NECMETTİN KURUCU
Doğal Yaşam Derneği Başkanı Yıldırım Kaya, derneğin kar amacı gütmeksizin doğal kaynakların ve kültürel varlıkların tespitine, korunmasına ve geliştirilmesine katkıda bulunduğuna dikkat çekti. Kaya, “Bizler tüketirken aslında zevklerimizi, duygularımızı ve insanlığımızı tüketiyoruz. İnsanlar maalesef tüketirken tükendiğinin farkına varamıyor.” dedi.
İnsanların çevreye verdiği zararın ise en büyük sebebinin kendi konfor alanlarından taviz vermemeleri olduğunu belirten Kaya şöyle devam etti:
“Her toplantıda toplantıya katılan arkadaşlara programa ‘hangi araç ile katıldınız’ sorusunu yönelttiğimde kendi özel araçları ile katıldıkları cevabını alıyorum ve üzülüyorum. Maalesef kullandığımız her bir özel araç karbon ayak izini artırıyor. Toplum olarak toplu taşıma araçlarını kullanma konusunda çekingen davranıyoruz. İnsan olarak kendi konfor alanlarımızdan vazgeçmek istemiyoruz. Bu nedenle çevrenin yalnızca anlatarak ya da talep edilmekle düzelmesini bekleyemeyiz. Çevreyi yalnızca kendimize aitmiş gibi kullanmamalıyız. Doğanın yalnızca insana değil çiçeğe, böceğe, ağaca da ait olduğunu unutmamalıyız. Gelecek nesillere bırakacağımız en büyük hazine ise doğadır. Doğayı kurtarmak için tüketim alışkanlıklarımızı ve konfora olan bakış açımızı değiştirmek ilk görevimiz olmalı.” dedi.
Tüketim Unsurlarını Yalnızca Kazanç Üzerine Kuruyoruz
Günümüzde cep telefonu hatta ikişer cep telefonlarına sahibiz. Bu telefonlar maalesef karbon ayak izi için büyük bir problem diyebilirim. Son zamanlarda artışta olan elektrikli araçlar ise yine şarj edilerek kullanılıyor. Güneş enerjisini ve bununla beraber yenilenebilir enerji kaynaklarını bu alanlarda daha etkin kullanabiliriz. Bizlerin en büyük problemi enerjiyi depolamak değil, enerjiyi sürdürülebilir hale getirememek. Baktığımızda Avrupa’da yapı malzemeleri üretilerek güneş enerjisi aktif bir hale getiriliyor. Gün içerisinde depolanan güneş enerjisi gece kullanıma sunuluyor. Yine araştırma sonucunda elde ettiğim bilgiler ise Avrupa’da camların aydınlatma ve ısı enerjisi elde etmenin bir yolu olarak sunuluyor. Bizler ise bize sunulan enerjiyi topluma faydalı bir şekilde maalesef sunamıyoruz. Bizler tüketim unsurlarını yalnızca kazanç üzerine kuruyoruz.
Barajları Kurarken Doğanın Dengesini Bozuyoruz
"Baktığımızda bazı ülkeler bugün baraj kullanımını azaltma yoluna gidiyor. Barajlar bilinçsiz şekilde kurulduğunda maalesef sular azalmaya başlıyor. Barajları kurarken doğayı bozabiliyoruz. Barajın susuzluğu giderecek bir çözüm olmadığını biliyoruz."
"Neden Her Yere Yağmur Yağmıyor?
Çünkü yüksek yüksek binalar yapılıyor ve gökyüzünü ısıtıyoruz.Yağmur, dağa ve ovalara yağarken şehirler yağmura hasret kalıyor. Özellikle şehir planlamaları yaparak bu sorunları en aza indirebiliriz. Yerleşim yerlerindeki düzenleme ve planlamalar ile doğaya en az zararı verebilecek yerlerde yaşayabiliriz."
Tehlikeli Kimyasallara Dikkat Etmeliyiz
"Geçtiğimiz şubat ayında yaşanan deprem sonrası ortaya çıkan enkazlar ile birlikte büyük bir sorun da beraberinde geldi. Son açıklanan rakamlara göre yıkılan ve yıkılacak binalardan çıkacak enkaz miktarının 100 milyon ton olduğu belirtildi. Enkazların içerisinde bulunan asbesti, insan vücudu için en tehlikeli kimyasal olarak tanımlarsak tehlikenin büyüklüğünü de tanımlamış oluruz. Özellikle enkaz kaldırma çalışmaları esnasında atık yönetiminde yapılabilecek yanlış uygulamalar nedeniyle bölge halkının alabileceği zararlar için endişe duyuyoruz. Deprem doğal bir olaydır. Aslında doğa kendi kendine harekete geçiyor ve bizi uyarıyor. Doğa kendi dengesini korumaya çalışıyor. Elbette depremin önüne geçemeyiz ancak aldığımız önlemler ile depremin ve deprem sonrasında alacağımız zararı en aza indirebiliriz."