Türkler, tarih boyunca pek çok geleneksel ritüel geliştirmiş, her birinin derin anlamlar taşıdığı inancıyla hareket etmiştir. Bu ritüellerden biri de ölülerin üzerine bıçak koyma geleneğidir. Günümüzde, bu ritüel, ölülerin üzerine bıçak konulmasının, ruhlarının kötü ruhlardan korunmasını sağlamak amacıyla yapıldığını düşündürse de, aslında çok daha eski zamanlara dayanan bir şaman-Türk geleneğidir.
Demir ve Türk Şamanizmi
Eski Türklerin yaşadıkları coğrafyada bol miktarda demir yatağı bulunmaktaydı. Bu demir yataklarının varlığı, demirin eski Türk toplumu için ne kadar önemli bir madde olduğunu gösteriyor. Demirciler, demir dövenler ve silah yapan zanaatkârlar, toplumda büyük saygı görmekteydi. Demirin kutsallığı, Türklerin Şamanist inançlarıyla da birleşmiştir. Şamanizmde demir, yalnızca bir madde olarak değil, aynı zamanda kötü ruhları kovma ve savunma gücüne sahip bir element olarak kabul edilmiştir.
Bıçak Koyma Geleneği: Ölülerin Ruhunu Koruma
Eski Türklerde, ölen kişinin ruhunun Ülgen'e sağ salim ulaşabilmesi için, ölü bedeni üzerine bıçak veya kılıç konulurdu. Bu uygulamanın, ölülerin ruhlarını kötü ruhlardan, musallat olan varlıklardan korumak amacıyla yapıldığına inanılırdı. Demir, bu işlevi yerine getirmek için kullanılan önemli bir semboldü.
Bıçak ve kılıç, birer koruyucu sembol olarak kabul edilir, ölülerin ruhlarının ülgen’e güvenle ulaşabilmesi için bu eşyaların varlığına ihtiyaç duyulurdu. Bu gelenek, Türklerin demirle olan bağlarının ne kadar derin olduğunu ve demirin toplumsal, kültürel anlamda ne kadar kutsal bir yer tuttuğunu göstermektedir.