Hüseyin ALPASLAN'ın 13 Eylül 2023 tarihli köşe yazısı: Tiyatro P.A.S. ve Hasan Tahsin

Sevgili okurlar, müellifi olduğum, 2021 yılında yayımlanan “Millî Mücadele Döneminin Mihenk Taşları” başlıklı kitabımda kuruluş öncesi tarihimize ışık tutmayı ve ulusal bağımsızlığımızı kazandığımız dönemin önemli safhalarını gün yüzüne çıkartmayı amaçladım. Bazı tarihçiler millî mücadele dönemini 19 Mayıs 1919 tarihinde başlatırlar, benim yorumum ise; Millî Mücadele döneminin başladığı tarih Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasından hemen sonra 13 Kasım 1918 tarihinde Atatürk’ün İstanbul’a gelerek milli birlik inancı ile Türk ulusunu esaretten kurtarma çalışmalarını başlattığı gündür.  Nihayetinde neşredilen kitabımda da bu tarihten başlayarak cumhuriyetin ilanına kadar geçen zaman diliminde millî mücadele döneminin önemli merhalelerini anlattım.

Millî mücadele dönemini kapsayan süreçte yapılan kongreleri, TBMM’nin açılışını ve 1921-1922 yıllarında yapılan savaşlarla beraber diğer birçok önemli safhaları anlatırken; bu periyotta çok önemli istihbarat çalışmaları yapmış, kendilerini milli kuvvetlere bütün varlığıyla bağlamış eşsiz kahramanların bilinmeyen hikâyelerine de yer vererek, onları bu bağımsızlık mücadelesinin dışında bırakmak istemedim.

Galip Vardar, sır katibinin kızı Nazan, şehzade Ömer Faruk Efendi, İsmail Hakkı Bey ve Osman Nevres (Hasan Tahsin) bunlardan birkaç tanesi…

Hasan Tahsin’in, istihbaratçılığını ve özel yaşamını merak edenler için Aylık Düşünce ve Tarih Dergisi’nde ayrıca bir makalem yayımlandığını da ifade etmek isterim.

Kıymetli okurlar, Türk Milleti’nin bağımsızlığını kazanacak güç ve kudreti gösterdiği milli mücadele dönemini ve bu mücadelede yer almış eşsiz kahramanları tanıtma görevimi, bir tarihçi ve bilim insanı sorumluluğu ile sizlere çeşitli basın ve yayın organlarında kaleme aldığım yazılarım ve kitaplarımla yerine getirdim ve getirmeye devam ediyorum. Birçok kıymetli tarihçi, yazar ve sanatçıların da bu görevi fedakârca sürdürdüklerine şahit oluyoruz. İşte bu minvalde tiyatro gibi bir sanat dalında kahramanlarımızın hayatlarının canlandırılarak izleyicilere sunulması Türk Milleti’ne karşı çok kıymetli bir hizmetin yerine getirilmesidir. Her şeyden önce ulusal kurtuluş mücadelesini veren, özgürlüğümüzü bize kazandıran başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, tüm şehit ve gazilerimize karşı vefa ve minnet borcunun ödenmesidir. 

Millî mücadele döneminin eşsiz kahramanlarının yaşamlarına dair çeşitli mecralarda tanıtımlar yapıldığına şahit olurken, bir vesileyle Millî Mücadelemizin 100. yılına özel Tiyatro P.A.S. (Profesyonel Artı Sonsuz) tarafından hazırlanan ve sahneye taşınan ‘Ben Serisi Kurtuluş’ projesinin üçüncü oyununda, 19 Aralık 1918 günü, Dörtyol Karakese köyünde Kara Mehmet Çavuş'un, işgalci Fransız askerleri ile Ermeni lejyonuna ilk kurşunu atarak direnişi başlatması gibi, 15 Mayıs 1919 tarihinde İzmir’in işgali sırasında Yunan ordusuna ilk kurşunu atarak direnişi başlatan Hasan Tahsin’in, başarılı aktör Murat Batıkan Avcı tarafından canlandırıldığını öğrendim. 

