Prof. Dr. Esat ARSLAN'ın 27 Mayıs 2024 tarihli yazısı: Türk Dünyasının İlk Cumhuriyeti: “Azerbaycan Halk Cumhuriyeti”

Evet sevgili okurlar, yarın 28 Mayıs, son derece önemli bir gün. Bilmiyorum bana mı öyle geliyor? İçinizde bir şeyler kıpraşıyor ya da kıpırdanıyor mu? Damarlarınızdaki akan kanı ya da ne bileyim DNA moleküllerinizin sesini dinlediğinizde hissedebiliyor musunuz, duyumsayabiliyor musunuz?  Yarın Türk tarihinde birleştirici, bütünleştirici rolü olan en az 29 Ekimler, 23 Nisanlar, 19 Mayıslar kadar önemli bir gün. Evet, Türk dünyasının ve tarihinin önemli bir bayram günü. Yarın tamı tamına 106 yıl önce 28 Mayıs 1918 tarihinde Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin kurularak bağımsızlığını ilan ettiği gündür. Yani bir bayram günüdür, kutlu olsun. Azerbaycan Türkleri için bağımsızlığın sembolü olan, bir slogan hâline gelen "Bir kere yükselen bayrak, bir daha inmez" sözleri Resulzade tarafından kuruluş bildirgesinde ifade edilmiş ve bayraklaşmıştır. Yaşamının sonuna kadar ülkesinin bağımsızlığı için çalışan Resulzade, Azerbaycan'ın bir zamanlar bağımsız olduğunu unutturmamaya her zaman büyük önem vermiş, çaba sarf etmiştir. 

Ama gelin görün ki bölgemizde bilinen stüdyo projelerinin önde gideni yayılmacı Batı’nın kapalı kapılar arkasında güdülendirdiği ve de kurdurduğu “Kürt Mehamat Cumhuriyeti”nin bir şekilde ileri sürülmesi, mütegallibenin eliyle kurdurulan bir uydu devletçiğin dayatılmasıdır. Benim önemle kastettiğim ise büyük savaş içinde doğan ve 23 ay varlığını sürdüren, kurumsallaşmasını adım adım devam ettirebilen tek ülkenin “Azerbaycan Halk Cumhuriyeti” olmasıdır. Azerbaycan’ın orta yerinde Gence’de kurulan devlet, devletleşme sistematiğinde kendi içerisindeki devinim ve halkın sinerjisi ile Türk tarihinin "CUMHURİYET" rejimi ile idare edilen ilk devleti olarak tarih sahnesinde yerini almıştır. Daha geniş bir perspektiften bakılacak olursa denilebilir ki “Azerbaycan Halk Cumhuriyeti”, Müslüman Doğu'nun ilk demokratik Cumhuriyet’idir. Bu haklı gurur, Hazar Denizi’nin güneybatısında yer alan bölgede yaşayan Oğuzların devamı Azerbaycan Türklerine nasip olmuştur. Bahse konu bölge ya da rayon 1828 Türkmençay Antlaşması ile ikiye ayrılan Rus idaresine verilen bölgedir, malum bölgenin güneyi ise İngiltere güdümündeki İran hâkimiyetine bırakılmıştır. 

Bilindiği üzere, 1901 yılında "Milli Azatlık Hareketi" kapsamında Rus Çarlık yönetimine karşı başlatılan milli direniş sonuçsuz kalmıştır. Ama Milli Özgürlük ve Uyanış Hareketi’nin önderi Mehmet Emin Resulzade’dir. 31 Ocak 1884 tarihinde Bakü’nün Novhanı köyünde doğan Mehmet Emin Resulzade, yaşamı boyunca Azerbaycan’ın bağımsızlığı ve toplumun aydınlanması için çalışmıştır. 1920 yılından 1991 yılına kadar devam eden Sovyet zulmü Komünist Rusya’nın dağılması sonucu Azerbaycan Türklüğü, Ebulfeyz Elçibey'in halk hareketini Azatlık meydanında başlatması ile yeniden Azerbaycan Türk Cumhuriyeti kurulmuştur. Günümüzde Resulzade’den feyz alan “Güney Azerbaycan Milli Uyanış Hareketi”nin Lideri mümtaz insan Dr. Mahmutali Çehreganlı da modern Azerbaycan milli kimliğinin oluşmasında üstün gayret gösteren önemli bir figüratif olgudur. 

