Türk sinemasında Süt Kardeşler filmiyle popülerleşen Gulyabani, aslında kökeni Arap mitolojisine dayanan ve dünya genelinde benzer efsanevi figürlerle ilişkilendirilen bir karakterdir. Hem edebiyat hem de halk hikayelerinde farklı yorumlara konu olan Gulyabani, Türk kültüründe derin izler bırakmış ve sinema ile edebiyatta kendine özgü bir yer edinmiştir.
Arap Mitolojisinden Anadolu’ya: Gûl ve Gulyabani
Gulyabani’nin kökeni, Arap mitolojisinde yer alan ve korkutucu bir figür olarak tanımlanan “gûl” adlı yaratığa dayanmaktadır. Gûl, şekil değiştirme yeteneğine sahip, genellikle yalnız insanlara zarar veren bir varlık olarak bilinir. Arap halk hikayelerine göre gûl, özellikle kadın kılığına girerek insanları kandırır, ancak at toynağına benzeyen ayakları bu sahte görüntünün gerçeği yansıtmadığını ele verir.
Bu mitolojik figür, Anadolu’ya taşındığında “Albastı” adıyla anılmaya başlanmıştır. Türk mitolojisinde Albastı, lohusa kadınlara ve bebeklere zarar verdiği düşünülen bir varlık olarak tanımlanır. Ayrıca at kuyruğu örmeyi sevdiği gibi detaylarla anlatılarak Arap mitolojisindeki gûl ile ortak noktalar taşır.
Dünya Mitolojilerindeki Paralellikler
Gulyabani’ye benzer figürlere yalnızca Arap ve Türk kültürlerinde değil, dünya genelindeki birçok mitolojide rastlamak mümkündür. Yunan mitolojisinde Lamia, hamile kadınları ve bebekleri öldüren bir varlık olarak tasvir edilir. Slav kültüründe Baba Yaga, insanları öldürüp kemiklerini evinin etrafına dizen korkutucu bir figürdür. Japon mitolojisinde ise Jorogumo adlı yaratık, güzel bir kadın görünümüne bürünerek erkekleri kandırır ve ardından onları öldürür.
Azerbaycan, İran ve Kırgızistan gibi ülkelerde de bu figür, “Guleybanı,” “Gulbiyaban” ve “Gulyavanı” gibi isimlerle anılır. Ortak noktaları ise yalnız bulunan kişilere zarar verme inancıdır. Bu benzerlikler, farklı kültürlerdeki ortak korkuların ve toplumsal değerlerin bir yansıması olarak değerlendirilebilir.
Türk Edebiyatında Gulyabani
Türk edebiyatında Gulyabani’nin en önemli yeri, Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın 1912 yılında yayımlanan Gulyabani adlı eserinde bulunmaktadır. Bu eser, dönemin toplumsal korkularını, batıl inançlarını ve doğaüstü varlıklarla ilgili halk inanışlarını ele alan önemli bir romandır. Gürpınar, eserinde Gulyabani figürünü yalnızca korkutucu bir varlık olarak değil, aynı zamanda toplumsal eleştiri aracı olarak kullanmıştır.
Türk Sinemasında Gulyabani
Türk halkının Gulyabani ile ilk tanışıklığı edebiyat aracılığıyla olmuş olsa da, geniş kitleler bu karakteri Süt Kardeşler filmiyle tanımıştır. Filmde Gulyabani, korku unsurlarından arındırılarak mizahi bir figür haline getirilmiştir. Bu durum, Türk halkının efsaneleri modern bir anlayışla yeniden yorumlama eğilimini yansıtmaktadır.
Anadolu’da Gulyabani, yalnızca bir korku unsuru değil, aynı zamanda çeşitli hikayelerin ve halk anlatılarının önemli bir parçası olmuştur. Bazı anlatımlarda erkek olarak tasvir edilen bu figür, ayaklarına kadar uzanan sakallarıyla betimlenir. Bu tasvir, Arap mitolojisindeki kadın figüründen ayrılan önemli bir detaydır.
Gulyabani’nin Evrensel Anlamı
Gulyabani, farklı kültürlerde değişen biçimlerde varlık gösterse de, aslında ortak bir temanın taşıyıcısıdır: bilinmeyen karşısındaki korku ve yalnızlığın tehlikeleri. Bu figür, kültürden kültüre farklılık gösterse de, toplumsal korkuların ve doğaüstü inançların bir yansıması olarak insanlık tarihindeki yerini korumuştur.