Mehmet GÖKTÜRK'ün 26 Nisan 2023 tarihli yazısı: 14 Mayıs 2023 Seçim Anaforları

Hepimizin bildiği gibi anafor kelimesi, genellikle ve çoğunlukla, karmaşık ve adeta girdap halini almış, içinde az da olsa haksızlık ve hukuksuzluk olan durumları ifade etmek üzere kullanılıyor.

Bu açıklamayı öncelikle yapma ihtiyacı hissetmemizin sebebi, konunun ve tarafların iyiden iyiye hassaslaştığı ve gerginleştiği Cumhurbaşkanı ve Milletvekili seçimine dair kanaatimizi paylaşırken, kırgınlığa ve dolayısıyla yanlış anlaşılmalara sebep olmamak içindir.

Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan ile ilgili olarak, son birkaç aydan beri başlayan ve depremle birlikte artan bir biçimde, korkunç bir anaforun, öfke selinin girdabına kapılmış olduğuna dair, eleştirilerin arttığı görülmektedir.

Ha keza, Devlet Bahçeli ile ilgili olarak da, Cumhurbaşkanından hiç de geri kalmayan öfke girdabında olduğu izlenimi veren, pek çok söz ve davranışın içinde olduğuna dair eleştirileri okuyup-dinliyoruz.

Bir yandan, Cumhur İttifakının liderlerinin adeta böyle stres topuna döndüğüne dair eleştiri sesleri artarken, Millet İttifakının bileşenlerinin de bu anaforu beslemekten pek de geri kalmadığını duyup-gözlemliyoruz.

Geçmişteki cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimlerini hatırlarız. Şimdiki gibi olmasa bile, yine de pek çoğu sakin bir havada geçmezdi. Mesela rahmetli Turgut Özal, 31 Ekim 1989’da TBMM’de yapılan 3. tur oylamada, Cumhurbaşkanı seçilebilmişti. Seçim öncesinde olup-bitenler ve oylamalar öncesinde yaşananlar ile ilgili pek çok kitap yazılmıştı. TBMM kulis ve arka koridorlarına kadar yayılan devlet stresine, bizim de içinde olduğumuz parlamento muhabirleri tanık olmuştu.

Siyasi başarıyı, bilgi ve tecrübeyi, ‘girilen seçimi kazanmak’ ile açıklayacak olursak, Tayyip Erdoğan için, hakkıyla ‘siyaset profesörü’ demek gerekecektir. Bu durumunu son 10 yıllık siyasi hamlelerini hatırlayıp, anlamak mümkündür.

Mesele seçim olunca, seçimin profesörü olan Tayyip Erdoğan’ın, “seçimi ne kazandıracaksa onu yapmak üzere” gardını aldığını söylemek mümkün. Şimdi yine, geçmişteki tecrübeler ile sahadan bildiği yöntemleri uygulayarak, seçimi almak üzere, gerekli her türlü tertibatı oluşturmaya çalışacağı beklentisi hakimdir. Zaten, Tayyip Erdoğan için asıl olanın; “Atı alıp Üsküdar’ı geçmek” olduğunu, geçen seçimde “bizatihi kendisinin ifade etmesiyle” öğrenmiştik.

Daha “deklere etmediği için öğrenemediğimiz” farklı bilgi, proje, fikir ve kanaatlerinden de henüz haberimiz yok. 14 ve 15 Mayıs 2023 gününe kadar ki sürece dair planını ve B planının olup olmadığını bilmiyoruz. Bu konularda tahmin çok da, bu güne kadar alışılan ise bellidir. Tayyip Erdoğan yapar, muhalefet yapılanın şaşkınlığını üzerinden atınca, “şiddetli” eleştirir.

Millet İttifakı bileşenleri, Tayyip Erdoğan’ın seçim anaforları karşısında neler yapacak, bu işin üstesinden gelmek için, nasıl bir saha çalışması olacak? Bunları kıyısından köşesinden açıkladıkları bazı tedbirleri duyuyoruz. Bu tedbirlerin olmazsa olmazı durumundaki kamu yapılarının bile, “siyasi militan seviyesinde taraf olacakları”, bir süreçten bahsediliyor.

İktidarın ceberut bir liderinin, muhalefetin liderlerinin de neredeyse vatan hainlerinden oluştuğu izlenimi veren ve hatta tehditlerin bile havada uçuştuğu, bu seçim anaforu, milleti tedirgin ediyor. Bu dil, bu üslup, hiç iyi değil. Türkiye’yi böyle bir seçim atmosferine sokan anaforları planlayan, siyaset stratejisini kurgulayanlar, kimlerdir? Bunu bilmeyiz ama bu olanları doğru bulmadığımızı söylemek isteriz.