June ve Jennifer Gibbons, 1963 yılında Barbados'ta doğup çocukluk dönemlerinde Galler'e taşındıktan sonra, toplumdan uzaklaşarak sadece birbirleriyle iletişime geçtikleri izole bir dil geliştirmişlerdir. Bu durum, onların sosyal ve duygusal gelişiminde derin izler bırakmış, uzmanlar tarafından "sessiz ikizler" fenomeni olarak tanımlanmıştır.

İzmir'de Lise Bahçesinde Öğrencilerin Kavgası Kanlı Bitti İzmir'de Lise Bahçesinde Öğrencilerin Kavgası Kanlı Bitti

Gibbons kardeşler, çocukluk yıllarında hızlı ve anlaşılmaz bir dil geliştirerek iletişim becerilerinin normal gelişimini engellediler. İzolasyonlarının sosyal dışlanma ve ırkçılığa bağlı olarak daha da derinleştiği düşünülmektedir. Klinik psikoloji alanında, bu tarz ikili bağlanmalar, özellikle tek yumurta ikizlerinde, bireysel kimlik gelişiminin ve bağımsız karar verme yetisinin önünde engel teşkil eder. Bu özel iletişim şekilleri onları diğer insanlardan daha da izole etti ve etraflarındaki insanlar tarafından anlaşılmalarını zorlaştırdı.

Birbirlerinden Başka Kimseyle Konuşmayan Gibbson Kardeşlerin Sırrı Görsel

Kimlik Bütünleşmesi ve "Ayna Evresi"

Psikanalist Jacques Lacan'ın "ayna evresi" teorisine göre, bireyin kendi benliğini diğer nesneler ve bireylerden bağımsız olarak tanımaya başlaması, kimlik gelişimi açısından bir dönüm noktasıdır. Ancak Gibbons kardeşler, bu aşamayı aşamamış ve birbirlerinin yansıması gibi davranmaya başlamışlardır. İkizlerin birbirlerine olan bağımlılıkları ve kendi benlik sınırlarını belirleyememeleri, benlik ve öteki ayrımını ortadan kaldırmış ve onları "duygusal yapışık" hale getirmiştir.

Patolojik Davranışlar ve Klinik Tedavi Süreci

Ergenlik dönemlerinde ikizlerin kendilerine dair bireysel kimliklerini inşa edemedikleri ve buna bağlı olarak suç eğilimleri geliştirdikleri gözlemlendi. Özellikle küçük suçlarla başlayan davranış bozuklukları, ikizlerin kontrolsüz öfke ve kendini ifade etme zorlukları nedeniyle ilerleyen dönemlerde yangın çıkarma gibi daha ciddi olaylara dönüştü. Bu vakaların ardından psikiyatri kliniklerine yatırılan Gibbons kardeşler, burada ayrı odalarda kaldıkları süreçte bile senkronize davranışlar sergilemişlerdir. Klinik gözlemler, ikizlerin birbirine patolojik bir şekilde bağımlı olduklarını ve birinin varlığının diğerinin kimlik gelişimini tamamen engellediğini ortaya koymuştur.

Ölüm Kararı ve Bilinç Dışındaki İkili Antlaşma

Klinik uzmanların ve ailelerinin gözlemlediği en dikkat çekici noktalardan biri de, ikizlerin yalnızca birinin hayatta kalması durumunda normal bir yaşam sürdürebileceklerine dair aldıkları karardı. Jennifer’ın bu karara uyması ve kardeşi June’un normal bir yaşama geçebilmesi için hayatını sonlandırmayı seçmesi, bilim dünyasında hâlâ tartışılan bir konu olarak kalmıştır. Jennifer'ın ani ölümü, açıklanamayan ve tıbbi anlamda nedeni bulunamayan bir kalp iltihabına bağlanmıştır, ancak bu ölümün altında yatan psikolojik nedenler henüz tam anlamıyla anlaşılmış değildir.

Gibbons kardeşlerin öyküsü, psikolojide benlik oluşumu, kimlik gelişimi ve ikizler arası patolojik bağlanma açısından dikkat çekici bir vaka sunmaktadır. Klinik literatürde "Sessiz İkizler" olarak bilinen bu vakada, psikolojik bağımlılığın birey üzerindeki yıkıcı etkileri net bir şekilde görülmektedir. Jennifer'ın ölümü sonrası June’un topluma entegre olması ve sağlıklı bir yaşam sürebilmesi, patolojik ikiz bağlanmasının bir birey üzerindeki etkisinin ne derece derin ve karmaşık olduğunu ortaya koymaktadır. Bu durum, klinik psikoloji ve psikanaliz açısından hâlâ incelenen bir olgu olarak günümüzde araştırılmaya devam etmektedir.

Muhabir: Sibel Bay