Ersan AKBAŞ'ın 21 Aralık 2024 tarihli yazısı: Adalet Her Zaman Yerini Bulur mu?
Adalet arayışı çağlar boyunca insanlığın en temel hak arayışlarından biri olmuş.
Egemenliğinin temelini adalet üzerine kuranlar, dünya sahnesinde uzun yıllar hüküm sürmüş.
Adaleti sağlayamayanlar ise yeryüzünden silinip gitmiş. Rüzgarın önüne kattığı kum taneleri gibi dünya sahnesinden yok olmuşlar.
Tarihten günümüze doğru geldiğimizde, insanlık için adaletin arandığı en önemli kurum, mahkemeler olmuş. Mahkemeler aracılığıyla devletler/toplumlar adalet dağıtmaya çalışmış.
Hatta Amerika Birleşik Devletleri gibi ülkeler, jürili yargılama yaparak adaleti sağlamada vatandaşına da söz hakkı tanımış.
Öyle ki jüri yargılaması, Amerikan yargı sisteminin hayati bir parçası olmuş.
Sinemanın yaşayan efsanesi Clint Eastwood son filminde, işte bu Amerikan jürili yargı sistemindeki adalet arayışını ele almış.
‘Jüri Üyesi No.2’ (Juror#2) filmi ile 94 yaşındaki efsane, adaletin eyleme geçen ‘gerçek’ olup olmadığını sorgulamış.
Bir cinayet davasında jüri üyeliğine seçilen genç bir adam, daha mahkemenin ilk gününde, işlenen cinayetten kendisinin de sorumlu olabileceğinin şüphesine düşer.
Kendisini şüpheye düşüren ‘gerçek’, cinayetin işlendiği gün, saat ve yerde arabasıyla yolda bir şeye çarpmasıdır. Çarptığı şeyin ne olduğunu hiçbir zaman bilemez ama yargılama devam ettikçe şüpheleri artar.
Acaba cinayetin faili kendisi midir? Fail kendisiyse karar verici jüri üyesi olarak ne yapacaktır? En önemlisi yargılanmakta olan ve adalet arayan şüpheliye ne olacaktır? Sanık suçlu mudur? Yoksa suçsuz mudur?
Duayen sinemacının filmi, işte bu sorulara cevap arıyor. Jüriler de hukuk gerilim filminin sonuna kadar ralli yapıyor.
Tıpkı Henry Fonda’nın 1957 yapımı ‘12 Öfkeli Adam’ (12 Angry Men) filmindeki jüriler gibi.
O filmde de babasını öldürmekle suçlanan cinayet şüphelisi bir genç, kendisini mahkum etmeye kararlı 12 jüri üyesinden birinin (Fonda), “Hakkında konuşmadan elimi kaldırıp bir çocuğu ölüme göndermek kolay değil” itirazı ile hayata tutunuyordu.
Clint Eastwood’un filmi de efsane olmuş filmden esintilerle, yoluna kendi yorumunu katarak ilerliyor.
Olağanüstü olmasa da bu yönde sağlam bir çabası var. Oyunculukların da iyi olduğunu söylemeliyim. Çünkü bir abartı yok. Oyunculuklar, hayatın normal akışındaki gibi ‘biz olsaydık ne yapardık’ durumunun karşılığını veriyor.
Son olarak bunu hiç yazmak istemesem de ‘Jüri Üyesi No.2’, sinema ustasının belki de son filmi olabilir. Yani buna bir anlamda Eastwood’un ‘veda filmi’ diyebiliriz.
Bu nedenle Warner Bros.’un bu filme, sıradan film muamelesi yapması ve sinemalardan kaçırması, anlaşılır gibi değil.
Tamam, film daha iyi olabilirdi; ancak 2024’te sinemalara gelen onlarca döküntü filme karşılık, bu filmin sınırlı ülke sinemasında, sınırlı gün ve sayıda gösterilmesi, hiç de ‘şık’ bir davranış olmadı.
Yıllardır devam eden Eastwood-Warner Bros. birlikteliği böyle bir vedayı hak etmiyordu.
‘Adalet eyleme geçen gerçektir’ söylemi ile başlayan Eastwood’un son filmi, ‘Bazen gerçek adalet değildir’ söylemiyle biterken, sonuna kadar sinemada izlenmeyi hak ediyor. Mahkeme gerilim filmlerini sevenler, bu filmi kaçırmasın derim.