Tuzlu kahve, günümüzde genellikle damadın zorluklara katlanma potansiyelini ölçmek amacıyla kullanılan bir ritüel olarak algılansa da, tarihi kökenlerine bakıldığında bu algı yanlıştır. Bu geleneğin gerçek amacı, bir iletişim biçimi olarak kullanılmasıdır.
Yüzyıllar önce, özellikle görücü usulüyle evlenen çiftler arasında, kız isteme öncesi bir gelenek olarak tuzlu kahve sunumu önemli bir rol oynamaktaydı. O dönemde, bir gelin adayı, kendisine gelen görücüyü beğenmemişse, ona tuzlu kahve sunarak istemediğini ifade ederdi. Kahvenin tuzlu olması, doğrudan bir "evlenmek istemiyorum" mesajı taşırdı.
Görücüye sunulan tuzlu kahve, erkek tarafından içildikten sonra, gelin adayı ve ev sahibi taraf, herhangi bir açıklama yapmadan sohbeti devam ettirir ve ziyaretin sonunda, evlenme teklifi söz konusu olmazdı. Böylece, hem gelin adayı hem de ev sahibi, dolaylı bir şekilde, herhangi bir kırıcı ifade kullanmadan, durumdan haberdar olurdu.
Ayrıca, eğer gelin adayı görücüsünü beğenirse, kahvesine şeker eklerdi. Şekerli kahve içen erkek, beğenildiğini ve olası bir evlilik teklifinin yolunun açık olduğunu anlayarak, sohbetin kız isteme ritüeline dönüşmesini sağlardı.
Bu gelenek, eski zamanlarda daha çok bir iletişim yöntemi olarak kullanılmış ve çiftler arasındaki ilk görüşmelerde saygılı, dolaylı bir şekilde duyguların ifade edilmesini sağlamıştır.