Betül Gökçe AKGÖL'ün 25 Nisan 2025 tarihli yazısı: Sonsuz Mükemmeliyet Arayışı: Modern Toplumda 'İyi' Yeterli Mi?

Modern dünyada, başarı ve mükemmeliyet, neredeyse herkesin hayatında merkezi bir yer tutuyor. Sosyal medya, medya organları ve toplumun geneline yayılan bir kültür, bireylerin her yönüyle mükemmel olmalarını bekliyor. Ancak bu mükemmeliyet arayışı, yalnızca kişisel bir hedef olmanın ötesine geçmiş durumda. Artık yalnızca bireylerin yaşamını değil, toplumsal yapıyı, ilişkileri ve psikolojiyi de derinden etkileyen bir olgu halini aldı.

Bir zamanlar “iyi” olmanın yettiği, hayatın anlamının basit ve özgün olduğu bir dönemi geride bırakalı çok oldu. Bugün, her şeyin en iyisi olmak zorundayız: En iyi iş, en iyi ilişki, en iyi beden, en iyi tatlar, en iyi tatil. Bu mükemmeliyet arayışı, adeta bir yarışa dönüşmüş durumda. Herkes bir şekilde bir üst seviyeye çıkmaya çalışıyor; bir yanda başarı öyküleri, diğer yanda bu başarıya giden yolculukta yaşanan zorluklar… Her adımda kendini daha iyiye götürmek isteyen bir topluluk ortaya çıkıyor.

Bu mükemmeliyet arayışı, bireysel olarak başladığında, kişinin daha iyi olma çabası, aslında çok anlamlı olabilir. Fakat bu süreç, toplumsal baskıların ve dışarıdan gelen sürekli uyarıların etkisiyle, bir noktada kişisel bir takıntıya dönüşebilir. İnsanlar, sürekli olarak başkalarıyla kıyaslanma, gözle görülür bir başarıya ulaşma ve "en" olma arzusuyla baskı altına giriyorlar. Ancak bu baskı, ne yazık ki sağlıklı bir motivasyon değil, bir kaygı kaynağı halini alabiliyor.

Toplumda, mükemmeliyetin sadece bir başarı anlamına gelmediğini, aynı zamanda görünmeyen bir mutsuzluk ve tükenmişlik anlamına da geldiğini söylemek yanlış olmaz. Mükemmel olmak için harcanan zaman, kişiyle içsel bir bağlantı kurmayı zayıflatabiliyor. Kendini keşfetme yolculuğu, yalnızca dışarıdan dayatılan kalıplara uyum sağlama çabası haline gelebiliyor.

Sürekli mükemmeliyet arayışı, bireylerin psikolojisini ciddi şekilde etkileyebiliyor. Her zaman daha fazlasını başarmaya çalışma baskısı, tükenmişlik sendromuna, anksiyete bozukluklarına, depresyona ve düşük özsaygıya yol açabiliyor. İnsanlar, yalnızca “yeterince iyi” olmanın yeterli olduğunu fark edemedikleri için, sürekli olarak mükemmel olma yolunda stres ve kaygı birikimi yaşıyorlar. Bu durum, uzun vadede bireylerin yalnızlık, yetersizlik duyguları ve depresyon gibi zorluklarla karşı karşıya kalmasına neden olabiliyor.

Toplum açısından baktığımızda, mükemmeliyetçilik ve başarı kültürünün yayılması, insanların birbirlerine karşı daha rekabetçi ve hatta acımasız olmalarına yol açabiliyor. Çevresindeki insanlar her zaman en iyisini başarmaya çalışan birini gördüğünde, kendi başarılarını da sorgulamaya başlayabiliyorlar. Bu da toplumda sağlıklı ilişkiler kurmayı zorlaştıran, özgüven eksikliklerine yol açan ve giderek yalnızlaşan bir birey tipi oluşturabiliyor.

Mükemmeliyet, aslında bir yanılsamadan ibaret olabilir. Her birey, toplumun sunduğu “mükemmel” kalıplarından bağımsız bir şekilde kendi yolunu bulmalı ve “iyi” olmanın da yetebileceğini kabul etmelidir. Kişisel tatmin, başarıya ulaşmanın ya da mükemmel görünmenin çok ötesindedir. Bir bireyin ruhsal sağlığı, içsel huzuru ve mutluluğu, dış dünyadaki başarılarla ölçülmemelidir. Kendi değeri, başkalarının belirlediği standartlara göre şekillenmemelidir.

Gerçek mükemmeliyet, insanın kendi potansiyelini en iyi şekilde kullanabilmesinde ve kendi içsel hedeflerine ulaşabilmesindedir. Kendi hatalarını kabul etmek, öğrenmek ve bu süreçte büyümek, insanı daha güçlü ve daha özgün kılar. Sonuçta, “iyi” olmak, bu mükemmeliyet yolculuğunda tek başına anlam taşır; başkalarının onayına, sosyal medya beğenilerine veya “en” olmaya odaklanmak ise yalnızca geçici bir illüzyondur.

Modern toplumun mükemmeliyet arayışı, bazen çok zarif ve çekici görünebilir, ancak bu yolculuğun sonunda bireyleri yalnızca tükenmiş ve tatminsiz bırakabileceği unutulmamalıdır. İyi olmak, aslında yeterlidir. Kendimizi başkalarına göre değil, kendi içsel değerlerimize göre değerlendirmek, hayatı daha anlamlı ve sağlıklı kılacaktır. Çünkü mükemmel olmak, yalnızca dış dünyadaki başarıya değil, içsel huzura ulaşmakla mümkündür.