Türkünün hikâyesi, 1916 yılında Bitlis'in Rus işgaline uğradığı döneme dayanır. O dönemde, bir baba ve oğlu işgal nedeniyle Bitlis’i terk etmek zorunda kalır. Aylar sonra baba-oğul Bitlis’e geri döner.

Kente hâkim bir tepe olan Dideban Tepesi'ne çıkan baba ve oğul, buradan şehre bakarlar. Baba, oğlunu şehre göndererek neler olup bittiğini öğrenmesini ister. Oğul, geri döndüğünde şehirde yalnızca beş minarenin ayakta kaldığını, geri kalan her şeyin yıkıldığını anlatır.

Yağ Lekesi Nasıl Çıkar? Yağ Lekesi Nasıl Çıkar?

Bu üzücü manzara karşısında, baba büyük bir kedere kapılır ve türkünün ilk dizelerini mırıldanmaya başlar. Böylece, "Bitlis’te Beş Minare" türküsü doğar ve zamanla Türkiye’nin en bilinen halk ezgilerinden biri haline gelir.

Bitlis'te Beş Minare Türküsünün Hüzünlü Hikâyesi Görsel 2

Dideban Tepesi ve Bir Başka Türkü

Türkünün doğuşuna sahne olan Dideban Tepesi, Bitlis’in tarih ve kültüründe önemli bir yer tutar. "Dideban" kelimesi, Osmanlı Türkçesi’nde "bekçi, gözcü, nöbetçi asker" anlamına gelir. Tıpkı bir asker gibi Bitlis’i gözleyen bu tepe, yalnızca "Bitlis’te Beş Minare"nin değil, aynı zamanda daha neşeli bir tınıya sahip "Dideban Üstündeyim" türküsünün de ilham kaynağı olmuştur.

Türkünün Tarihi ve Kültürel Önemi

"Bitlis’te Beş Minare", sadece bir halk ezgisi değil, aynı zamanda bir dönemin acılarını, özlemlerini ve yıkımını yansıtan bir belgedir. Bu türkü, Bitlis’in geçmişte yaşadığı zor günleri unutturmamakla birlikte, yöre halkının müziğe olan bağlılığını ve duygularını da gözler önüne serer.

Muhabir: Sibel Bay