlerinin sekteye uğramasına da neden olmaktadır. Suriye, Afganistan gibi ülkeleri ele aldığımızda, bu bölgelerde savaşın sona ermesi durumunda dahi geri toparlanamayacak ölçüde büyük zararlar aldığını görürüz. Öyle ki savaşın çıkmasında ön ayak olan ülkelerin dahi yönetmekte zorlandığı sonuçlarla karşı karşıya geliriz. Dolayısıyla var olan savaşlar, mevcut insan yapısını ve ekonomik yapıyı büyük bir zarara uğratır.

(S.B.):  Savaşlarda oluşan ikili yapıya ilişkin neler söyleyebilirsiniz?

(M.T.): Günümüzde hala bazı bölgelerde büyük bir açlık ve yoksulluk mücadelesi veriliyor. Söz konusu savaşlara harcanan paraların yalnızca yüzde 10’u ile dahi bu yoksulluk ve açlık bitirilebilir ancak bu durum silah endüstrisinde öncü olan devletlerin işine gelen bir durum değildir. Bir tarafta savaşlar silah endüstrisini ayakta tutarak güçlendirirken, öte taraftan savaşın çıktığı ülkelerdeki üretim yapısını tümüyle etkileyerek, bazen ise ortadan kaldırarak ekonomik anlamda büyük zararlar almasına neden oluyor. Aynı zamanda ise insanların can ve mal kaybına yol açarak sonuç olarak yönetilemez bir iktidar yapısının ortaya çıkmasına, ülkelerin parçalanmasına sebep oluyor. Silah endüstrisine sahip olan ülkeler çıkan savaşlardan para kazanırken, savaşın çıktığı ülkelerde ise tarımsal üretim, sanayi, insan üretimi, sağlık ve benzeri birçok alanda kayıplarla karşılaşıyor.”

(S.B.): Sizce savaşlarda medyanın rolü ve tutumu nedir?

(M.T.): Günümüzde özellikle küresel güçlere hizmet eden medyanın bağımsız bir yapısının olduğundan söz edemeyiz. Daha somut örneklerle olaya bakmak gerekirse, 1991 yılındaki Körfez Savaşı’nda Irak’ı saldırıya meşru kılabilmek için başka bir bölgede petrole bulanmış bir kuşun görüntüsünü medyada gösterilerek, Saddam ve Irak hükümetinin doğaya zarar verdiği düşüncesi tüm dünyada yaygınlaştırıldı. Bir diğer örnek ise İkinci Körfez Savaşı’nda Amerikan propagandası tarafından, Saddam’ın elinde kimyasal silahlar olduğunu ifade ederek, kendi ülkesindeki gruplar üzerinde kullanacağı belirtildi. Birçok evrensel medya kanalı ise bu doğrultudaki haberleri yayınladı. İkna edilmesi gereken toplumlar bu şekilde ikna edildi. Savaş sona erdikten sonra ise o zamanın ABD Başkanı Bush, aslında Saddam’ın elinde kimyasal silahlar olmadığını bildiklerini açıkladı. Bu durumun sorunlu olmasının yanında Irak’ın aleyhine yayın yapan hiçbir medya kanalı yapmış oldukları yanlış ve yalan haberler nedeniyle kamuoyundan herhangi bir şekilde özür dilemedi.

(S.B): 4. güç olarak adlandırılan medyanın bağımsız bir yapısı var mıdır?

(M.T.):  1960'lı yıllarda medya , kamuoyuna bilgi veren ve bilinçlendiren bir yapıydı. Ne yazık ki medya, 1980’li yıllardan itibaren deregülasyon yasaları gibi birçok etken ile birlikte çok uluslu şirketlere ve medyayla ilgili olmayan kurumlara devredildi. Örneğin, günümüzde inşaat, enerji gibi sektörlerde faaliyet gösteren kişilerin medyası vardır. Bu durumun temel nedeni ise bütün dünyada aynı şekilde işlemekle birlikte, medya sahibi şirketlerin ellerinde bulundurdukları gücü iktidar propagandası yaparak diğer alanlarını genişletmek ve daha fazla büyümek istemelerinden kaynaklanmaktadır. Böylelikle ise medyanın doğru haber verme ve bağımsız olma gibi bütün güçleri elinden alınarak iktidarlara ve çok uluslu şirketlere bağımlı bir medya haline gelmiş oluyor. Dolayısıyla biz, hangi haberin doğru, hangi haberin yanlış olduğu konusunda birtakım çelişkilerle karşılaşıyoruz.

Muhabir: Sibel Bay