Sedat SADİOĞLU'nun 13 Nisan 2025 tarihli yazısı: HAYATIN BOYUTLARI-5/2: Çalışma Hayatı Üzerine-3
Hava Boşlukları
‘Hava boşluklarına ne kadar hazırlıklıyız?”
Bu cümleyi okuyanlar, ‘hayat içerisinde ne boşluğu olur?’ diyebilir. Buradaki benzetme havadaki boşluklardan, hani şu uçakların aniden içine düştükleri ve yolcuların korktuğu, bağırıp-çağırdığı, panik yaptığı hava boşluklarıdır. İnsanların da bu şekilde, yaşarken başına gelen ‘hava boşlukları’ vardır. İnsanlar da benzer tepkiler gösterirler. Beklenmeyen bir doğal felaket (depremler gibi), sakat bırakan bir kaza, küresel krizlerin ve savaşların ortaya çıkardığı buhranlar, kanser ve bağışıklık sistemini çökerten hastalıklar, bir anlık öfke sonrası verilen boşanma kararları, ani ölümler, maddi zararla sonuçlanan yangınlar ve daha akla gelmeyen birçok ‘hava boşlukları…’
Yukarıda verilen gerçeklerin, hayatın gerçekleri olabileceğini biliyor ve zor da olsa kabul ediyoruz. Kimimiz başımıza gelenlerin kader, kimimiz kötü bir şans ve kimimiz de bir cezalandırma olduğunu düşünebilir. Ne düşünürsek düşünelim, bunlardan biri veya birkaçı mutlaka başımıza gelecektir. Öyleyse, ‘Hayatın içindeki boşluklar’a ne kadar hazırlıklıyız?
Verilecek yanıt, “zaten bunlardan kaçış yok” ise, o zaman bir teslimiyetten bahsetmemiz sonucu ortaya çıkmaktadır ki, bu kısmen doğrudur. Çünkü hemen hepsinin ilahi bir dayanağı vardır yada olmalıdır.
Yok eğer cevabımız; ‘Ne boşluğu! Bunlar haksızlık!’ ise, o zaman ‘isyankârlık’ söz konusudur. Bu cevabın da kısmen haklı olduğu yanlar vardır, ancak bu haksızlığı adaletsizlikle ölçmemek gerekir. Eğer ölçersek, ilahi gerçekleri göz ardı etmiş oluruz ki, bu da bizi isyankâr bir kul yapar.
Unutmayalım ki; (görebilen için)
· Her hayır’da bir şer
· Her şer’de bir hayır vardır
· Önemli olan bunun farkına varmaktır...
Hayatta Geçerli Olan
Ekonomi uzmanları, hayatta geçerli olan 3 önemli kavramın üzerinde durmaktadır. Bu kavramlar her zaman ve her şartta geçerli kabul edilmektedirler;
· Mal
· Hizmet
· Bilgi
Yukarıdaki bu kavramlar teknik gibi gözükse de, aslında bildiğimiz ve hayatla iç-içe olan kavramlardır. Hayatı, özel hayat ve iş hayatı olarak ayırsak bile, konu ‘insan’ olunca, bu iki ayırım da fark etmemektedir. Yani bir insan (sözgelimi) bilgi donanımını kazanırken bunu hem özel hayatında kullanacaktır, hem de işinde kullanacaktır. Aynı durum hizmet sektörü için de söylenebilir. Örneğin bir öğretmen eğitim hizmetini verirken, hem okuldaki çocukları hem de kendi çocuklarını eğitir. Hatta bu birikimini özel dersler vererek ve hatta emekliliğinde de sürdürebilir.
Mal (emtia) kavramı ise biraz farklıdır. Burada mal, aslında üretilen ürün karşılığıdır. Üretimin her türlüsüyle uğraşan insan, üretimdeki emeğini başkası için kullanırken, boş zamanlarında bu üretkenliğini kendisi için de kullanabilir. Yani boş zamanlarını verimli değerlendirebilir. Gelişmiş ülkelerde yaşayan insanların birçoğu, emekli olduklarında, sanatla uğraşmakta, el-emeği veya yetenek gerektiren alanlarda eserler vermektedirler. Bazıları da kendilerine hobiler bulmakta yada donanımlarıyla ilgili kitaplar yazmaktadırlar. Birikim yada ilgi hangi yönde olursa olsun, hayatla ilişki de o yönde olmaktadır.
Şimdi yukarıdaki kavramları, anlaşılır olması açısından farklı bir karşılıkla yeniden yazalım;
· Üretim
· Hizmet
· Birikim
Günümüzde devletler, hizmet satar ve hizmet ihraç eder duruma gelmişlerdir. Hizmet çok geniş alanı kapsadığı için, bu kavramı en geniş anlamda yazmak istedim. Bunlar;
· Her türlü ticari iş (bankacılık dahil)
· Her türlü eğitim işleri
· Her türlü sağlık işleri
· Bütün resmi, yarı-resmi işlemler
· Bütün sosyal amaçlı faaliyetler
· Her türlü güvenlik faaliyetleri (askerlik dahil)
· Her türlü turizm işleri
· Her türlü sportif faaliyetler
· Her türlü tanıtım ve fuarcılık işleri
· Her türlü sanatsal ve edebi çalışmalar
· Her türlü dernek ve vakıf faaliyetleri
· Her türlü taşıma işleri
· Her türlü bilişim işleri
· Diğer hizmet işleri, vb…
Fayda Bırakmak
Bu bölümde, uzmanlaşmayla beraber, oluşabilecek birikimler sonucu, eser bırakarak faydalı olunabileceğinin mümkün olduğu irdelenmiştir. Örnek olarak da kitap çalışmalarım ele alınabilir. Söz gelimi ve bu seri makalelerin konusu olan “Hayat” konulu Kitabımı kaleme almadan önce özellikle “hayat” üzerine odaklanarak, çalışmalarıma ve araştırmalarıma başladım. Bir yıl gibi kısa bir sürede, konusu “hayat” olan elli kadar kitap okudum ve gerekli notlarımı aldım. Daha sonra da bu notlarımı toparlamaya başladım, kitabımı yazdım ve şu gerçeği gördüm;
“Kırk yaşını geçmiş, görmüş ve geçirmiş bir insan, bir konuda birikim sahibi olmak istiyorsa, o konuyla ilgili enaz yüz kitap okumalıdır!”
