Sedat SADİOĞLU'nun 23 Şubat 2025 tarihli yazısı: Hayatın Boyutları-3/3: Gülmek ya da Gülmemek Üzerine

Gülmek 

“Gülmek” belki de insana yakışan en güzel davranıştır. Gülmekten, insanlara, olgulara ve olaylara karşı “gülümseme” anlaşılmalıdır. Gülmekten, kahkaha atarak, yerli yersiz gülmek anlaşılmamalıdır. Gülmek ve gülümsemekle ilgili, en çok bilinen deyimler şunlardır: 

  • Yüzünden gülümseme eksik olmasın 
  • Yüzü gülmek 
  • Gülünce yüzünde güller açıyor 
  • Güler yüz yılanı bile deliğinden çıkarır 
  • Gülümseme ‘sadaka’dır 

Diğer bazı özlü sözler ise şunlardır; 

  • Gülmek, iki insan arasındaki en kısa mesafedir. (Victor Borges) 
  • Gülmek, yan etkisi olmayan tek ilaçtır. (Anonim) 
  • Gülmesini bilmeyen bir insan yalnız ihanet etmekle kalmaz, kendi hayatına da ihanet eder. (Carlyle) 
  • Güzellik güçtür, gülümseyiş de onun kılıcıdır. (Charles Reade) 
  • Her kahkaha bir porsiyon pirzolaya eşittir. (Anonim) 
  • İnsan gülebildiği kadar insandır. (Molyer) 
  • Herkesin sizi sevmesini istiyorsanız, gülümseyin. (Anonim) 

Gülmenin yada gülümsemenin, sevgi belirtisi olduğu da söylenebilir. Sevmediğimiz birisine, ancak mecbur kalırsak, lutufen (lütfen) gülümseriz. 

Gülmek ve sevmek arasında çok yakın bir ilişki vardır. İnsan, ancak sevdiği kişiye gerçekten gülümser. Gülümsemek ve sevmek arasındaki bu ilişkiye en güzel yanıt aşağıdaki (şarkısı yapılmış) şu şiirde verilmiştir; 

Gülmek Sana Yakışıyor 

Sevmek kutsal bir duygudur 

Seni sevmek mutluluktur 

Nazlı nazlı bakıp da gül 

Gülmek sana yakışıyor 

Hiçbir şeyi dert etme sen 

Üzme sakın kendini sen 

Ne olur böyle gülsen 

Gülmek sana yakışıyor (Anonim) 

Umutsuzluk 

Dünyadaki yaşam koşulları, karamsar insan sayısını artırmaktadır. Karamsarlığa kapılanların çoğunu da gençler oluşturmaktadır. Bu durum birçok sosyal problemi de beraberinde getirmektedir. Toplum, çağa ayak uydurmakta zorlanmaktadır. Uyum olsa bile istenen seviyelerde olamamaktadır. Ayrıca, nesiller arasında iletişim problemleri de ortaya çıkmaktadır.  Deneyimli ve yaşlı insanlarla gençler arasındaki iletişim azalmaktadır. Toplum olarak, yaygın bir gelecek kaygısından ve umutsuzluktan (ve hatta mutsuzluktan) söz edilebilir. Dünyanın bütün psikiyatırlarını ve psikologlarını toplasak da bu sorunları en aza indirmekte zorlanırız. Çünkü sorunların odağında, ‘kişinin bağımsız ve özgür iradesi’ yer almaktadır. 

Aşağıda konuya vurgu yapan kısa bir şiir yer almaktadır; 

Öyle Bir Dünya 

Öylesi bir dünya yaratmışız ki 

Öylesi kalpleri karartmışız ki 

Gün gelip mahşeri aratmışız ki 

Yarına umutsuz bakalar dolu… 

(‘Yargızade’ takma adlı yazarın ‘Öyle Bir Dünya’ adlı şiirinden) 

Alınganlık 

İnsanoğlu günümüz şartlarından kaynaklanan bir ruh haliyle yaşamını sürdürmeye çalışır. Birçok olay, olgu ve kişiden etkilenir. Tepki olarak da birçok farklı davranış geliştirir. Bunlardan biri de ‘alınganlıktır.’ Çoğu zaman alınganlık gösteren kişiler, şartların zorluğu ve kişilerin statüsü gereği, alınganlıklarını dışa vurmazlar veya vuramazlar. Çok az insan alınganlığını dışa vurur. Ancak bunu yaparken abartanlar da vardır. Bu durumda sonuç kötü olabilir. Aşağıda Çin’de yaşanmış gerçek bir örnek verilmiştir; 

