Aspirin, hem tarihteki kullanım öyküsü hem de ticari anlamda ilaç sektörüne getirdiği yeniliklerle dikkat çekmektedir. Aspirinin hikâyesi, antik Mısır ve Asur medeniyetlerinde başladı. Bu uygarlıklar, ağrı kesici etkileriyle bilinen söğüt ağacı özünü (Salix alba) ilaç olarak kullanıyordu. Bu geleneğin bilimsel bir temele oturması ise 18. yüzyılda İngiltere’de Edward Stone isimli bir din adamının gözlemleriyle başladı.
Stone, Tanrı'nın her hastalığın çaresini doğada sakladığına inanıyordu. Sıtma hastalığı için çözümü, söğüt ağacının kabuğunu ezip suya karıştırarak hastalara içirerek buldu. Bu deneyimler, salisilat tedavisinin temelini attı. Söğüt familyasından türeyen "salisilat" terimi, bu ağacın şifalı etkisini bilimsel terminolojiye taşıdı.
Kimyasal Dönüşüm: Salisilik Asitten Asetilsalisilik Asite
19. yüzyılda salisilatlar, kimyagerler tarafından ticari amaçlarla sentetik olarak üretilmeye başlandı. Almanya'daki Marburg Üniversitesi profesörlerinden Hermann Kolbe, salisilik asidi doğrudan sentezleyerek ağaç kabuğuna kıyasla çok daha uygun maliyetle üretmeyi başardı. Ancak bu formül uzun süreli kullanımda sindirim sistemi üzerinde ciddi yan etkilere yol açıyordu.
Felix Hoffmann ve Aspirinin Doğuşu
Daha etkili ve zararsız bir formül arayışı, 1897 yılında Alman boya şirketi Friedrich Bayer & Company’de çalışan kimyager Felix Hoffmann tarafından sonuçlandırıldı. Hoffmann, babasının romatizmal ağrılarını hafifletmek için yaptığı çalışmalarda, asetilsalisilik asiti sentezleyerek bugünkü aspirin formunu geliştirdi.
Henüz bir ilaç üreticisi olmayan Bayer, 1 Şubat 1899’da bu yeni formülü "Aspirin" adıyla ticari marka olarak tescilledi. "Aspirin" adı, asetilin 'A'sı ve salisilik asidin doğal kaynağı olan Spirea ulmaria (keçi sakalı bitkisi) kelimelerinin birleşiminden türetilmişti.
Aspirin'in Tabletleşmesi ve Kitlesel Pazarlama Çağı
1904 yılında tablet formunda piyasaya sürülen aspirin, ilaç sektöründe devrim yarattı. Bayer, binlerce doktora aspirin hakkında bilgi içeren mektuplar göndererek ilaç mümessilliği kavramının temellerini attı. Bu yöntem, kitlesel pazarlama çağını başlattı ve ilacın hızla yayılmasını sağladı. Aspirin, 20. yüzyılın başlarından günümüze kadar, hem ağrı kesici hem de kan sulandırıcı etkileriyle dünya çapında en çok tüketilen ilaçlardan biri haline geldi.