Sevdenur NAMALAN'ın 11 Eylül 2023 tarihli yazısı: Bir Gündelik Hayat Pratiği Olarak Sosyal Medya
Internet Live Stats verilene göre 2019 Ekim ayında saniyede 8 bin 687 tweet atılmakta, 946 Instagram paylaşımı yapılmakta ve 80 bin 909 Youtube videosu izlenmektedir. Twitter kullanıcı sayısında azalmalar gözlemlenirken Facebook ve Youtube kullanıcı sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Alana sonradan dâhil olan Snapchat, Instagram gibi uygulamalar özellikle gençler tarafından ilgi görmektedir. Amerika’da yapılan bir araştırmaya göre Facebook kullanıcılarının %74’ü, Instagram kullanıcılarının %63’ü ve Snapchat kullanıcıların %61’i en az 2 saat uygulamaları ziyaret ediyor.
Türkiye’deki sosyal medya kullanımına ilişkin veriler de farklılık göstermemektedir. We Are Social tarafından yayınlanan verilere göre 2019 yılı itibari ile 52 milyon sosyal medya kullanıcısı bulunmaktadır. Nüfusun %63’üne denk gelen kullanıcıların en çok zaman geçirdiği platform Youtube, Instagram ve WhatsApp uygulamalarıdır. Bu ağlarda harcanan süre ortalama olarak 2 saat 46 dakikadır. Yoğun bir şekilde kullanılan sosyal ağlar sadece bireyler tarafından değil, aynı zamanda kurumlar, siyasal partiler, haber organizasyonları, şirketler ve markalar tarafından da benimsenmişlerdir.
Radyo, televizyon, gazete gibi geleneksel kitle iletişim araçlarının mesajları, sosyal medyada olduğu gibi etkileşimde yeterli alana ulaşamamaktadır. Bu durumun asıl sebebi, geleneksel kitle iletişim araçlarının yanı sıra bireylerin hem içerik üretebilmesi hem de geri dönüş yapabilmesidir. Dolayısıyla bireylerin söz hakkına sahip olması sosyal medyanın ön plana çıkmasını sağlamıştır. Gelişen teknolojilerle birlikte sosyal medyada kendi sesini duyurabilmek ve kendi üretimini paylaşabilmek çok daha ucuz ve kolaydır. Yeni iletişim teknolojileri; farklı kaynaklara ulaşım, farklı bireylerle diyalog olanağı, tüketim için seçenek fazlalığı ve düşük maliyetli erişim kolaylığı sunmaktadır.
Web 2.0 kavramını ortaya atan Tim O Reilly, yeni medyada kullanıcılarının üretime katılmasını sağlamıştır. Kullanıcılar içerik üreterek etkileşim ağını da büyütmüş olur. Bu dönemin önemli gelişmelerinden biri sadece web sitelerinin ziyaret etmek değildir. Kullanıcılar, dâhil oldukları sosyal ağ üzerinden, içerik üretip geliştirebilir, yorumlarda bulunabilir. Bu durumun kullanıcılara yeni bir deneyim yaşattığını belirtilir. Yeni medyayı geliştirip zenginleştiren en önemli unsur, kullanıcı türevli içerik hâline gelmiştir.
Hinton ve Hjorth, içerik üretiminin ve dağıtımının kolay hâle gelmesinin en büyük nedeninin Web 2.0 olduğunu savunur. Çünkü teknik bilgisi az olan kişilerin bile rahatça kullanıcı olmasını sağlayan yeni medya, karmaşık olmayan kolay platformlara sahiptir. Bu platformlara kolayca dâhil olan kullanıcılar, sosyal ağ sitelerine giden yolu açar.
Boyd, 2003 yılında blogların ve Friendster, MySpace gibi sosyal ağ sitelerinin ilk örneklerinin popüler hâle gelmeye başladığını belirtir. Aynı zamanda bu sitelerin yeni insanlarla tanışmak üzerine tasarlandığı gerçeği olsa da kullanıcılar daha çok kendi arkadaşları ile bağlantı kurmak ve sosyalleşmek için bu yeni medya platformlarını kullandığını ifade eder. İlerleyen dönemlerde genellikle gençlerin gündelik hayatlarında aktif ve yoğun biçimde kullanmaya başladıkları sosyal medya, “kültürel bir fenomen olarak enformasyon ve iletişim ekosistemini yeniden şekillendirmiştir”. Boyd, yeni medya ile ortaya çıkan bu yapıyı “ağlaşmış kamu” kavramı ile açıklar.
