ABD ile Çin arasında yıllardır süregelen ekonomik ve teknolojik gerilim, artan gümrük vergileriyle daha da sertleşiyor. İki ülke arasında yaşanan bu ticari restleşme, akıllı telefonlardan yapay zekâya, çip üretiminden haberleşme teknolojilerine kadar geniş bir sektörü doğrudan etkiliyor.
Amerikalı teknoloji devleri, uzun yıllardır üretim üsleri olarak Çin’i tercih ediyor. Ancak son yıllarda yükselen siyasi ve ekonomik tansiyon, ABD'yi üretim faaliyetlerini kendi sınırlarına çekmeye yöneltti. Bu değişim, yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda stratejik ve güvenlik temelli bir dönüşüm olarak değerlendiriliyor.
Özellikle Apple gibi büyük şirketlerin Hindistan ve Vietnam gibi alternatif ülkelerde üretim kapasitelerini artırma çabaları dikkat çekiyor. Ancak ABD’nin uyguladığı yeni gümrük vergisi düzenlemeleri, yalnızca Çin’i değil, bu alternatif üretim merkezlerini de kapsayarak küresel tedarik zincirlerini karmaşıklaştırıyor.
ABD hükümeti, teknoloji üretimini ve fikri mülkiyet haklarını koruma amacıyla çip üretimini ülkesine taşımayı hedefliyor. Bu kapsamda Intel, TSMC ve Samsung gibi dev firmalar, ABD'de milyarlarca dolarlık fabrika yatırımları yapmaya başladı.
Öte yandan Çin, 5G, otonom sistemler, elektrikli bataryalar ve dron teknolojilerinde ABD'nin önünde yer alıyor. Avustralya Stratejik Politika Enstitüsünün araştırmasına göre, Çin bu alanlarda liderliği ele geçirmiş durumda. ABD ise yüksek performanslı bilgi işlem, kuantum bilgisayarlar, doğal dil işleme ve küçük uydu sistemlerinde öne çıkıyor.
5G teknolojisinin kritik önem kazandığı bu dönemde, Çin merkezli Huawei'nin sahip olduğu patent sayısı, ABD'yi endişelendiriyor. Bu nedenle ABD, bazı ülkelere Huawei ile 5G işbirliğine girmemeleri konusunda baskı yapmış, şirketin Android işletim sistemine erişimini sınırlamıştı.
Fikri mülkiyet haklarının korunması, ABD'nin uyguladığı gümrük vergilerinin temel gerekçeleri arasında yer alıyor. Özellikle zorunlu teknoloji transferi ve fikri mülkiyet hırsızlığına karşı önlem amacıyla uygulanan tarifeler, iki ülke arasındaki ilişkileri daha da geriyor.
Bugün itibarıyla ABD, Çin'den yapılan ithalata yüzde 145 oranında gümrük vergisi uyguluyor. Çin ise bu adıma karşılık olarak ABD ürünlerine yüzde 125 vergi getirdi. Bu durum sadece ticaret değil, aynı zamanda teknolojik hâkimiyet mücadelesi olarak da değerlendiriliyor.
ABD’nin son hamlesiyle birlikte 50’den fazla Çinli şirket ihracat kara listesine alındı. Bunun temel sebebi, Çin’in yapay zekâ ve çip teknolojilerinde küresel ölçekte güçlenmesi. Birleşmiş Milletler verilerine göre, 2014-2023 yılları arasında Çin, 38 binden fazla yapay zekâ patenti başvurusunda bulunarak bu alanda liderliğe yükseldi. Bu rakam, ABD’nin altı katı seviyesinde.
Elektrikli araç sektöründe de Çin'in üstünlüğü dikkat çekiyor. BYD, dünya genelinde en fazla satış yapan marka olurken, Tesla ikinci sırada yer alıyor. Listede Çinli firmaların ağırlığı, ülkenin bu alandaki yatırımlarının karşılığını aldığına işaret ediyor.
ABD ve Çin’in karşılıklı ticari hamleleri, teknoloji alanındaki küresel iş birliğini zayıflatırken, tedarik zincirlerinde belirsizlikleri artırıyor. Fikri mülkiyet ihlalleri, üretim aksamaları ve lisans gelirlerindeki düşüşler gibi olası sonuçlar, teknoloji şirketlerini alternatif stratejilere yönlendiriyor.
Küresel teknoloji dinamiklerinin yeniden şekillendiği bu dönemde, korumacılık politikalarının artmasıyla birlikte hem ulusal güvenlik hem de ekonomik üstünlük mücadelesi daha da kızışacak gibi görünüyor.