Daylan, öte gezegenler, kara delikler, paralel evrenler ve daha birçok konuda bilgi verdi. Astrofizikçi Daylan'ın daha önce 4 öte gezegenden bahsetmesi üzerine, Burak Balcı gezegen ve öte gezegen ayrımının hangi ölçütlere göre yapıldığına ilişkin bir soru yöneltti.

Tansu Daylan, Transiting Exoplanet Survey Satellite (TESS) adlı uzay tabanlı teleskop kullanarak geçiş yapan öte gezegenleri araştırdıklarını belirtti. Bu çalışma kapsamında, takımıyla birlikte 7 binden fazla gezegen adayı keşfettiklerini paylaştı. Keşiflerin bir kısmını liderlik ederek ya da öğrencilere mentorluk yaparak gerçekleştirdiğini dile getiren Daylan, 2019-2020 yılları arasında ekibiyle birlikte gerçekleştirdiği çalışmalar neticesinde 4 öte gezegen keşfi daha yaptıklarını belirtti.

Tansu Daylan, yaptıkları araştırmalar hakkında şunları söyledi: "TESS adlı uzay tabanlı teleskopu kullanarak öte gezegenleri inceledik. Bu teleskop sayesinde takımımızla birlikte yaklaşık 7 binin üzerinde gezegen adayı keşfettik. Bu keşiflerde bazılarında liderlik yaparken, bazılarında ise öğrencilere mentorluk yaptık. 2019-2020 yılları arasında ekibimle gerçekleştirdiğimiz çalışmalar sonucunda 4 öte gezegen daha keşfettik. Bu gezegenler, parlak yıldızların yakınında bulunmakta ve güneşe benzer yıldızların etrafında dönerek bizim gözlem hizamızı kesmektedir. Bu, bu gezegenlerin yörünge düzlemlerinin bizimle aynı düzlemde olduğunu ve bu nedenle geçiş yapan gezegenler olarak algılandıklarını gösterir. Bu gözlemler, çeşitli gezegen modelleri ve atmosfer kaçış modellerini çalışmamıza olanak tanımaktadır. Bu çalışmaların bir parçası olarak, gezegenlerin büyüklüklerini ve kütlelerini inceleyerek, atmosferlerinin dinamiklerini anlamaya çalışıyoruz. Bu araştırmalar, gezegenlerin yapısı ve evrimi hakkında daha fazla bilgi edinmemize yardımcı olmaktadır."

Gezegen ve Öte Gezegen Tanımları

Bir cismin gezegen ve öte gezegen olarak kabul edilmesine ilişkin bazı ölçütlerin gerekli olduğuna değinen Tansu Daylan, konu ile ilgili şu açıklamalarda bulundu:

"Uluslararası Astronomi Birliği'ne göre, bir cismin gezegen olarak kabul edilmesi için üç temel ölçüt bulunmaktadır. İlk olarak, bu cismin Güneş'in etrafında bir yörüngeye sahip olması gerekmektedir. Bunun yanı sıra, gezegenin yaklaşık olarak küresel bir şekle sahip olması ve yörüngesini temizlemiş olması gerekmektedir. Ötegezegen kavramı ise bu ölçütlere daha az sıkı bağlılık gösterir ve daha esnek bir tanıma sahiptir. Ötegezegen terimi, genel olarak Güneş dışındaki yıldızlar etrafında veya galaksimiz içinde başıboş dolaşan gezegenlere atıfta bulunur. Bu kavram, sürekli olarak evrilen bir kavramdır ve keşfedilen yeni gezegen türlerine adapte olmaya devam etmektedir."

Bb 111

Kara Delikler ve Keşifleri

Burak Balcı'nın yönelttiği, “En merak edilen konulardan bir tanesi olan, ışığın dahi kaçamadığı kara delikler ilk ne zaman keşfedilmiştir?” sorusuna cevap veren Daylan, kara deliklerin varlığı ve özelliklerinin bilim dünyasında uzun bir süre tartışma konusu olduğunu belirterek, “Kara deliklerin ilk keşfi ve bilinçli olarak tanımlanmaları, Albert Einstein'ın genel görelilik teorisini geliştirmesiyle bağlantılıdır. Genel görelilik teorisi, kara deliklerin var olabileceğini öngörmüştü ancak bu teori matematiksel olarak kanıtlanmadan önce sadece spekülasyonlardan ibaretti” dedi ve konuşmasını şu şekilde sürdürdü:

