Nominal anayasa kavramı, modern politik düşünce ve hukuk teorisinde mühim bir yer tutar. Temel olarak, bir nominal anayasa, bir ülkenin yasalarını ve düzenlemelerini kapsayan yazılı bir metin olarak var olsa da, bu metnin gerçek hayattaki işlevselliği ve etkisi sıklıkla sorgulanmaktadır.
Çünkü nominal anayasaların, yurttaşların haklarını güvence altına alma veya siyasi erkin sınırlarını belirleme becerisi oldukça sınırlıdır. Bu tür anayasaların genellikle toplumsal mutabakat ve demokratik değerler üzerine değil, siyasi iktidarların konumunu kuvvetlendirmek maksadıyla hazırlandığına ilişkin eleştiriler mevcuttur.
Nominal anayasa ile gerçek bir anayasa arasındaki fark, toplumda siyasetin yani iktidarın nasıl konumlandığıyla doğrudan ilişkilidir. Gerçek anayasalarda iktidarın yetkilerinin hudutları net bir şekilde çizilirken, nominal anayasalarda bu alan muğlak bırakılabilir. Tam da bu noktada nominal anayasaların oluşturduğu yapının çözümlenmesi, sadece hukuki bir mesele değil, aynı zamanda toplumsal ve politik bir husustur.
Nominal anayasalar söz konusu belirsizlikleri ve taşıdığı riskleri sebebiyle sıklıkla politik ve hukuki eleştirilerin odağı haline gelir. Öyle ki zaman zaman varlıkları bile tartışma konusu olur. Bu anayasalar için “sözde anayasa” nitelemesi de yapılmaktadır.