Ankara’nın Çankaya ilçesinde her ayın ilk pazar günü kurulan Ayrancı Antika Pazarı, yılların izini taşıyan eşyalarıyla nostalji tutkunlarını ağırlıyor. Plaklardan tespihlere, eski makinelerden takılara kadar her şey burada yeniden hayat buluyor.
Geçmişin İzinde Bir Tezgah
Ankara'nın kalbinde, Çankaya'nın sakin sokaklarında her ayın ilk pazar günü farklı bir telaş yaşanır.
Ayrancı Antika Pazarı kurulurken, sadece eski eşyalar değil, geçmişin hikâyeleri de birer birer tezgahlara dizilir. İşte bu hikâyelerden biri, 30 yıldır koleksiyon peşinde koşan Ali Gökhan Tuğ'un tezgahında bulunuyor.
Gaz lambalarının solgun ışığında okunmuş eski kitaplar, eşsiz manzaralar sunan kartpostallar, yıllanmış paralar, anılar ile dolu fotoğraflar, unutulmuş gazeteler... Onun tezgahı adeta zamana direnen bir müze gibi.
Bir köşede Osmanlı'dan kalma bir sikke, diğer köşede 1950’lerin bir bayram sabahını anlatan gazete manşeti durur. Ali Gökhan Tuğ içinse her biri sadece bir eşya değil, birer insan hikâyesidir.
"Geçmişten Bugüne Köprü Kuruyoruz"
Ali Gökhan Tuğ’un yanında çalışan Süleyman Çelik, "Eskiden insanlar vefat eden yakınlarının ardından kalan hatıraları getirirdi bize. Kitaplar, mektuplar, fotoğraflar... Şimdi ise en çok yurtdışına taşınanlar uğruyor. Götüremedikleri anılarını buraya bırakmakta buluyorlar çareyi. Biz de geçmişten bugüne bir köprü kuruyoruz" dedi.
Onun yıllar içinde topladığı koleksiyon yalnızca birikmiş eşyalar değil; bir dönemin, bir ailenin, bir hayatın sessiz tanıkları.
Tezgahta sergilenen her bir parça, bir başka hikâyeyi anlatıyor, bir başka yolculuğa çıkartıyor ziyaretçilerini.
“Buraya Gelen Kendinden Bir Parça Buluyor”
Bu nostalji yolculuğuna yıllardır eşlik eden Süleyman Çelik de müşterilerin ilgisini, "Buraya gelen herkes kendinden bir parça buluyor. Kimisi dedesinin zamanından kalan paraları inceliyor, kimisi yıllar önce okuduğu bir derginin sayfalarını karıştırıyor. İnsanlar hatıraların peşine düşüyor, biz de o anılara rehberlik ediyoruz" şeklinde aktardı.
Ayrancı Antika Pazarı'nın atmosferi, sıradan bir pazar yerinden çok daha fazlasını sunuyor. Tezgahların arasında dolaşanlar için burası bir alışveriş durağı değil, geçmişe açılan bir kapı adeta.
Geçmişten Gelen Hazineler Tezgahlarda
Ayrancı Antika Pazarı’nda yalnızca eski paralar, kartpostallar ve gazeteler değil; doğal taşlardan üretilmiş, özenle işlenmiş antika ve el yapımı takılar da büyük ilgi görüyor.
Kaplan gözü, kehribar, akik, kuvars, oniks, ametist, hematit, ceyt, jasper, kalsit, oltu taşı, havlit, mercan, sedef, lav taşı, ay taşı, inci ve firuze gibi değerli taşlardan hazırlanan tespihler, koleksiyonerlerin ve meraklıların dikkatini çeken özel parçalar arasında yer alıyor.
Tezgahlarda bunun yanı sıra, nostalji tutkunlarını geçmişe götüren eski fotoğraf makineleri, lensler, walkmanler, telsizler, pikaplar ve her dönemden taş plaklar da sergileniyor.
Farklı yıllardan kalma porselenler, çocukluk anılarını canlandıran nostaljik oyuncaklar, özel tasarım çakmaklar ve birbirinden özgün hediyelik eşyalar da pazardaki yerini alıyor.
Her biri ayrı bir dönemin izlerini taşıyan bu eşyalar, ziyaretçilere yalnızca alışveriş değil, hatıralarla dolu bir yolculuk sunuyor. Burada gezinen herkes, geçmişten bugüne ulaşan bu nadide parçalar arasında kendine ait bir hikâye bulmayı başarıyor.
Her Eşyanın Bir Hikâyesi Var
Ali Gökhan Tuğ'un tezgahı, Ayrancı Antika Pazarı’nın ruhunu belki de en güzel yansıtan duraklardan biri. Birkaç saatliğine bile olsa zamanın akışını yavaşlatmak isteyenler, eski şarkılar eşliğinde geçmişe dokunmak için bu tezgaha mutlaka uğruyor.
Öyle ki pazarda hiçbir şey almasanız bile Ali Bey’in anlattığı hikâyelerle, elinizde tuttuğunuz sararmış bir kartpostalla, belki de sadece çocukluğunuzu hatırlatan bir gazete küpürüyle ayrılıyorsunuz oradan.
Ve bir dahaki aya kadar, anılarınız biraz daha taze, kalbiniz biraz daha nostaljiyle dolu oluyor...