Ersan AKBAŞ'ın 5 Ağustos 2023 tarihli yazısı: MüzeKart ile Ankara’nın Müzelerini Gezmek
Bildiğiniz gibi Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı müze ve ören yerler MüzeKart ile ziyaret edilebiliyor.
Baştan belirteyim MüzeKart fiyatları Türk vatandaşları için değişmedi. 60 TL’den satılıyor. Kartın geçerlilik süresi ise kartı aldığınız günden itibaren bir yıl.
MüzeKartı almak ise çok kolay. Dijital olarak da temin edilebilen MüzeKartı ben Ulus’taki Birinci TBMM Binası'nın (Kurtuluş Savaşı Müzesi) yanında kurulan satış noktasından aldım.
Kimlik kartınız ile başvurduğunuzda yaklaşık 2 dakika içinde adınıza hazırlanan MüzeKartı alabiliyorsunuz.
Peki, Ankara’da MüzeKart ile hangi müzeleri gezdim. İlk olarak Ulus Kale’de yer alan “Anadolu Medeniyetler Müzesi’ni ziyaret ettim.
Teknik bilgilerle sizleri sıkmak istemem, zaten müze ve eserleriyle ilgili teknik bilgilere de vakıf değilim, burada sıradan birisi olarak gözlemlerimi paylaşacağım.
Anadolu Medeniyetler Müzesi Ankara’da ulaşımı kolay müzelerden biri… Bu nedenle mutlaka görülmeli…
Sizleri milattan önce ilk çağlardan alıp milattan sonra yakın tarihe kadar ulaştırıyor.
Girişten itibaren düzenli kronolojik sırayla bu eserleri incelemenize fırsat veriyor.
Tarihi eserleri görünce şunu anlıyorsunuz ki ilk çağ insanları sanıldığı kadar basit değil.
Örnek verecek olursam, milattan önce 6 bin-5 bin yıllarına ait kaşık veya çatallar var. Yaklaşık 8-7 bin yıl öncesine ait bu çatal ve kaşıklar öyle eğri büğrü, rastgele yapılmış da değil.
Bu kaşık ve çatallar da göreceksiniz ki bir tertip ve düzen var.
Bu da bir gerçeği ortaya koyuyor: insanlık günümüzün eseri değil, o dönemin bilgi ve birikiminin eseri…
Yine milattan önce 6 bin-5 bin yıllarına ait kadın süs eşyaları; küpeler, kolyeler ve yüzükler görmeniz sizi çok şaşırtacak.
Yani sadece ‘yüzük’ takısının bile yaklaşık 8 bin yılık geçmişi var. Kolyelerin küpelerin tasarımları dehşet verici… O tasarımlar o dönemde nasıl üretilmiş şaşıyorsunuz.
O insanların bilgi birikimi sizi hayran bıraktırıyor.
İlk çağları aşıp insanlığın madenleri işlemeye başladığı dönemlere geldiğinizde ise gözlerinize inanamayacaksınız. Çünkü her bir tarihi eserin içerisinde mutlaka matematik bulacaksınız.
O döneme ait üretilen kesici aletten tutun, gündelik ev eşyalarına kadar, askeri silahlardan tutun sanat eserleri ve kullanılan takılara kadar her eserde bir matematik göreceksiniz.
Üretilen eserlerde bir oran, bir yapı, bir mühendislik olduğu dikkatinizden kaçmayacak.
Eserlerin muntazam üretimi, “acaba fabrikadan mı çıktı?” sorusunu sordurtacak size.
O soruyu sorduğunuz zaman anlıyorsunuz ki o dönemin insanlarının da gelişmiş bir kültürü vardı.
Bilgi o dönemde de vardı. Hem de inanamayacağınız bir şekilde bilgi düzeyleri üst düzeydeydi. İnsanların tek eksikleri teknoloji idi.
Tüm bunları hissedebilmeniz için Anadolu Medeniyetler Müzesini görmelisiniz.
Müzeye girdiğinizde dış dünyadan kopacağınızı, kendinizi bir dönemin insanları ile baş başa kalacağınızı iddia edebilirim.
Çünkü bambaşka bir dünya Anadolu Medeniyetler Müzesi’nde sizleri bekliyor.
Anadolu’nun kadim topraklarının nasıl bir üretkenlik içinde insanlarını yoğurduğuna da şahit olacaksınız.
Müze Kart ile dolaştığım ikinci ve üçüncü yerler ise Sıhhiye’deki Etnografya ve Resim Heykel Müzeleriydi.
Aynı bölgede ancak iki ayrı binada olan bu iki güzide yer, deyim yerindeyse tarihi sizlerin ayağına getiriyor.
Daha iki müzenin binalarına girerken karşılaştığınız mimari yapı sizi kendisine hayran bırakıyor.
Size de müzeleri keyifle gezmek düşüyor.
Özellikle Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün naaşının Anıtkabir’e nakledilene kadar bir süre Etnografya Müzesi'nde kalması, müzenin önemini bir kat daha artırıyor.
Etnografya Müzesi'nde daha çok Selçuklu Devleti’nden günümüze kadar gelen sanat eserleri sergilenmekte…
Sergilenenler arasında Selçuklu Sultanlarından Keyhüsrev’in bir tahtı var ki görülmeye değer.
Bir döneme damgasını vuran Selçuklu Devletinin Sultanının tahtı, o kadar sade ve gösterişsiz ki eminim Anadolu’da bir çok evde bulunabilir.
Resim Heykel Müzesi ise Türk ressamlarının ve heykeltıraşlarının önde gelen eserlerini sizlere sunmakta…
Osman Hamdi Bey’den Bedri Rahmi Eyüboğlu’na, Abidin Dino’dan Fikret Otyam’a, Abdülmecit Efendi’den Şeker Ahmet Paşa’ya, Fikret Mualla Saygı’dan Aliye Berger’e kadar yüzlerce sanatçının eserleri bu müzede sergilenmekte…
Bu iki binanın bulunduğu bahçenin manzarası ise görülmeye değer… Eski adı Namazgah Tepesi olan bu yerden baktığınızda Ankara’yı ayağınızın altında hissedeceksiniz.
Gezdiğim her üç müze de Ankara’da ulaşımı en kolay yerlerde bulunuyor.
Başta da belirttiğim gibi tarihi eserler ve müzeler konusunda bilgi düzeyim çok iyi değil; ama buraları gezmenin bile insana ayrı değerler kattığını farklı düşüncelere götürdüğünü söyleyebilirim.
Sizlerin de bu müzeleri gezebilmesini ve görebilmesini çok isterim. Özellikle de Başkentlilerin… Çünkü gurur duyacakları bence dünya çapında eşsiz müzeleri var.