"1916 yılında Einstein, genel görelilik teorisini tamamlayarak ışığın kaçamayacağı bir yerin matematiksel modelini sundu. Bu, kara deliklerin varlığını doğrulayan ilk adımdı. Ancak, kara deliklerin fiziksel kanıtlarını bulmak ve gözlemlemek için uzun yıllar gerekti. Kara deliklerin varlığı, dolaylı yollardan gözlemlenmiştir. Örneğin, X ışınlarına bakarak yakın bir yıldızın etrafındaki gaz ve tozun kara deliğe doğru çekilmesiyle oluşan ısımanın izleri takip edilerek kara delikler belirlenmeye çalışılmıştır. Ancak, bu yöntemler kara deliklerin doğrudan gözlemlenmesine olanak tanımamıştır. Yakın zamanda, kara deliklerin kütle çekim dalgaları üretmesi ve bu dalgaların gözlemlenmesiyle kara deliklerin daha net bir şekilde keşfedilmesi mümkün hale gelmiştir. Bu teknolojik gelişmeler, kara deliklerin doğası ve davranışları hakkında daha fazla bilgi edinmemizi sağlamıştır. Artık kara deliklerin varlığı ve etkileri üzerine daha derinlemesine çalışmalar yapılmaktadır, ancak hala birçok sır çözülmeyi beklemektedir.”

Bir Öte Gezegen Kara Deliğe Girerse Ne Olur?

Bir öte gezegenin kara deliğe girmesinin sonucunda meydana gelecek sonuçlara ilişkin açıklamalarda bulunan Daylan, şu ifadelere yer verdi:

“Öncelikle, kara deliğe yaklaşırken, uzaktan bakıldığında kara delikten diğerine kadar arasında bir yerçekimi farkı olmayacağını hatırlamak önemlidir. Yani, belirli bir kütleye sahip olduğunda, etrafında yaratacağı yerçekimi etkisi aynıdır. Ancak kara deliği özel kılan şey, ona çok yaklaşılabilmesidir. Örneğin, güneş benzeri bir kara delik yaklaşık olarak 3 kilometre çapındadır. Bu da demektir ki, bir kara deliğe yaklaşık olarak 10 veya 20 kilometre kadar bir mesafeden geçebilirsiniz. Ancak bu kadar yaklaştığınızda, aynı güneşin etrafındaki cisimlerin deneyimlediği yerçekimi etkisinde büyük bir fark gözlemlenecektir. Düşünün ki, bir belirli bir hacme sahip bir cisimsiniz, örneğin, bir insan. Kara deliğe yaklaştıkça, bu cismin üst ve alt kısımlarında hissedilen yerçekimi farklılaşacak ve bu durum 'spagettileşme' olarak adlandırılacaktır. Yani, cisim uzayacaktır. Bir eksen etrafında kısalırken, diğer eksen etrafında uzayacaktır. Sonuç olarak, kara deliğin içine çekilecektir. Bu fenomen, olay ufku olarak adlandırılan bir sınıra ulaştığında artık dışarıya çıkamayacağı anlamına gelir. Cisim, o sınırdan geçtikten sonra uzayarak parçalanır ve kara deliğin etrafında bir disk oluşturur.”

IQ Puanınız Gerçekte Ne Anlama Geliyor? IQ Puanınız Gerçekte Ne Anlama Geliyor?

Daylan 1

Paralel Evrenler, Gerçeklik mi, Spekülasyon mu?

“Alternatif veya paralel evrenler, aslında kuantum mekaniğinin bir yorumu olarak düşünülebilir” şeklinde konuşan ünlü astrofizikçi Daylan, Burak Balcı’nın paralel evrenlerin gerçekliğine ilişkin sorusuna şu şekilde yanıt verdi:

“Kuantum mekaniğinde, bir dalga fonksiyonu çöktüğünde, bu çökme bir olasılığa doğru gerçekleşir. Diğer olasılıkların ne olduğu sorusu da alternatif gerçekliklerin varlığına işaret eder. Ancak, bu konuda kesin bir bilgiye sahip değiliz ve paralel evrenler gerçek doğanın bir parçası olabilir veya bizim fikrimiz biraz zorlama bir düşünce de olabilir. Alternatif gerçeklikler kapsamında, kuantum mekaniksel paralel evren modelleri olduğu gibi, simüle edilmiş gerçeklikler de bulunmaktadır. İleride, uygarlıkların daha gelişmiş simülasyonlar yapabileceği düşünülürse, belki de simüle edilmiş gerçeklikler bizim yaşadığımız gerçeklikten ayırt edilemez hale gelebilir. Ancak, bu teorik bir düşünce olup, kesin bir kanıt bulunmamaktadır. Ayrıca, simülasyonlar içinde başka simülasyonlar doğurabileceği için karmaşıklıklar da yaşanabilir. Bu durum, simülasyonların ne kadar derinlemesine gidebileceğiyle ilgili bir tartışma yaratır. Bu teoriler, çok daha fazla araştırma ve gözlem gerektirmektedir. Gerçekliğin doğası hakkında daha fazla anlayışa ulaşmak için bilim dünyası, bu konuda titizlikle çalışmaya devam etmektedir.”

Muhabir: Sibel Bay