Dr. R. Bülend KIRMACI'nın 18 Nisan 2024 tarihli yazısı: Ekranlarda Lağım Patlaması

Türkiye çoklukla görsel kültüre yatkın.

7'den 70'e TV seyrediyoruz!

Ne bulsak onu izliyoruz...

Böylesi bir toplumda televizyon ister istemez sosyal yapı üzerinde çok etkili oluyor.

Diziler, filmler, siyasi söylemler, hatta magazin programları...

Hayata bakışı, bireyin duruşunu, algısını ve tüketim alışkanlıklarını belirliyor.

Son yıllarda bir de adına "evlenme programları" denen paketler revaçta.

Dostlar bildirdi: işin suyu çıkmış!

Programın birinde, damat adayı, gelini bırakmış, kayınvalidesi ile izdivaç yapacakmış!

Hikaye, bu: pespaye!!!

Alabildiğine yayın özgürlüğünden yanayım.

Ancak, bu türden kimi "sabah kuşağı" yok "öğlen uşağı" yok 5 çayında "evlenme", "üçüncü ayında cinayete kurban gitme!" programlarının, toplumsal bilinç-altını ve ahlak sınırlarını zorladığı aşikar...

TV kanalı, kanalizasyon kanalı olmamalı.

Aile değerlerine saygılı ve gençlere değerbilirlik anlamında olumlu örnekler oluşturacak, dahası görgü kuralları ve ortak yaşam alanlarında tavır ve davranışlara ışık tutacak mesajlar veren içerikler ön planda olmalıdır.

Hele ki bu kadar TV sever bir toplumda, yayınlar, ailece ve güven içinde seyredilebilmelidir...

Ne dersiniz?