Görsel atmosferle gerilim yaratmak, yönetmen Mike Pecci’nin sinemasal dilinin temelini oluşturuyor. Kısa filmi 12 Kilometers ile büyük ilgi gören Pecci, sinema anlayışını sadece hikâye değil, görüntü üzerinden şekillendiriyor. Kamera açıları, ışık kompozisyonları ve renk paletleriyle izleyiciyi içine çeken bir evren kuran yönetmen, korku sinemasında diyalogdan çok görsel kodlarla konuşuyor.
Pecci’ye göre, iyi bir korku filmi izleyicinin gözünden başlar. Diyaloglardan bağımsız bir gerilim yaratabilmek için görüntünün duygusal gücünü kullanmak gerektiğini vurgulayan yönetmen, “Gözlerinizi kapatmadan bir korku filmi izleyebiliyorsanız, o film başarısızdır. Ama sadece görüntülerle sizi diken üstünde tutabiliyorsa, orada gerçek bir sinema vardır” diyor.
Kariyerine çizgi roman ve görsel sanatlar alanında başlayan Pecci, bu disiplinlerin sinema diline doğrudan katkı sağladığını belirtiyor. Resim ve kompozisyon bilgisi sayesinde her sahneyi bir tablo gibi kurduğunu söyleyen Pecci, “Sinema benim için hareketli bir resim yapmak gibi. Renklerin dili, gölgelerin yönü ve kamera hareketleriyle hissettirmek istediğim duyguyu inşa ediyorum” ifadelerini kullanıyor.
Özellikle 12 Kilometers filmi, altyazı olmadan dahi anlaşılabilecek bir anlatıma sahip. Bu, Pecci’nin sinemada kelimelerden çok görüntülere güvendiğinin güçlü bir göstergesi. Filmin neredeyse tamamı, ses tasarımı ve görsel atmosfer üzerinden ilerliyor. Yönetmen, korkuyu bir hikâyeden değil, “görülen ama anlaşılamayan bir şeyin” yarattığı tedirginlikten doğurduğunu söylüyor.
Yakın dönemde tamamlamayı planladığı yeni projesi Come Home ile ilgili ipuçları da veren Pecci, görsel anlatımı bu kez çok daha karanlık ve yoğun bir atmosferle birleştireceğini dile getiriyor. "Bu film cehennem gibi korkutucu olacak" diyerek projenin iddiasını ortaya koyuyor.
Pecci, sinemanın yalnızca teknik değil, aynı zamanda sanatsal bir alan olduğunun da altını çiziyor:
“Bir film sadece kurgu ve kameradan ibaret değildir. Görsel tasarımıyla, her sahnesiyle izleyicinin zihninde iz bırakmalı. Bu yüzden ben her kareyi, hikâyenin bir parçası değil, ruhu olarak görüyorum.”
Korku sinemasıyla ilgilenen genç sinemacılara da önerilerde bulunan Pecci, öncelikle ışık, gölge ve kamera kullanımına dair derin bir gözlem yeteneği geliştirmeleri gerektiğini belirtiyor. Çünkü ona göre, korkunun en etkili hali, “gösterilen değil hissettirilen” olandır.