“Göreceksiniz, kelimeler, cümleler ve sayfalar kendiliğinden oluşacak ve adeta kâğıtlara akacaktır!”
Konuyla İlgili Kısa Bir Film Hikâyesi
‘Alkatraz Kuşçusu’ adlı filmi izleyenler hatırlar. Haksız yere hapse mahkûm olan ve başrolünü Burd Lancester’in oynadığı filmde, kahramanımız, kuş sevgisinin sayesinde onlarca kitap okuyarak kendisini geliştirmiş ve kısa bir zaman sonra da kuşlar hakkında (o güne dek hiç yazılmamış) detaylı bir kitap hazırlamıştır. Ülkenin birçok yerinde tanınan, kitabı okunan ve saygı duyulan birisi olmuştur. Bu denli başarısına ve ilerlemiş yaşına rağmen, af edilmemiştir.
Bu film, gerçeğe dayansa da kurmaca bir film olarak çok mesajlar içermektedir. Ancak benzer çabalar içerisindeki insanların, yüce Yaradan tarafından başarılı kılınacağına ve varsa da günahlarının af edileceğine hiç şüphem yok…
Başarısızlık Son Değildir
Başarının yolunun başarısızlıktan geçtiğine dair birçok uzman görüşü vardır. Hatta daha ileri giden uzmanlar, konuyla ilgili pek çok seminer ve konferanslar vermektedirler. İnsanı başarıya götüren yolların irdelendiği bu çalışmalarda, ‘Hayatta başarısızlık bir son değildir.’ felsefesi işlenmektedir. Ben de bu düşüncelere katılıyorum. Hatta şunu da ilave ediyorum; ‘Başarısızlıklar, başarıya götüren basamaklardır. Önemli olan basamakları yılmadan ve sırayla çıkmaktır.’ İnsanların yaptığı yaygın hatalar; sabırsızlık, basamakları zikzaklı ya da atlayarak çıkmalarıdır. Buradaki zikzak, ‘konu dışına çıkmak’, atlayarak çıkmak da, tam öğrenememek yani olgunlaşamamaktır.
Başarısızlıklar tabi ki, hiçbir şeyin sonu değildir. Bazen zaman kaybı, para kaybı veya saygınlık kaybı yaratabilir. Ancak, bu bizde karamsarlık yaratmamalı ve isyana da hiç götürmemelidir. Bu süreçte bizlere, ahlaki değerlerin en önemlisi ve en güzeli olan ‘sabır’ yardım edecektir. Diğerleri ise;
· Gayret,
· Özveri ve
· Çalışmaktır…
İsteklere Gem Vurmak
Burada insanoğlunun kendisi veya yakın çevresi için, arzu ettiği isteklerinin ‘frenlenmesi’ kastedilmemektedir. İnsanoğlunun isteklerini saymakla bitiremeyiz. İstekler az, makul veya çok fazla olabilir. Bu istekler; kişi, zaman ve ortama göre de değişebilir. Benim burada bahsedeceğim konu, isteklere gem vurmak açısından olacaktır. İstekleri ‘dizginlemek’ de denilebilen bu deyim, binek hayvanlarını dize getirmek için kullanılsa da günlük hayatımıza girmiştir. İnsanoğlunun, yeryüzünde yaşamaya başladığı günden itibaren istek ve ihtiyaçları sürekli artmıştır. Bu istek ve ihtiyaçlarını karşılamak için yenilikler, buluşlar yapıldığı gibi çatışmalar ve savaşlar da yapılmıştır. Bunun en uç noktasının uzaya çıkmak ve en kötüsünün de dünya savaları olduğunu söyleyebiliriz. Bunda merak, zenginleşme, lüks, ilgi, araştırma ve bilinmeyeni öğrenme isteği de etkili olmuştur.
Yaradılış itibariyle araştırmacı olan insan, aslında hayatını kolaylaştırıcı isteklerini yerine getirmeye çalışmıştır. Ancak bunu abartanlar olduğu gibi daha tehlikeli duruma getirenler de olmuştur. Esasen Dünya Savaşları’nın bu aşırı isteklerden kaynaklandığı söylenebilir. Günümüzde hâlâ, aşırıya gidilen ve kontrol altına alınamayan tehlikeli istekler dizginlenemez durumdadır. Irkçılık, sömürü, ayrımcılık, ambargo, din ve mezhep çatışmaları ve daha birçok problemler bitmiş değildir.
İsteklerimizi biz insanlar dizginleyemezsek, bizim yerimize başka güçler devreye girecek ve yasadışı mekanizmalar güçlenecektir. Şu andaki durum böyle değil midir?
(NOT: 5/2. bölümün sonu…)