Değerli aktör Murat Batıkan Avcı’yı kısaca tanıtmak gerekirse; uzun yıllar özel tiyatrolarda oyuncu olarak çalışmış ve çok fazla Anadolu turnesi yapmıştır. Bir süre Saran Dijital Stüdyoları ve Senkron Dublaj Stüdyoları’nda konuşmacı olarak görev almıştır. Daha sonra Bakırköy Belediye Tiyatrosu’na girmiştir. 2017 yılında Profesyonel Artı Sonsuz (P.A.S.) Yapım Prodüksiyon Organizasyon Şirketi’ni kurmuştur. Profesyonel Artı Sonsuz (P.A.S.) tarafından kurulduğu tarihten bugüne kadar altı oyununun prodüksiyonu gerçekleştirilmiştir. Tiyatro olarak kuruluşunun ikinci sezonunda 2019 yılında Üstün Akmen Tiyatro Teşvik Ödülü’nün sahibi olan sanatçı, yazdığı birçok dizi ve film senaryolarının yanı sıra dizi ve filmlerde de rol almıştır. Sanat hayatına aktif olarak devam etmektedir.  

Tiyatro P.A.S. (Profesyonel Artı Sonsuz) tarafından gerçekleştirilen, “Ben Serisi Kurtuluş” oyunu ile Millî mücadele döneminin önemli kahramanları ile değerli şahsiyetlerinin yaşamları kıymetli tiyatro sanatçıları tarafından canlandırılmıştır. Ben Serisi Kurtuluş’un 1. oyunu “Ben Kara Fatma”, 2.oyunu, “Ben Kazım Karabekir”, 3. oyunu ise Osman Nevres’in veya bilinen adıyla Hasan Tahsin’in hayatının önemli kesitlerinin canlandırılarak izleyiciye sunulmasıdır. "Ben Serisi Kurtuluş" projesinin 3. oyunu olan “Ben Hasan Tahsin”, aktör Murat Batıkan Avcı tarafından başarılı bir şekilde canlandırılmıştır. "Ben Serisi Kurtuluş" projesinin, 5 Mayıs 2023 tarihinde Üstün Akmen Tiyatro Ödülleri Seçici Kurul Özel Ödülünü almış olması ise bu oyunların özellikle izlenmeye değer olduğunun bir göstergesidir. 

Ulusal bağımsızlık savaşımızın kahramanlarının yaşamlarına dair bilgilerin farklı yollardan halka ulaştırılmasının, Türk Milleti’nin ihtiyacı olan mili bilinci kazanmasına katkı sağlayacağının farkındalığı ile “Ben Kurtuluş Serisindeki” oyunları bizlere sunan Tiyatro P.A.S. (Profesyonel Artı Sonsuz)’da emeği geçene herkese, ayrıca aktör Murat Batıkan Avcı’ya ve tiyatronun Genel Sanat Yönetmeni aktris Sevtap Çapan'a teşekkür ediyorum. Fırsatı olan herkesin Tiyatro P.A.S. (Profesyonel Artı Sonsuz) tarafından sahnelenen bu kıymetli oyunları izlemesini ve özellikle lise çağına gelmiş çocuklarına izlettirmesini tavsiye ederim. 

Kıymetli okurlar, Osman Nevres ile ilgili daha önceden yayımlanan yazılarıma ulaşamamış veya okuma fırsatı bulamamış olanlar için onun ilginç ve kahramanlıklarla dolu yaşamına dair kısa bir bilgi vermek istiyorum;

Selanik’te, akıncı olarak bilinen Recep Ağa’nın eşi Rabia Hanım’la birlikteliklerinden 1888 yılında bir erkek çocukları dünyaya geldi. Recep Ağa’nın babasının adı da Recep olduğu için çocuklarına Osman Nevres Recep ismini verdiler. Osman Nevres, ilkokulu Şemsi Efendi okulunda okuduktan sonra Fevziye Mektebi’nde eğitimine devam etti. Okul müdürü; gelecek yıllarda kurulacak İttihat ve Terakki’nin en önemli üyelerinden Cavit Bey olup, burada başlayan tanışıklıkları İstanbul’a kadar sürecektir.

İttihat ve Terakki tarafından burslu olarak Paris Sorbonne Üniversitesi’nde Siyasal Bilimler eğitimi alan Osman Nevres; Fransızca, İngilizce dillerinin yanı sıra Balkan dillerinin de birçoğuna hakimdir. Paris’te bulunduğu 1911 yılında İtalyanların Trablusgarp’ı işgal etmeleri üzerine, Osman Nevres, Mısırlı öğrenci lideri ile beraber diğer Müslümanları organize ederek İtalyan işgalini protesto eden bir miting düzenlemiştir. 