Mehmet Emin Çar'ın baskıları sonucu 1908 de İran'a gitmiştir. İran’da bulunduğu yıllarda gazetecilik faaliyetlerinde bulunan Mehmet Emin Resulzade, İran demokratik hareketi ve basın tarihinde özel bir konuma sahip olan “Irani-Nov" gazetesinin yazı işleri müdürlüğünü yapmıştır. 1911 de kurulan "Musavat Partisi" ile Azerbaycan milli direnişi siyasi bir boyut kazanmıştır. Birinci Dünya Savaşı ile artan baskılar, Ekim 1917 Bolşevik devrimi ile nispeten hafiflemiştir. Mehmet Emin Resulzade, 1917 yılında Musavat Partisinin genel başkanı olmuştur. Rusya Müslümanları Milli Şura'sının toplanması ile Azerbaycan milli bağımsızlık ateşi yeniden alevlenmiştir. Nitekim Resulzade, 17 Haziran 1917 tarihinde Müsavat ve Türk Ademi Merkeziyet partilerinin birleşmesi sonrasında partinin liderliğini üstlenmiştir. (1)

1918 yılında “Musavat Partisi”nin genel başkanlığının yanı sıra Azerbaycan aydınlarının oluşturduğu Milli Konsey’in başkanlığına seçilmiştir. Nuri Paşa komutasında 5’inci Kafkas Tümeni’nin Kafkas İslam Ordusu’na dönüştürülmesi neticesinde Azerbaycan topraklarının bir kısmı kurtarılmış ve 28 Mayıs 1918 tarihinde Gence'de Resulzade başkanlığındaki Azerbaycan Milli Şurası, kabul ettiği 6 maddelik İstiklal Beyannamesi ile Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin kurulduğunu ilân etmiştir. İlginçtir ki Birinci Dünya Savaşı’nın sonuna doğru Osmanlı Devleti parçalanmaya doğru giderken 4 Haziran 1918 tarihinde Azerbaycan ve Osmanlı Devleti arasında Dostluk ve İş Birliği Anlaşması imzalanmıştır.

Azerbaycan ile Osmanlı Devleti arasında 4 Haziran 1918'de imzalanan Dostluk ve İş Birliği Anlaşması’nı Azerbaycan adına Dışişleri Bakanı Memmedhasan Hacınski ile birlikte imzalayan Resulzade, Kafkasya'da yeni kurulan devletlerin tanıtılması için 18 Haziran 1918 tarihinde İstanbul'da düzenlenen konferansa Azerbaycan heyetinin başkanı olarak katılmıştır. Bolşevik ve Ermeni çetelerden Azerbaycan topraklarından büyük ölçüde temizlenmesinin ardından Mondros Ateşkes bırakışmasından 45 gün önce, 15 Eylül 1918 tarihinde Bakü’ye dönen Resulzade, hükûmette yer almasa da Müsavat Partisinin genel başkanlığı sıfatıyla hükûmetin faaliyetlerini yönlendirmiştir. Diğer bir deyişle Gence'den Bakü'ye taşınan Azerbaycan hükûmetinde faal görev almayan Resulzade, Müsavat Partisi Genel Başkanı olarak parlamentoda aktif çalışmalar yürütmüş ve hükûmetin çalışmalarını yönlendirmiştir. 

Ancak üzülerek ifade etmek gerekir ki Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin bağımsızlığı, 1920'de Bolşeviklerin Güney Kafkasya’yı işgali ile sonlanmış, hareketin önderi Resulzade de tutuklanarak Moskova'ya götürülmüştür. Sovyetler Birliği'nin lideri Josef Stalin, Resulzade'ye iş birliği önermiş ancak o, bu teklifi kabul etmeyerek ülkeden ayrılmıştır. (2)  

Derinlemesine düşünüldüğünde Mehmet Emin Resulzade, İtalyan milli birliğinin oluşmasında Dante’nin ünlü destansı şiirsel öyküsü Cehennem, Araf ve Cennet adıyla üç bölümden oluşan İlahi Komedya’sındaki gibi ilk bölümün oluşmasına çalışmış ve çok da büyük katkılarda bulunmuştur. Bilindiği üzere Rus edebiyatının dev filozof yazarı Nikolay Vasilyeviç Gogol da “Ölü Canlar” adlı destansı öyküsü (poema)’nde tıpkı Dante’nin İlahi Komedya’sındaki gibi üç bölüm olarak tasarlamış, ancak ilk bölümde kalmış, Araf ile betimlenen arınma ve diriliş safhasına bile geçememiştir. (3) 

