Hijyen ve temizliğin bir parçası sayılan kokular, Osmanlı’da vazgeçilmez ürünlerdi.

Koku kullanımı günlük hayattan devlet kademelerine kadar geniş bir alana sahipti.

İslam dininde koku sürünmenin sünnet olması ve peygamber efendimizin gül kokuyor olduğuna inanılması gülün önemi artırmıştır.

Kokular sağlıktan kozmetiğe, temizlikten geleneklere kadar birçok alanda kullanılmış.

Osmanlı'da kendisine yer edinen kokular arasında, gül suyu, kolonyalar, tütsüler, buhurdanlar yer alıyor.

Kullanılan kokular hoş bir koku katıyor olmasının yanında temizlik alanında da kullanılmış.

Gül Suyu

Osmanlı’da gül suyu güzel koku katmanın ve temizlik amacıyla kullanılmasının yanında yiyeceklere de katılıyordu.

Osmanlı tıbbında da yaygın olarak kullanılan ve "güllap" ismiyle anılan gül suyu, gül çiçeklerinin damıtılması ve buharlaşan maddelerin soğutulmasıyla elde ediliyordu.

Kolonyalar

Kolonyalar ise Abdülhamid Han zamanında Osmanlı kültürüne geçiş yapmış.

İlk amacı dezenfekte etmek olan kolonyaların zamanla çeşitli koku türleri de üretilmiş.

Halk arasında da kullanımı yaygınlaşmaya başlayan bu kültür, kızların çeyiz sandıklarına kadar giderek “gelin suyu” ismiyle adlandırılmaya başlamış.

Zambak Kokusu

Osmanlı’da evlilik adına kız görmeye giderken görücüler yanında zambak kokusu götürürlermiş.

Bu davranış “kızınıza talibiz” mesajı veriyormuş.

Bu çiçeğin seçilmesinin nedeni ise Osmanlıda ve sonrasında temizliğin ve saflığın beyaz zambak ile ilişkilendirilmiş olmasıdır.

Galliye

Osmanlı’da buhur suyu ve gül suyu dışında başka parfümler de kullanılmaktaydı.

Gâlliye, misk ve amber karışımına sümbül, tütsülenmiş söğüt, saf beyaz mum ve nişasta eklenerek hazırlanan bir kokuydu. Parmak ucuyla az miktarda kaşlara ve saçlara sürülerek kullanılıyordu.

Erkekler ise sakallarına sürüyordu.

Gâlliyeler hakkındaki en eski bilgilere ise 1640 tarihli Es’ar Defteri’nde rastlanıyor.

Tütsü

Osmanlı’da ağaç parçacıklarının gül suyu içinde kaynatılmasıyla elde edilen karışıma amber, misk, sümbül ve lavanta gibi farklı çiçekler katılarak elde edilen “buhur suyu” bir çeşit tütsü olarak kullanılmış.

Özellikle salgın dönemlerinde sokakların ve mahallelerin başına buhurdan tütsüler yakılırdı.

Tütsüler hem inanç hem havadaki mikrobu kırmak hem de güzel koyu yaymasından dolayı kullanılıyordu.