Ersan AKBAŞ'ın 10 Şubat 2024 tarihli yazısı: Anı Yaşayabilme Sorunu
Günümüzün en büyük sorunlarından biri, anı yaşamayı becerememek.
Yaşamın sertliği, özellikle de ülkemizdeki ekonomik sorunlar, hayatı herkese ıskalatabiliyor.
Bunun tıpta mutlaka bir adı vardır. Çözümleri de…
Google hazretlerine sorsaydım, mutlaka sizlere yazabileceğim birçok terimin yanında çözümler de olabilirdi.
Ama gerek yok. Amacım bilgilendirme yapmak değil.
Etrafımdaki herkesin, kendim dâhil, anı yaşamayı nasıl kaçırdığına her gün şahitlik eden biriyim.
Üstelik günlerin hızla geçtiğini, yılların ise sanki bir girdap gibi sizi yuttuğuna tanıklık edenlerdenim.
Bir gün yaşlı bir dedenin elini, ona yardım etmek için tuttuğumda, yüzüme bakıp hafif de tebessüm ederek, ”Senin de elini böyle tutacaklar, o günler göz açıp kapayınca gelecek” dediğini hiç unutamadım.
Bu sözlerin üzerinden yaklaşık 8 yıl geçti. Yılların geçmesi, gerçekten göz açıp kapayıncaya kadar kısa bir süre…
Dedenin söylediklerini unutamadım ama hayatta bir kez atacak kalbin, her seferinde anı yaşamayı nasıl atladığına bir türlü anlam veremedim.
Anı yaşamakla ilgili internet dünyasında milyonlarca bilgi, video ve paylaşım var. Bununla ilgili binlerce kitap yazılmış, ilk çağlardan gelen öğretiler de çabası…
Ama gelin görün ki günlük yaşam sizi avucunuza almış, top zıplatır gibi zıplatıyor.
3 gün anı hissetseniz, yaşamınızdaki bir deprem sizi andan alıyor, bambaşka bir dünyanın boyutlarına götürüyor.
Deprem demişken, bu hafta ancak filmlerde görebileceğimiz felaketin birinci yıl dönümüydü.
Dile kolay, 11 ili etkileyen depremlerde; evini, barkını, ocağını ve nefeslerini kaybeden on binlerce insan yaşamına devam ediyor.
Ediyor ama nasıl ediyor, Allah bilir.
Böyle anlarda bile anı yaşamayı ve şükretmeyi becerebilen mutlaka vardır.
İşte, ben bu insanların özel olduğunu düşünüyorum.
Çevremde bunu becerebilen bir elin parmak sayısı kadar insan yok.
Ama yaşamı nasıl ıskaladıklarının farkında olan onlarca insan var. Bunu aşabilmek için mücadele eden de var.
Fakat gündelik koşturmadaki tempo, bu mücadeleyi bir yerde kırıyor. Andan uzaklaştırıp kişiyi sorunlarıyla baş başa bırakıyor.
Her yeni günün bir mucize olduğu gerçeği de yalan oluyor.
Sadece kafamızı kaldırıp gökyüzüne bakmak bile o anı yaşamak için yeter de artar bile.
O nedenle bunu yapabilenlerin özel olduklarına inanıyorum.
Bir nefes alarak etrafını görebilenler ile göremeyenler arasındaki fark, gittikçe açılıyor.
Bu farkın kapanması en büyük dileğim; ama zor olduğu da bir gerçek.
Yaşamın sorunlarıyla güzel olduğunu kendim dâhil anlamak için geç değil.
Her şey kişinin kendisinde bitiyor.
Bence anahtar cümle belli. O da; anın kıymetini anlayabilmek için nefes almak yeterli.
Mezarlıklar bir saniyecik de olsa nefes almak isteyenlerle dolu.
Bunu fark ettiğimizde emin olun anı da yaşayacağız, etrafımızı da görebileceğiz.
Bu kadar basit.
Bunu yapabilenler de özel oluyor. Çünkü hayatta en zor şey basiti yapabilmek ve yaşayabilmektir.