Genç Girişim ve Yönetişim Derneği (GGYD) Genel Başkanı M. Nezih Allıoğlu, yeni yılda Türkiye ekonomisini nelerin beklediğine ilişkin dikkat çeken değerlendirmelerde bulundu.
GGYD Genel Başkanı Allıoğlu, 2024’ün iktisadi bakımdan zorlu geçtiğini ve 2025 yılında da enflasyon ve hayat pahalılığının hala ekonominin en önemli gündem maddeleri olmaya devam edeceğini ifade etti.
“2025 yılında iş dünyası olarak çok temkinli olmak gerektiğine inanıyorum” ifadesini kullanan Allıoğlu, bir yol kazasının meydana gelmesi durumunda alınacak olan ekonomik tedbirlerin karşılığı olmayacağının altını çizdi.
Allıoğlu, yeni yılda da küresel risklerin süreceğini belirterek, “Trump’ın bu yaklaşımı özellikle Çin ve AB ile ticaret savaşlarını yeniden canlandırabilir. Küresel ticarette ve tedarik zincirlerinde yeni aksamalar ortaya çıkabilir. Korumacı politikalar bizim gibi gelişmekte olan ekonomiler için zorlu bir süreç başlatabilir. Gelişmekte olan ülkelere sermaye akışı azalabilir, ithal girdilerin maliyetleri artabilir. Bu da bizim dış ticaretimizin aleyhine gelişmelere yol açabilir” değerlendirmesinde bulundu.
“Asgari Ücrette İş Verenlere de Sorumluluk Düşüyor ”
Asgari ücret hususunda toplumun beklentilerinin karşılanmadığını belirten Allıoğlu, “Asgari ücrette işverenlere de büyük sorumluluk düşüyor. İşverenler her çalışana asgari ücret vererek rahatlamaya çalışıyor. Bir yiyecek sektöründe bir komi de tecrübeli bir garson da asgari ücret alıyor. Kalifiye elamanların ücreti asgari ücretin üzerinde olmalı.
Kalifiye çalışanı elde tutmanın yolu daha iyi bir ücretle mümkün. Ülkemizde alt ve orta gelir grubuna sahip insanların en büyük sorunu hayat pahalılığı. Bu kesimlerin geçim sıkıntısını gidermenin yolu daha çok üretim ve ücretlerde iyileştirmeler yapmaktan geçiyor. Bir de asgari ücretteki artışla birlikte küçük ölçekli ve orta ölçekli işletmelerin üzerindeki maliyetlerin yükselmesi söz konusu. Devletin işletmeler üzerindeki bu yükün bir kısmını üstlenmesi gerekiyor, şu anda yapılan destekler yeterli değil” ifadelerini kullandı.
“Şeffaflık ve Hesap Verebilirlik Kritik Rol Oynayacak”
Ekonomide alınan tedbirlerin karşılığının olması için kamuda tasarruf önlemlerinin sonuçlarının şeffaf bir şekilde paylaşılması gerektiğine işaret eden Allıoğlu, sözlerini şu ifadelerle sürdürdü:
“Halkı bu tedbirlerin olumlu sonuç verdiği, enflasyonun düşeceği konusunda ikna etmek gerekiyor. Bazı şeyleri güzel yapsanız da inandırıcı olamazsanız sonuç alamazsınız. Maalesef bazı kurumlara güven kalmadı, açıklanan istatistiklere halkın inanmadığını görüyoruz. Güvenilirliğini yitirirsen bunu yeniden sağlamak çok zor, kurumlara olan güvenin yeniden inşa edilmesi gerekli. Şeffaflık ve hesap verebilirlik, ekonomik istikrar için kritik rol oynayacaktır.”
“Halkımız Konut ve Araç Alımını Önemsiyor”
Otomotiv sektöründe çalışmalar yürüten Allıoğlu, “Otomotiv sektörü geçen yıl 37 milyar 212 milyon dolarlık ihracat yaparak, 19 yılda 18’inci kez ihracat şampiyonu oldu. Geçen yıl, otomobil ve hafif ticari araç satışları 1 milyon 238 bin 509 adetle tüm zamanların en yüksek satış rakamına ulaştı. Geçen yıl taşıt kredi faizi yüksek olmasına rağmen bu rekoru kırdık. Bunda vatandaşların mevduatlarına yüksek faiz alsa da faizlerin düşeceği ve sıfır araçların fiyatının artacağı öngörüsüyle araç alımına yönelmesinin etkili olduğunu düşünüyorum. Ülkemizde halk genelde konut ve araç alımını önemsiyor. Konut fiyatları yüksek olunca da araç alımına yöneldiler” ifadelerini kullandı.