Osman Nevres, Paris’te bulunduğu sıralarda, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin gönüllü ve fedailerinden oluşan, 1911-1913 yıllarında faaliyetlerini gayri resmi yürüten Teşkilat-ı Mahsusa’nın üyesi olmuştur. Paris’te bir Avrupalı gibi yaşamaya çalışırken, gittiği sinemada Türklük ve İslam aleyhine yapılan gösterinin seyirciler tarafından tezahüratla desteklenmesine dayanamamış, silahını çekerek sinema perdesini kurşunlarıyla delik deşik etmiştir.

1914 yılının ilk aylarında İstanbul’a dönen Osman Nevres’e, Teşkilat-ı Mahsusa tarafından yeni bir görev verilmiştir. Görevi; İngilizlerin, Balkanlar’da faaliyet gösteren ajanlarına karşı tedbir almak ve onların çalışmalarını zafiyete uğratmaktır. Aynı tarihlerde Teşkilat-ı Mahsusa üyesi olan, silahçı Hasan Tahsin isimli bir fedai, görev sırasında öldürülmüştür. Silahçı Hasan Tahsin’in öldürülmesi ile kimliği boşa çıkmış ve Hasan Tahsin kimliği, İngiliz ajanı Buxton kardeşlere suikast yapmak için görevlendirilen Osman Nevres’e verilmiştir. 

Liberal Parti Başkanı William Ewart Gladstone’nin 1880 yılında Birleşik Krallık’ta Başbakan olmasından sonra; İngilizlerin, Türklerle ilgili politikası, düşmanlık ve nefret söylemlerinin ötesine geçerek icraata dönüşmüştür. İngiliz politikası; Balkanlar’dan Türklerin atılması ve kendi kontrolünde yeni devletlerin kurulması yönünde olup, bu doğrultuda yapılacak çalışmalar için bir Balkan Komitesi kurulmuştur.  Komitenin faaliyetlerini sürdürmek üzere; 1908 yılında Rusya-İngiltere arasında yapılan Reval görüşmelerinden bu tarafa Balkanlar’da İngiltere adına faaliyet gösteren Noel ve Charles Roden Buxton kardeşler görevlendirilmiştir.

Buxton kardeşlerin Romanya’ya gideceklerinin, Teşkilat tarafından haber alınması ile beraber Osman Nevres, Hasan Tahsin pasaportuyla Romanya’ya geçmiştir. Bükreş’te bir müddet suikast için uygun zamanı beklemiştir. 2 Ekim 1914’te bir toplantı binasının girişinde Buxton kardeşlere tabancasıyla ateş açmıştır. Bükreş’te suikast girişiminde bulunan Hasan Tahsin, iki kardeşi de yaralamıştır. Ancak kalabalıkta kaçamayarak yakalanan Hasan Tahsin, sorgulamalarda gerçek ismini vermemiş ve suikastı kendi inisiyatifi ile gerçekleştirdiğini söylemiştir. 1915 yılında yargılanarak beş sene hapis cezasına çarptırılmıştır.

Cezaevinden Hasan Tahsin ismiyle mektuplar yazan Osman Nevres, 13 Kasım 1915’te kız kardeşine yazdığı mektupta; “Bu mahkumiyete teşekkür etmeliyiz” diyerek memnuniyetini göstermiştir. Birinci Dünya Savaşı’nda Romanya cephesinde yer alan Türklerin 6’ncı Kolordu’suna ait birlikler, İttifak Devletleri Almanya, Avusturya ve Bulgaristan kuvvetleriyle beraber 6 Aralık 1916’da Bükreş’e girmişlerdir. Bükreş’in İttifak Devletleri tarafından işgalinden üç gün önce Lord Buxton, Hasan Tahsin’i ziyaret ederek pişmanlığını sormuş ve hapisten çıkınca İngiliz Gizli Servisi’nde çalışmasını teklif etmiştir.

Bükreş’in ele geçirilmesiyle serbest bırakılan ve Türkiye’ye dönen Osman Nevres artık Hasan Tahsin kimliğini kullanacaktır. İzmir’de ticarete atılan Hasan Tahsin, Teşkilat-ı Mahsusa ile ilişkilerini sürdürmüştür. Birinci Dünya Savaşı’nın sona ermesi, Mondros Mütarekesi’nin imzalanması ve İttihatçı liderlerin ülkeyi terk etmesinin ardından, İzmir’de kurulan Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ve Millî Mücadele hareketi ile tanışan Hasan Tahsin; Kuva-yi Milliye güçlerine büyük bir azim ve inançla katılmıştır. 