Mehmet Emin Resulzade; Gogol, Rus gerçekliğinde evin giriş bölümünde kalırken onun ortaya koyduğu engin fikirler tıpkı Çiçikov örneği gibi, bir “arınma ve dirilme evresi”ni ortaya koymuştur.  Resulzade ismiyle bütünleşen Azerbaycan Türkleri için bağımsızlığın simgesel sloganı "Bir kere yükselen bayrak, bir daha inmez" veciz ifadesi tıpkı Küba’nın kurtuluşunun yol göstericisi Jose Marti’nin “Gerçek bir kere uyanır ve asla ölmez” mottosu ile örtüşmektedir. Bu bir ülkü ya da umde ile kavramlaşmıştır. Ülkü ya da umde, milletleri olgunlaştıran ve başarıya ulaştıran bir hedeftir. Bu, bir çiçeğin tohum hâldeyken gerçekleşen döllenme evresine benzer. Gökalp ülkü kavramının millet üzerindeki birleştirici ve bütünleştirici etkilerinden bu şekilde söz etmiştir. Daha sonrasında ülkünün romantik bir hayal olmadığını ve milletlerin tarihi ile bağlantılı olarak hedeflerinin oluştuğunu söylemiştir. Ülkü kavramının bir milleti hedefe yönelttiğini ve şuursuz bir toplulukken şuurlu bir topluma dönüştürdüğünü örneklemelerle anlatmıştır. Gerçekten de “ülkü” gerçekleşmeyecek bir hayal değil, bilinçsel bir gerçekliktir. Daha doğru bir deyişle “ülkü”, zihni bir refleks olduğu kadar bir zorunluluğun semeresidir.

Milliyetçilik ve devletçilik şuuru çok ileri düzeyde olan Resulzade, İsmail Gaspıralı-Ziya Gökalp-Yusuf Akçura gibi güçlü Türkçü fikir insanlarından etkilenmiştir. Azerbaycan gerçekliği ülküsü ile kurulan Azerbaycan Devleti’nin üç temel ideali, Ziya Gökalp’in biçimlendirdiği "TÜRKLEŞMEK-İSLAMLAŞMAK-MUASIRLAŞMAK" mottosuyla bütünleştirilmiş ve bu idealler doğrultusunda Azerbaycan bayrağının üç temel rengi araçsal olarak simgeleştirilmiştir.  

Evet sevgili okurlar, bütün bunlardan sonra söylemem odur ki Jose Marti’nin önemle belirttiği gibi, ülkeyi cennete döndürebilmekse hedef, bedel ödemek gerekir. “Çünkü özgürlüğün bedeli yürektir. Ya onsuz yaşamayı tercih edeceğiz ya da bedelini ödeyerek canımızı ortaya koyarak satın alacağız.”

Vatan için duyulan sevgi ya da toprak ana için duyulan aşk, onu ezmeye yeltenenlere karşı varoluşsal bir tehdit olarak algılayıp uyanık olmak, saldıranlara karşı da onu defedebilmek için elinden geleni ardına koymamaktır.

Dipnotlar:

(1) Enver Kabul, “Dünden Bugüne Azerbaycan ve Mehmet Emin Resulzade”, Bilgi Notu, Derleme, Çağdaş Türk ve Dünya Tarihi, 2020, / Whatsup Erişim Tarihi 21 Mayıs 2024/

(2) Ruslan Rehimov,  “Azerbaycan Cumhuriyeti'nin kurucusu: Mehmet Emin Resulzade”, Anadolu Ajansı, 06.03.2023;  https://www.aa.com.tr/tr/dunya/azerbaycan-cumhuriyetinin-kurucusu-mehmet-emin-resulzade/2838085/ Erişim Tarihi 21 Mayıs 2024/

(3) Nikolay Vasilyeviç Gogol, Çev.Varol Tümer, Ölü Canlar, İstanbul, Ocak 2024, s.5