Ödül avcılığı, geçmişte suçluları yakalamak karşılığında para ödülü kazanılan bir meslek olarak popülerdi. Bu meslekte görev alan kişiler, genellikle devletle resmi bir bağı olmayan, bağımsız çalışan bireylerdi ve suçluların peşine düşerken kendi yöntemlerini kullanırlardı. Ödül avcıları, suçluları yakalama karşılığında belirli bir ücret kazanmak üzere hareket eder, kimliği veya yeri tespit edilen suçluları adalete teslim ederek ödüllerini alırlardı.
Devlet veya kolluk kuvvetleri ile doğrudan çalışmayan ödül avcıları, çoğunlukla özgür hareket ederdi. Normal polis veya devlet görevlilerinin sınırlarına uymak zorunda olmamaları, onları hızlı bir çözüm aracı haline getirse de, sınırlı bir denetim mekanizması içinde hareket etmeleri, zaman zaman masum insanları mağdur edebilecek bir risk oluşturuyordu. Öte yandan, ödül avcıları suçluların hızlı bir şekilde yakalanmasında etkili oldukları için, özellikle kaçak veya tehlikeli suçluların peşine düşmekte caydırıcı bir rol oynuyorlardı.
Bu mesleğin artıları ve eksileri vardı. Avantajları arasında, devletin zaman ve kaynak açısından zorlandığı durumlarda ödül avcılarının devreye girmesi yer alıyordu. Ödül karşılığı çalıştıkları için bağımsız hareket eden bu kişiler, iz sürme konusunda yetenekli, zeki ve çevikti. Suçlular için ciddi bir caydırıcı faktör olarak işlev gören ödül avcıları, suçluların yakalanma ihtimalini artırıyordu.
Ancak, bu sistemin bazı olumsuz yönleri de bulunuyordu. Maddi ödül beklentisiyle hareket eden avcılar, zaman zaman adaletin önüne kazanç hırsını koyabiliyor ve suçlu olduklarından emin olmadıkları kişilere karşı harekete geçebiliyordu. Yeterince denetim altında olmamaları, hata payını artırıyordu. Bu nedenle, ödül avcılığı, döneminin etkili ancak tartışmalı bir mesleği olarak tarihteki yerini almıştır.