13 Mayıs’ta, 13.000 asker, 4000 hayvan ve 750 top taşıyan, 18 adet Yunan işgal gemisi Selanik’ten hareket etmiştir. Paris’te üç büyük devletin aldığı karar 14 Mayıs 1919 tarihinde Osmanlı Hükümeti’ne tebliğ edilerek, Mondros Mütarekesi’nin 7’nci maddesi uyarınca İzmir istihkâmlarının İtilaf Devletleri’nce işgal edileceği bildirilir. Tebliğ edilen bildiride Yunan askerinin İzmir’e çıkacağı söylenmez. Ancak iki gün önce İtalya’nın işgali öğrenmesiyle beraber, işgal haberi Türk basınına sızmış, Yunan işgalini öğrenen İzmir halkında büyük bir kaygı oluşmuştur.

İşgalden bir gün önce Hasan Tahsin’in İzmir’de Frenk mahallesinde bulunan evi, işgal haberini alan yerli Rumlar tarafından basılmıştır. Rumlar, evde bulunan Hasan Tahsin’in kız kardeşi Melek’ten onun yerini öğrenmek istemişlerdir. Evde yaptıkları aramada Hasan Tahsin’in tabancasını bularak el koymuşlardır. Hasan Tahsin, evinin basılıp tabancasını alındığını duyar duymaz 15 Mayıs gecesinde, Moralizade Halit Bey’den borç para alıp silah temin ederek, işgale karşı düzenlenen gece mitingine katılmıştır.

15 Mayıs 1919 tarihinde, gece saat 02.00 sularında Midilli Adası’ndan hareket eden Yunan 1’inci Kolordusunun 1’inci Tümeninden oluşan işgal kuvvetleri ve Evzon Dağ Tugayı sabah saat 08.00 sıralarında İzmir’e çıkmıştır. Averof ve Lemnos isimli Yunan zırhlı savaş gemilerinden inen askerleri, Metropolit Hrisostomos ile Rumlar coşkun bir şekilde sevinç gösterileri yaparak karşılamışlardır.

Karaya çıkan Yunan birlikleri saat 11.00 sıraları Türk Kolordusunun bulunduğu kışlaya doğru düzenli bir şekilde yürüyorlardı. Hasan Tahsin, Kemer altı caddesinin Konak meydanına bağlandığı askeri kıraathanenin önünde dimdik bekliyordu. İşgalci Yunan birliklerinin önünde İzmir’in Fasulye mahallesinde bir meyhanecinin oğlu olan Teğmen Yani, elinde büyük bir Yunan bayrağı ile yürüyordu. Yunan askerine Hasan Tahsin’in ilk kurşunu atmasından sonra orada bulunan diğer vatanseverler de ateş etmeye başlamışlardır.

İlk kurşunda, Yunan bayraktarı olan Teğmen Yani ölmüş, devam eden çatışmada Hasan Tahsin şehit düşmüş ve cesedi ilk durduğu yerden 150 metre ileride parçalanmış halde bulunmuştur. Yunan askerleri bu çatışmanın devamında makinalı tüfeklerle hedef gözetmeksizin hem Kolordu'ya hem de Türk görünümlü evlere saatlerce ateş etmişler ve çevrede yakaladıkları bütün Türkleri tutsak ederek savaş gemilerine götürmüşlerdir. Türk Kurtuluş Savaşı’nda, 26 Ağustos 1922’de başlayan Büyük Taarruz harekâtı sonucunda Türk Ordusu’nun Yunan askerini Ege Denizi’ne döktüğü 09 Eylül 1922 tarihine kadar güzel İzmir, 3 yıl, 3 ay, 24 gün Yunan işgali altında kalmıştır. 

19 Aralık 1918 günü, Dörtyol Karakese köyünde Kara Mehmet Çavuşun, işgalci Fransız askerleri ile Ermeni lejyonuna ilk kurşunu atarak direnişi başlatması gibi İzmir’in işgaline karşı sessiz kalmayıp Yunan askerine ilk kurşunu atarak; Anadolu Türkü’nün düşman işgaline karşı direnişine ve bağımsızlığını kazanma mücadelesine olan inancını, parçalanmış bedeninde taşıyan kahraman şehidimiz Osman Nevres Recep veya bilinen diğer adıyla Hasan Tahsin; Türk Milleti sana, Türk Kurtuluş Savaşı’nı yapan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e, silah arkadaşlarına, tüm şehit ve gazilerimize minnettardır.

Kaynak: Hüseyin Alpaslan, “Millî Mücadele Döneminin Mihenk Taşları” Gece Kitaplığı, Ankara, 2021, ss.25-30.