Ege kıyılarında, dünya çingenelerinin başı olan bir büyük çeri yaşardı. Bu çerinin aşiretinde adı dillere destan bir kız vardı. Bütün çingene kızları gibi sıradan bir güzelliği olmasına rağmen, çok güzel sesiyle öyle danslar ederdi ki, ünü bütün dünyaya yayılmıştı.

Türkiye’den Efsaneler Çingene Yabangülü’nün Hikâyesi Görsel 2

2024-KPSS Ön Lisans Sonuçları Açıklandı 2024-KPSS Ön Lisans Sonuçları Açıklandı

Yaşlı çeribaşı, bu kızın cilve ve danslarına kapıldığından her akşam Ege sahillerinde yaz eğlenceleri düzenlerdi. Bu eğlencelerde tahta fıçılarla, at arabaları dolusu şaraplar gelir, dünya çerileri arasından seçilmiş en iyi kemancılar, zurnacılar ve darbukacılar sahilde toplanırdı. Büyük dev halkalar oluşturulur, ortada çam odunlarından büyük bir ateş yakılırdı. Kuzular çevrilir, toprak testilerle şaraplar fıçılardan alınır ve herkese dağıtılırdı.

Yabangülü’nün Büyülü Dansları

Herkes büyük bir merak içinde çingene kızının çıkmasını ve ünlü büyülü danslarını yapmasını beklerdi. Sonunda güzel çingene kızı, saçlarına taktığı yaban gülü, parmaklarında zilleri, uzun eteği ve şuh edasıyla ortaya çıkardı. Bir anda bütün sesler kesilir, saz ekipleri en oynak parçaları çalmaya başlar ve çingene kızı da kıvrak bedeniyle dans ederdi. Hızla döndükçe etekleri bir gül gibi açılır, güzel bacakları ay ışığında Venüs heykelleri gibi parlardı.

Yabangülü’nün Gizemi ve Ünü

İri kahve gözleri, can yakan endamı, şen şakrak neşeli sesi ve zillerinin şıngırtısı bütün sahilde yankılanırken, toprak şarap testileri dolar dolar boşalırdı. Çingene kızının nereden geldiğini, kim olduğunu, hatta adını bile bilen yoktu. Ancak ipek saçlarına taktığı yaban gülü her zaman yerinde dururdu. Onu ne yatarken, ne dans ederken ne de bir başka zamanda gülsüz gören olmamıştı. Bu nedenle çingene kızına herkes Yaban Gülüm dediğinden adı Yaban Gülüm olmuştu. Bu da yetmemiş, çerinin adı da Yaban Gülüm Çerisi olarak ünlenmişti.

Aşk ve Trajedinin Gölgesinde Bir Düğün

Anadolu’nun içlerinde, Ege’nin karşı sahillerinde, hatta Arap kıyılarında Yaban Gülüm’ün methini duymayan kalmamıştı. Uzak iklimlerden onu izlemeye gelenler çoğunluktaydı.

Yaşlı çeribaşı sonunda sevdalandığı bu kıvrak çingene kızıyla hiçbir şeye aldırmadan kırk gün, kırk gece sürecek bir düğünle evlenmeye karar verdi. Düğünün her gecesi Ege sahillerinde şölen düzenlendi.

Cinayet ve Yabangülü’nün Gizemli Kayboluşu

Düğünün son gecesi, eğlencede su gibi şarap aktı. Aşirette Yaban Gülüm’e aşık olanlar, çeribaşını kıskanmaktaydılar. Herkesin sarhoş olduğu bir anda, kir, pasak ve yama içindeki bir çingene genci, çeribaşına saldırarak, onu bıçakladı ve öldürdü. Akan kanlara dayanamayan çingene kızı denize doğru yürümeye başladı, herkesin gözü önünde…

Çingene kızı suya batmıyor, su yüzeyinde yürüyüp gidiyordu. Yürüdü, yürüdü, uzaklaştı, bir nokta gibi kaldı mavilerde ve kaybolup gitti.

Efsanenin Devamı: Dolunayda Geri Dönüş

Efsaneye göre çingene kızı, kendisini çok seven çeribaşının üzüntüsünden o gece çirkinleşti. Ancak her dolunayda eski güzelliğiyle Ege sahillerine çıkar, görünmez sazların eşliğinde çingene danslarını yapar ve sonra da geldiği denize yürür, suların üzerinde kaybolur gider.

Bu yüzdendir ki, Ege sahillerinde yaban gülleri her dolunayda açar, ormanlardan çigan müziği sesleri gelir. Ege'nin sularında her günbatımında, bir çirkin çingene kızının hayali belirir ve bu hayal bulutlara vurur.

Muhabir: Sibel Bay