“Kızın biri bir gün yeni aldığı bisikletiyle okula geliyor ve okulun bahçesindeki bisiklet parkına henüz kilit almadığı için öylece bırakıyor. Derslerin bitiminde, okul çıkışı bisikletinin yerinde olmadığını görüyor ve çok sinirleniyor. Ertesi gün sabah okula geldiğinde bisikletini, üzerinde bir notla, bir gün önce bıraktığı yerde buluyor. Üzerindeki notta “Çok özür dilerim, bisikletine gerçekten çok ihtiyacım vardı aldıktan 2 saat sonra geri getirdim ancak sanırım çıkışına yetişemedim, çok üzgünüm.” Kız notu okuduktan sonra doğruca bir bisikletçiye gidiyor ve 5 tane kilit alarak okula dönüyor. Bisikleti iyice kilitleyip derse giriyor ve olayı arkadaşlarına anlatıyor. Ders bitimi okul çıkışında, arkadaşlarıyla beraber bisikletini almaya gittiğinde şok oluyor. Bisikletin üzerinde 10 tane daha kilit ve bir de not vardır. 'Eğer acil ihtiyacım olduğu zaman ben kullanamayacaksam, sen hiç kullanamayacaksın!'” 

Yukarıdaki abartalı örnek belki yaşanmayabilir ancak insanların alınganlık gösterdiği durumların neredeyse tamamı yukarıdaki örnekler gibi içimizde fırtınalar kopartmaktadır. Yine sırf bu yüzden yüzümüz asılır, sinirleniriz, gece uyuyamayız. Belki, dostumuzu, arkadaşımızı kırarız, soğuk davranmaya başlarız. Hiç alakası olmayan bir durumda sinirli davranışlar sergileyebiliriz. 

İşte alınganlık, bize böyle olmadık duygular yaşatır. Eğer sakin ve mantıklı bir şekilde düşünürsek, bunlara hiç gerek olmayacağını da anlayabiliriz… 

Mutluluk 

Türk Dil Kurumu sözlüğünde ‘mutluluk’, “Bütün özlemlere eksiksiz ve sürekli olarak ulaşılmaktan duyulan kıvanç durumu, mut, ongunluk, kut, saadet, bahtiyarlık, saadetlilik” anlamına gelmektedir. Mutluluk; dünyaya geldikten sonra dünyayı tamamen pozitif algılamakla ilgili bir kavramdır. Bu algıyla yaşayabilirsek mutlu olabilir ve sevdiklerimizi de mutlu edebiliriz. 

Bir işi yaptıktan sonra duyulan mutluluk, yaparken ve hatta yapmadan önce de düşünülmelidir. Zaten zor olanı da budur. “Şunları da yapmak isterdim ancak fırsat bulamadım, yine de yaptığımdan memnunum ve mutluyum” demektir. 

Mutluluk aslında bir ödüldür. Bu ödül ister bir güleryüz ister bir maddiyat ister bir belge ister bir dost ve ister bir teşekkür olsun değişmez, hepsi ödüldür. 

Mutluluk aynı zamanda bir iç-huzurdur. Bu huzurun başlangıcı, insanın kendisiyle olan barışıklığı, her şartta ve her durumda soğukkanlı kalabilmesidir. Mutluluk ve huzuru birlikte yakalayabilmek için yapılması gerekenler şunlar olabilir;

  • Kendine ve insanlara gülümsek 
  • İnsanlara istediklerinden fazlasını vermeden onları memnun edebilmek 
  • Sık sık dua etmek (şükretmek) 
  • Duyulan her şeye inanmamak, sahip olduklarını boşa harcamamak, gereğinden fazla uyumamak 
  • Birine ‘seni seviyorum’ dediğinde bunun anlamını bilerek söylemek 
  • Hobilerini (ilgi alanlarını) keşfetmek 
  • İyi ve dürüstçe bir hayat sürmek, yaşlandığında ve geçmişi hatırladığında bundan alacağı hazzı düşünmek 
  • Allah'a inanmak ve güvenmek (tevekkül) 
  • Bilgisini insanlarla paylaşmak 
  • Sosyal sorumluluk projelerinde görev almak 
  • Spor yapmak, sağlıklı kalmaya çalışmak 
  • Öz değerlendirme yapmak 

(mutluluk.nedir.com sitesinden kısmen alıntı yapılmıştır)                           

Mutluluk en çok, sevme sırasında ve sonrasında yaşanan bir durumdur. Yani burada insanı sevmekten bahsediyoruz. Bu insanların başında ise ‘eş ve çocuklar’ gelmektedir. İyi bir yuva demek, mutlu olmak demektir. Aileden sonra, bu mutluluğun paydaşları; anne, baba, kardeşler, akrabalar, iyi komşu ve arkadaşlardır. Aşağıda konuyla ilgili bir şiirimi paylaşmak istiyorum… 

Güle Güle 

Bir ömür geçti 

-daha daha seninle… 

Artık çoğuz 

-dolu dolu seninle… 

Ben mutluyum 

-güle güle seninle… 

(Sedat Sadioğlu’nun,’ Elde Var Kalp’ adlı şiir kitabından) 

(NOT: 3/3. bölümün sonu…)