Trafikte sıkışıp kalmak genellikle iki dürtüden birine ilham verir: Bunlardan biri ölümcül bir trafik öfkesi, diğeri ise derin varoluşsal korkudur. Bunlardan her ikisi de kişisel hatalardan kaynaklanmaz.
Yapılan bir araştırmaya göre, meydana gelen bu öfke ve korkunun nedeni hava kirliliğidir. Çalışmanın araştırmacılarından Columbia Üniversitesi'nde Mesleki ve Çevresel Akciğer Hastalıkları Araştırma Başkanı Chris Carlsten, daha önce yapılan çalışmalardan yola çıkarak insan beyninin hava kirliliğinden etkilendiğini destekleyen kanıtları ortaya koymuştur.
Carlsten ve meslektaşları, 25 sağlıklı yetişkini laboratuvar ortamında iki saat boyunca dizel egzozuna veya filtrelenmiş havaya maruz bıraktılar. Bu arada beyinleri fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme veya fMRI aracılığıyla izlendi. Araştırmacılar, daha fazla kirlilik soluyan bireylerin, beynin hafıza, iç gözlem ve zihin gezintisi ile bağlantılı bir kısmı olan, beynin varsayılan ağında değişiklikler yaşadığını ortaya çıkardı. Özellikle fMRI verileri, filtrelenmiş havayı teneffüs edenlerle karşılaştırıldığında DMN'nin parçaları arasındaki "işlevsel bağlantıda" bir azalma olduğunu gösterdi.
Araştırmanın ilk yazarlarından Jodie Gawryluk , "DMN'deki değişen işlevsel bağlantının, azalan bilişsel performans ve depresyon belirtileriyle ilişkili olduğunu biliyoruz, bu nedenle trafik kirliliğinin aynı ağları kesintiye uğrattığını görmek endişe verici" demiştir. Aynı zamanda "Bu değişikliklerin işlevsel etkilerini tam olarak anlamak için daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulsa da, bunların insanların düşünme becerisine veya çalışma becerisine zarar vermesi mümkündür." diyerek geliştirdiği savını güçlendirmiştir.
Gawryluk ve Carlsten, trafikte camları kapatmak gibi bariz bir önlem almayı tavsiye etmişlerdir. Yine de Carlstein'ın açıkladığı gibi, "Hava kirliliği artık insan sağlığına yönelik en büyük çevresel tehdit olarak kabul ediliyor ve bunun tüm önemli organ sistemleri üzerindeki etkilerini giderek daha fazla görüyoruz. Orman yangını dumanı gibi diğer hava kirletici maddelere maruz kalmanın beyinde benzer etkiler göreceğimizi umuyorum. Nörobilişsel bozuklukların görülme sıklığının artmasıyla birlikte bu, halk sağlığı yetkilileri ve politika yapıcılar için önemli bir husustur."
HABER MERKEZİ
