R. Bülend KIRMACI'nın 22 Ekim 2024 tarihli yazısı: Alışverişte Kalite

Sanılır ki her şey paraya bağlıdır.

Ciddi anlamda yanılınır.

Para kuşkusuz önemli bir değişim aracı.

Çeşitli mal ve hizmetler gün içinde para ile el değiştirir.

Ancak paraya asıl değerini veren, karşılığında alınan meta veya servisin kalitesidir.

Buna bazen fiyat - performans karşılaştırması da diyorlar,

Ancak alışverişin değeri demek daha doğru olur.

Gündelik hayatta gıda ürünlerinin yanı sıra üst baş, giysi, ayakkabı alırız.

Bazen de daha hacimli eşyalara, mobilya veya buzdolabı, çamaşır makinesi veya yeni bir elektronik eşyaya ihtiyaç duyarız.

Tüm bunlar için emeğimizle elde ettiğimiz belli bir harcama yaparız.

Önemli olan bedeli ödenen mal ve emtianın sağlam, uzun ömürlü ve güvenle kullanılabilir olmasıdır.

İşte burada değer kavramı ortaya çıkar.

Bu paraya bu mal değer mi?

Bu mal, bu paranın hakkını verebiliyor mu?

Kuşkusuz bu, üretimde kalite standartlarına ve kullanım ömrü boyunca müşteri memnuniyeti ile o ürünün pekişmiş olmasına bağlıdır.

Güzel bir deyiş vardır: "Elde patlayacak bir mala verilen her kuruş aptalca bir savurganlığın tescilidir"

Hep söylenir ya; "Yabancı mallar pahalı ama uzun ömürlüdür" diye...

Evet, maalesef bu da bir gerçektir.

Hammadde fiyat artışları, ara malların yerli tedarik açısından temininde güçlükler, artan döviz ve üretim maliyetleri ne yazık ki, ülkemizde sağlam mal üretimini sekteye uğramıştır.

Gömlek, çorap, kazak alırsın bir senede elinde kalır. Aynı şeyleri Hans, Joni, Adrian alır; on yıl giyer.

Hele ki sanayi mallarında mesela arabada da bu durum benzerdir.

Oysa kaliteli yaşamın birinci koşulu paranın karşılığını almaktır.

Bu satış sonrası için de bir test noktasıdır; diyelim tatil için rezerv yaptırdın, gittin, gittiğin yeri beğenmedin!

Uğraş dur bakalım nasıl telafi ettireceğine...

Bu durum ülkemizde son yıllarda tüketici haklarındaki gelişmelere karşın böyledir; bizde "müşteri daima haklıdır" sözü duvarda yazar...

Hakkını arayan ise genellikle duvara toslar...

Evet, kaliteli yaşamın ikinci bir koşulu ise tüketici olarak tüm hak ve menfaatlerinizin adam akıllı korunmasına bağlıdır...

Bir mal ve hizmete verilen paranın karşılığını almak, karşılığını alamadığınız bir alışverişte haklarımızın korunması; yaşamın kaliteli olup olmadığını da belirler.

Bizim teknolojiye, ar-ge' ye, eğitime ve saydamlığa çok daha fazla önem vermemiz gerekmektedir.

İç pazarda tüketiciyi tatmin etmek kadar, dış pazarda rekabet edebilmek için;

Mal ve hizmet satmadım önce, şirketlerimizin toplam kalite anlayışına göre yapılandırılması elzemdir.

Yok değilse hepimiz birbirimizin müşterisi olduğumuza göre, hep birlikte kalitesiz bir yaşamı bölüşürüz.