Tarih 27 Ocak 1968. Gazetelerde en önemli ve manşet haber İstanbul’da önemli bir Rus casusunun yakalandığı ile ilgiliydi.
Kerim Manukyan, aslında bir filmciydi. İş hayatının başlarında Beyoğlu’nda bir daire kiralamış, film makineleri ayarı ve tamirciliği yapmaya başlamıştı, KGB ajanları ile tanıştıktan sonra ise işlerini büyütmüş, bu durum çevresinin dikkatinden kaçmamıştı.
Manukyan’ın KGB ile ilk iletişimi işi sayesinde ve amcasının aracılığıyla gerçekleşiyor. Amca Adrinik, Rusya’da çok iyi yetiştirilmiş bir KGB ajanıymış.
Bir gün Amcası Adrinik kendisine de film temin edebileceğini bunun daha da ucuz olacağını söylemiş ve Manukyan bu teklifi kabul etmiş.
Getirilen filmi kaliteli bulunca amcası kendisini birileriyle tanıştıracağını söylemiş ve evinde tanışmışlar.
Manukyan'ın tanıştığı kişiler 10 adet filmi teslim etmiş ancak ücret almamışlar. Hediye olduğunu söylemişler.
Bu kişiler, Manukyan'a kendilerinin de bir istekleri olduğunu açıklamışlar.
KGB hesabına çalışmasını teklif etmişler ancak Manukyan bu teklifi reddetse de KGB görevlilerinin tehditleri nedeniyle kabul etmek durumunda kalmış.
Eğitim için Doğu Berlin’e gönderilmiş ve Berlin’de gördüğü eğitimden sonra İstanbul’da 5 ajandan gelecek bilgileri şifrelemek ve yerine ulaştırmakla görevlendirilmiş.
Göreve başladığı ilk ayda kendisinden, "İstanbul’da ne kadar çift çıkışlı lokanta ve kahve varsa adreslerini tespit et ve bir rapor halinde ver" şeklinde istekler gelmiş.
Kerim Manukyan’ın, değişik isimler taşıyan pasaportlarla sık sık Avrupa’ya gitmesi ve şüpheli hareketleri, MİT’in gözünden kaçmamış.
Milli İstihbarat Teşkilatı, casusluk olayı hakkında bütün delilleri ele geçirmek istediği için, Kerim Manukyan'ı adım adım takip etmeğe başlamıştır.
Kegam Levon Pamukoğlu, Kegam Levon Pulli, Kerim Ömer Pamukoğlu, Kerim Borman ve nihâyet kendi adı ile Türkiye dışına çıkan Kerim Manukyan’ın İstanbul’un Beşiktaş gibi işlek noktalarında diğer ajanlarla görüşmeler gerçekleştirmesi de sonunu getiren olaylardan biri olmuştur.
Diğer ajanlarla belirli noktalara işaret bırakarak temasa geçen Manukyan, takip edildiğinin zerre kadar farkına varmamış.
1 Ocak 1968 günü Dolmabahçe'den Nişantaşı istikametine çıkarak Kadırgalar Caddesi’nin sol tarafındaki su terazisi taşının önündeki incir ağacına önce bir tuğla koyan Kerim Manukyan hemen sonra bir de ufak paket bırakmıştır.
Bu paket diğer Sovyet ajanları tarafından alınmıştır.
18 Ocak günü askeri önemi haiz bir yer olan Derince’ye gitmiş ve orada bazı şüpheli temaslarda bulunduktan, fotoğraflar çektikten sonra İstanbul’a dönmüştür.
20 Ocak günü ise aynı ağacın altına giderek, artık ''buluşma işareti'' olduğu anlaşılan kırmızı kiremidi bırakmıştır.
Ertesi gün saat 18.00 sıralarında, Fatih Ormanına giden Manukyan, siyah boyalı bir taşın altına Türkiye’ye ait gizli bilgi ve dokümanları koyarken Milli İstihbarat Teşkilatı dedektifleri, bu faaliyete son vermiş, casusu kıskıvrak yakalamışlardır.
Devamında Askerî Mahkeme tarafından idam cezasına çarptırılan Manukyan, yakalandıktan sonra suçunu itiraf etmiş olması ve MİT’e kolaylık sağlaması nedeniyle ömür boyu hapse mahkûm edildi.
Kerim Manukyan'ın evinde yapılan aramada bütün suç delileri; telsiz şifreleri, verici ve alıcı makina, gizli yazı yazmağa mahsus malzeme, kendisine Sovyet ajanları tarafından gösterilmiş olan eğitimlere ait mikrofilm ve materyal bulunmuştur.
Suçunu itiraf eden ve bütün tafsilatıyla anlatan Manukyan kendisini sevk ve idare eden Sovyet ajanlarını teker teker açıklamış şimdiye kadar kendisinden istenenleri ve hizmet karşılığı ödedikleri paranın miktarını açık açık söylemiştir.
Türkiye’de 1954 yılından 1968 yılına kadar aralıksız olarak Sovyetler Birliği hesabına çalışan Manukyan, Türkiye’den yasa dışı yollarla kaçmış ve Fransa’ya sığınmış olup Paris’te yaşamaktadır.