Ramazan DURMUŞ'un 25 Mart 2023 tarihli yazısı: 14 Mayıs’a doğru…
Peş peşe yaşadığımız felaketler zinciri içinde siyasetin gündemi 14 Mayıs…
Türkiye önemli bir sınav verecek. 13. Cumhurbaşkanını seçmek için hür iradesini ortaya koyarken gazi meclisimiz, 28. dönemde yasama görevini yerine getirecek 600 milletvekilini daimi başkentimiz Ankara’ya gönderecek.
Ancak ne acıdır ki memleket mücadelesinde, bu kadar problemi olan, bir o kadar da problemli olan siyasilerin cirit attığı ülkeyiz.
Sadece bir örnekle geçelim!
Demokrasilerine aşık (!) olduğumuz ülkelerin aksine, bir oy için bile yıkıcı emel sahiplerini başlarına taç yapıp bugünkü keşmekeşe sürükleyen, sakat anlayışın türevlerinin yaşadığı bir ülkeyiz.
Yıkıcı terörü yenmek için el birliği yapacağımıza Türkiye’nin üniter yapısı, bayrağı ve kurucu lideri Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile problemi olanları ekonomik, sosyal, diplomatik ve siyasi olarak palazlandırmakta çok mahiriz!
Umuyorum ki bölücü ihanetle yol yürüyenler artık gerçeği görür.
Türkiye’mizde yaşananlara nokta koyarak iyi ilişkiler geliştirilmesi ümit edilen Yunanistan’ın “Türk Kıbrıs” gerçeğine bakışına dikkat çekmek istiyorum biraz da.
Malumunuz, Türkiye-Yunanistan ilişkilerinde “asrın felaketi”nin ardından Dışişleri Bakanı’mız Sayın Mevlüt Çavuşoğlu'nun "Zor günlerde birbirimize yardım etmemiz önemli ama ilişkilerimizi geliştirmek için başka bir deprem ve başka bir felaketi beklemek zorunda değiliz" ifadelerine Yunan Bakan, bu sözlere kendisinin de katıldığını belirtince çokça duygu seline kapılanlar oldu.
Oysa ne yazık ki Türkiye’den değil tamamen Yunan-Rum ikilisinin katı tutumundan kaynaklanan sorunlar yaşıyoruz. Silah deposu hâline getirilen Ege adaları, kıta sahanlığı, Kıbrıs’ta Türk’ü azınlık görmekten bıkmayan onlar…
Ilık meltemlerin estiği bu dönemde Yunanistan Başbakanı Miçotakis, depremlerin Ankara ile yumuşama yarattığını söylerken siyasi yaklaşımda bir değişiklik olmadığı gerçeğini suratımıza çarptı adeta.
Kiriakos Miçotakis Efendi, Atina ve Kıbrıs Rum yönetiminin, bu soruna bakış açılarında herhangi bir değişikliğin söz konusu olmadığını açıkça ortaya koydu.
Anlayacağınız Miçotakis Efendi, bildik söylemlerine devam ediyor. Batı’nın şımarık çocuğu Miço, Mehmetçiğimi hâlâ “işgal ordusu” görüyor. Barbar Rum palikaryalarının vahşetini önlemek için Türkiye’nin hakkı olan ”garantör” ülke statüsünü içine sindiremiyor.
Dahası, Miço adım adım Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) tam üyeliğine yürüyen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni hazmedemeyerek Kıbrıs’ta, iki bölgeli, iki toplumlu federe çözüm hayalleri kuruyor.
İşte Türkiye… İşte etrafımızda yaşananlar…
Bir başka yazıda buluşmak ümidiyle…