İstanbul Bilgi Üniversitesi Çevre, Enerji ve Sürdürülebilirlik Uygulama ve Araştırma Merkezi (ÇESUAM) Müdürü Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Aydemir, çevre ve doğa farkındalığının erken yaşlarda kazanımının, sürdürülebilirlik okuryazarlığı eğitimleriyle başarılabileceğini belirtti.
Aydemir, sürdürülebilirlik okuryazarlığı, Türkiye'de ve dünyada gerçekleşen olayları ekonomik, sosyal ve çevresel perspektiflerden değerlendirdi.
Sürdürülebilirlik okuryazarlığın, gezegenin, doğal kaynakların, insanların, toplumların, kurumların ve kültürlerin varlıklarını korurken, içinde bulundukları ekosistemleri iyileştirerek devam ettirmelerini sağladığını söyleyen Aydemir, bu sayede hem bireylerin hem de kurumların, aldıkları aksiyonlarda yalnızca kendi çıkarlarını değil, çevrelerindeki tüm paydaşların refahını da göz önünde bulunduracaklarını bildirdi.
Sürdürülebilirlik okuryazarlığının tüm yaş gruplarına kazandırılabilecek bir farkındalık ve yetkinlik olduğunun altını çizen Aydemir; "Bu okuryazarlık, çocukların dünyayı tanımaları, yaşadıkları çevreyi, şehirleri ve doğayı bir bütünün parçaları olarak anlamlandırmaları ve bu döngünün sürdürülmesinde kendi rol ve sorumluluklarını anlamaları için önemli bir kazanımdır. Bu sebeple sürdürülebilirlik okuryazarlığı, çocukların yaş gruplarına uygun içerik ve yöntemlerle, erken yaşlardan itibaren tüm eğitim seviyelerinde öğretilmeye başlanabilir. Okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve lise seviyelerinde süregelen bu eğitim, lisans ve yüksek lisans seviyelerinde de devam ettirilerek yaşam boyu eğitim ile pekiştirilmelidir" şeklinde konuştu.
Erken Yaşta Doğa Sevgisi En Etkili Yöntem
Çocuklara sürdürülebilirlik ve özellikle çevre konusunda farkındalık ve hassasiyet kazandırmanın en etkili yolunun, erken yaşlardan itibaren aşılanan doğa sevgisi olduğunu aktaran Aydemir, doğayla iç içe büyüyen çocukların gezegenin değerinin farkına daha kolay vardıklarını anlattı.
Çevre farkındalıklarını pekiştirmek için çocuklara doğayı koruma ve doğal kaynakların sürdürülebilirliğini sağlama yollarının anlatılması gerektiğini vurgulayan Aydemir; "Eğitim, bireysel olarak atılabilecek ufak adımlarla, örneğin evde su kullanımının azaltılması, çöplerin ayrıştırılarak geri dönüştürülmesi gibi tümevarım yaklaşımıyla başlayıp toplumsal adımlara doğru evrilebilir. Böylece çocuklar, doğayı ve dünyayı koruyacak ve hatta güzelleştirecek çözümlerin kendilerinde olduğunun farkına vararak bu konuda çaba göstermek için da istekli ve sorumluluk sahibi olabilirler".
Eko-Anksiyete Uyarısı
Çocukların, bulundukları ortamlarda yüzeysel olarak duydukları ve anlamını tam olarak bilmedikleri ifadeler karşısında korkuya kapılarak kaygılanabileceklerini, bunun da eko-anksiyete olarak adlandırılan doğa ve çevre konusunda kaygılı bir ruh haline neden olabileceğine dikkatleri çeken Aydemir, çocuklarla çevre ve iklimle ilgili yapılan konuşmalarda kaygı verici ve korkutucu bir dilden uzak, geleceğe dair daha umut verici ifadelerin yer aldığı bir iletişim biçiminin benimsenmesi gerektiğinin altını çizdi.
Sürdürülebilirliğin topluma ve özellikle çocuklara anlatımında bilim insanları, öğretmenler ve akademisyenlere önemli görevler düştüğünü söyleyen Aydemir; "Çocuklara sürdürülebilirlik anlatılırken öncelikle konuya dair farkındalık yaratılması amaçlanmalıdır. Bu farkındalığı, sürdürülebilirlikle ilgili sorunları çözmek için gereken yetkinliklerin kazandırılması takip etmelidir. Bu sürecin sonunda ise çocuklara kendi hayatları ve dünyanın geri kalanının sürdürülebilirliğinin sağlanması için bu konuyu sahiplenmeleri ve konuya dair sorumluluk almaları gerektiği öğretilmelidir. Bu sebeple bilim insanları, çocuklara sürdürülebilirlik konusundan bahsederken, konunun önemli olduğunu belirtmeli ve konuya dair sorunları çözecek bilgi, beceri ve yetkinliğin çocuklarda bulunduğunu vurgulayarak onlara umut aşılamalıdır" dedi.
Sürdürülebilirlik okuryazarlığın kalıcı bir yetkinlik olabilmesi için aynı farkındalık ve bilincin ailelere de kazandırılması gerektiğine, bu nedenle eğitimlerde çocuklar kadar ailelerin de bilinçlendirilmesinin önemli olduğuna vurgu yapan Aydemir, ailelerin güvenilir kaynaklara başvurarak kendilerini geliştirmelerinin ardından çocuklarını da yerel ve küresel sorunları çözmek için sorumluluk almaya motive edebileceklerini söyleyerek sözlerine son verdi.