Geçen yıl ÖTV muafiyetli araçların satışının sene ortalamasına bakıldığında yüzde 25-30 oranında çıktığını hatırlatan Allıoğlu, “Bu yıl için ise ÖTV muafiyetli araç satışında şartlar değişti ve zorlaştı. Bu durum, bu yıl otomotiv sektöründe satışları etkileyecek gibi görünse de; faizlerin düşecek, ekonominin daha da düzelecek olması nedeniyle bir ana kırılganlık olmazsa araç satışlarının bu yıl da geçen yılki seviyelere ulaşabileceğini veya biraz üzerine çıkabileceğini tahmin ediyorum. ÖTV muafiyetli araçlarda yerlilik oranının yüzde 40 seviyesine çıkarılması, son yıllarda sektördeki payı gerileyen yerli araçların satışlarına olumlu yansıyacaktır” değerlendirmesini yaptı.
“Hibrit ve Elektrikli Araçlara İlgi Artıyor”
Elektrikli araç satışlarının 2023 yılına kıyasla yüzde 45,9 yükselerek geçen sene pazarın yüzde 10,7’sini oluşturduğunu aktaran Allıoğlu, “Bu yıl ÖTV muafiyetli araçlardaki koşulların değişmesiyle vatandaşların elektrikli araçlara yöneleceğini düşünüyorum. Ayrıca elektrikli araçlarda altyapı henüz istenilen seviyede olmadığından hibrit araçlara eğilim yüksek oldu. Hibrit araçların pazar payı da yüzde 18,8’i buldu. Benzinli ve dizel araçların payları giderek düşerken, hibrit ve elektrikli araçların payı giderek artıyor” dedi.
“Kendi Markamız TOGG’u Korumalıyız”
Çinli otomotiv devi BYD’nin ülkemizde yatırım kararı almasının olumlu bir gelişme olduğunu belirten Allıoğlu, “Çin’in büyük firmalarından, dünya otomotiv pazarında üst sıralarda yer alıyor. Umarım Cherry de gelir. Trump’ın görevi devralmasıyla birlikte ABD’nin, Çin ve AB ile küresel ticaretteki mücadelesinin kızışması otomotiv sektöründe ülkemiz için fırsat yaratabilir. ABD ve AB, Çin araçlarına yüksek vergi uyguladığı için Çinli firmalar burada üreteceği araçlarını ülkemizin coğrafi avantajından yararlanarak AB ve ABD pazarında satabilir. Ancak bu firmaların yatırım yapma koşullarının şeffaf olması gerekiyor. Sonuçta elektrikli araç piyasasındaki sıkı rekabette kendi markamız olan hepimizin gurur kaynağı TOGG’u korumamız, desteklememiz gerekiyor. TOGG, elektrikli araç satışlarında lider konumda bulunuyor. Kendi markalarımızı korumalı, yeni markaları teşvik etmeliyiz” şeklinde konuştu.
“Siz Olsanız Bu Durumda Gider misiniz?”
Suriye’de Beşşar Esad rejiminin yıkılmasının ardından Suriyelilerin dönüşü konusunda ciddi bir iyimserlik söz konusu olsa da bu dönüşlerin çok hızlı olacağını düşünmediğini ifade eden Allıoğlu, “Sonuçta yıllardır burada kendilerine bir yaşam kurmuş insanlardan bahsediyoruz. Burada bir düzen kurmuşsunuz, çocuklarınız burada doğmuş eğitim görüyor. Bir geliriniz var, işiniz iş yeriniz var, bir anda her şeyi bırakıp bir bilinmezliğe gitmezsiniz. Savaşın harap ettiği bir ülke var, ne olacağı henüz net değil. Siz olsanız bu durumda gider misiniz? Belki birkaç yıl sonra bir düzen kurulursa, ekonomisi düzelirse ve bir istikrar sağlanırsa dönüşlerin daha fazla olabileceğini düşünüyorum. Türkiye’ye çok iş düşüyor, çok daha ihtiyatlı ve çok daha dikkatli olmamız gerekiyor” ifadeleri ile değerlendirmesini noktaladı.