Küresel Su Ekonomisi Komisyonu’nun raporuna göre, su krizinin etkileri nedeniyle 2050 yılına kadar dünya genelinde gıda üretiminin yarısından fazlası risk altında olabilir. Ayrıca, su krizinin küresel ekonomi üzerinde de ciddi bir etkisi olacağı ve 25 yıl içinde dünya genelinde yüzde 8 oranında Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYH) kaybına neden olabileceği belirtiliyor.
Küresel Gıda Üretiminde Büyük Risk
Su kaynaklarındaki krizin giderek derinleşmesi, dünya genelinde tarım sektörünü ciddi bir tehlikeye sokuyor. Raporda, gıda üretiminin yarısından fazlasının 2050’ye kadar tehdit altında olacağı ve bu durumun dünya nüfusunu olumsuz etkileyebileceği ifade ediliyor.
Özellikle, su sıkıntısının yaşandığı bölgelerde yaşayan yaklaşık üç milyar insanın ve dünya gıda üretiminin yarısının bu krizden etkilenebileceği öngörülüyor. Ayrıca, su kaynaklarının azalması sebebiyle pek çok şehrin yeraltı sularının kaybı nedeniyle çökme tehlikesiyle karşı karşıya kalabileceği de vurgulanıyor.
Ekonomik Kayıp Kaçınılmaz
Su krizinin sadece gıda üretimi değil, küresel ekonomi üzerinde de ciddi sonuçları olacağı düşünülüyor. Rapor, su krizinin önümüzdeki 25 yıl içinde dünya genelinde yüzde 8'lik bir GSYH kaybına neden olabileceğini ve bu kaybın düşük gelirli ülkelerde yüzde 15'e kadar çıkabileceğini öne sürüyor. Bu durum, ekonomik büyümenin yanı sıra milyonlarca insanın geçim kaynaklarını da tehdit ediyor.
Su Kaynaklarının Yönetimi Kritik
Raporda ayrıca, mevcut su yönetimi yaklaşımlarının yetersiz kaldığı ve "mavi su" kaynaklarına odaklanıldığı, ancak "yeşil su" kaynaklarının göz ardı edildiği belirtiliyor. Yeşil su, bitki örtüsündeki nem olarak tanımlanıyor ve karadaki yağışların yaklaşık yarısını oluşturuyor. Bu nedenle, sürdürülebilir bir yeşil su arzı sağlanamadığı takdirde, dünya genelinde gıda üretimi ve ekonomiler ciddi şekilde etkilenecek.
Günlük Su İhtiyacı Karşılanamıyor
Raporda, insanların temel sağlık ve hijyen ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için günde 50 ila 100 litre suya ihtiyaç duyduğu, ancak ideal bir yaşam için bu miktarın 4 bin litreye kadar çıkabileceği ifade ediliyor. Ancak birçok bölge, bu miktarda suyu sağlayamıyor ve mevcut ticaret yolları da suyun daha adil dağıtımını sağlamakta yetersiz kalıyor. Su kaynaklarının sürdürülebilir şekilde yönetilmesi gerektiği, aksi takdirde ekonomik ve insani krizlerin kaçınılmaz olduğu belirtiliyor.
Yanlış Sübvansiyon Politikaları Krizi Derinleştiriyor
Tarım sübvansiyonlarının büyük bir kısmının yanlış yönlendirildiği de raporda vurgulanıyor. Çiftçilerin ihtiyaçlarından daha fazla su kullanmalarına neden olan bu politikaların, su krizini daha da derinleştirdiği ifade ediliyor. Küresel su krizinin önlenebilmesi için su kaynaklarının doğru yönetimi, yanlış sübvansiyonların kaldırılması ve döngüsel ekonominin desteklenmesi gerektiği belirtiliyor.
Uzmanlardan Ciddi Uyarılar
Potsdam İklim Etkisi Araştırmaları Enstitüsü Direktörü Johan Rockström, dünya nüfusunun yarısının su sıkıntısı çektiğini belirterek, su döngüsünün giderek dengesizleştiğine dikkat çekiyor. “İnsanlık tarihinde ilk kez, küresel su döngüsünü bu derece dengesiz hale getiriyoruz” diyen Rockström, insan faaliyetlerinden kaynaklanan iklim değişikliğinin su kaynaklarını ciddi şekilde tehdit ettiğini vurguladı.
Dünya Ticaret Örgütü Genel Direktörü Ngozi Okonjo-Iweala ise, su krizini bir "trajedi" olarak nitelendirirken, aynı zamanda suyun ekonomisini dönüştürmek için bir fırsat sunduğunu ifade etti.
Su krizinin çözülmesi için uluslararası iş birliği ve doğru politikaların hayata geçirilmesinin kritik olduğu belirtiliyor.