Türkiye ekonomisinde özellikle 1980 sonrasından itibaren banker adı verilen kişi ya da kuruluşlar, borç alıp verme işlemlerinde önemli bir rol oynamaya başlamışlardır. Fakat zamanla faiz oranlarının sürekli yükseltilmesi, bankerleri daha yüksek faizle borçlanmaya zorlamıştır. Bu döngü, piyasa üzerinde büyük bir baskı yaratmış ve ekonomik istikrarı bozmuştur.
Bilhassa 1980'li yılların başında, serbest faiz politikalarının etkisiyle bankerler arasında yaşanan faiz yükseltme yarışı, finansal piyasalarda büyük çalkantılara yol açtı.
1982 yılında yaşanan “Bankerler Krizi”, serbest faiz politikasının olumsuz sonuçlarını net bir şekilde ortaya koymuştur. Bankerler, yüksek faiz oranları ile borçlanarak borçlarını kapatmaya çalışırken, bu sürdürülemez model en sonunda iflaslara sebep olmuştur. Bireysel bankaların riskli yönetim tarzları ve agresif faiz politikaları, krizin tetikleyici unsurları arasında gösterilmektedir.
Bu kriz, sadece bankerlerin iflas etmesine neden olmakla kalmayıp, bunun yanı sıra ekonomik sistemde büyük bir güven kaybına da yol açmıştır. Krizden sonra finansal düzenlemeler ve denetimler sıkılaştırılmış, faiz politikaları tekrar gözden geçirilmiştir.
“Bankerler Krizi”, serbest piyasa ekonomisinin dengesizliklerini ve kontrolsüz faiz artırımlarının ne gibi olumsuz neticeler doğurabileceğini gözler önüne sermiştir.