Günümüzdeki gençler, alışveriş merkezleri ya da parklarda buluşuyormuş gibi teknoloji ile ortaya çıkan yeni kamusal ağlarda bir araya gelebiliyorlar. Gençlere; toplanma, bağlantı kurma, paylaşımda bulunma imkânı sağlayan sosyal medya, ağlaşmış kamunun ortaya koyduğu birtakım özellikleri de barındırır. Boyd’a göre bu özelliklerden birincisi çevrim içi içeriklerini devamlılığıdır. Ayrıca bu platformlarda potansiyel izleyici için görünürlük mevcuttur. Paylaşılan içeriklerin bulunması ve yayılması daha kolaydır.
Günümüzde pek çok kullanıcının vazgeçilmezi hâline gelen sosyal medya, kullanıcı türevli içerik ve yeni medyanın etkileşimi gibi iki anahtar unsuru içinde barındırır. Çoğu kullanıcı için artık internet sadece sosyal medya amaçlı kullanılmaya başlanmıştır. Welman ve arkadaşlarına göre internet sadece bilgisayara bağlanan bir araç olmaktan çıkmış, insanları da birbirine bağlayarak sosyal ağları oluşturmuştur. Aynı zamanda ortak ilgi alanlarına sahip kişilere coğrafi bölge fark etmeksizin uzak kişiler ve gruplar için bir yakınlaşma ortamı da sağlar.
1950'li yıllarda gerçekleşen mikroelektronik devrimi ile şekillenen enformasyon ve iletişim teknolojilerinin yeni yapısı, bunun toplumsal izdüşümü “ağ toplumu” kavramını ortaya çıkartır. Ağ toplumu kavramı, Castells tarafından ortaya atılmıştır ve ona göre toplum, “toplumsal yapısı mikroelektriğe dayalı dijital olarak işlenen enformasyon ve iletişim teknolojilerinin harekete geçirdiği ağlar etrafında örgütlenmiş bir toplumdur.” İnternet ve kablosuz iletişimin önemli bir yer tuttuğunu vurgulayan Castells ağ toplumunu, yeni medya ile ortaya çıkan küresel ağların temeline dayandırır. Castells, bu sayede “internetin iletişim ve enformasyon işleme gücünün, toplumsal hayatın bütün alanlarına yayıldığına” da dikkat çeker. Kitle iletişim araçlarının yerini almaya başlayan sosyal ağlar özellikle kullanıcıların üreticiye dönüşmesi ile iletişimin kişisel bir yönünü de ortaya çıkartır. Bu durum da “kitlesel öz iletişim” olarak kavramlaştırılmıştır.
Rheingold ise gerçek ortamlar yerine siberuzayda bir araya gelen “sanal cemaat”lere dikkat çeker. Yeni dönemde insanların yüz yüze görüşmeden etkileşime girmesi, arkadaşlık ve iş ilişkisi kurması, bilgiye erişmesi oldukça kolaydır. Rheingold, sosyal ağları benzersiz kılan özelliğin, kişilerin kendilerini görünür kılması ve bu sayede düşüncelerini, fikirlerini, üretimlerini farklı kitlelerle paylaşabilmelerine ortam sunması olduğu tespitini yapmaktadır. Bu ağlar, kullanıcılarına yeni insanlarla tanışmayı zorunlu kılmaz. Bu durumun yerine ilk olarak genişletilmiş sosyal ağların bir parçası olan insanlarla iletişim kurulduğunu ifade eder.
Manning’e göre iki temel özellik, sosyal medyayı diğer platformlardan ayırır. İlk olarak sosyal medyanın temelinin, katılıma dayalı olmasıdır. Diğer özellik ise katılım niceliğine uygun bir şekilde sosyal medyanın etkileşime dayalı olmasıdır. Günümüzde sosyal ağlar internet kullanıcılarına hem üretici hem de tüketici olma imkânı sunuyor. Bu yaklaşım, geleneksel medya kullanıcılarının sadece tüketici olduğunu ve bu durumun yeni medya ile son bulduğu görüşünü savunur.
Jenkins ise katılımcı kültür bağlamında sosyal medyaya dikkat çeker. Örneğin; YouTube kullanıcılarına üretim, seçim ve dağıtım olarak üç farklı seviyede hizmet sunar. Jenkins’e göre bu aktivitelerin hepsi dijital ortamlarda bile yeni olmasalar da YouTube, birçok işlevi tek bir platformda bir araya getiren sosyal medya platformudur. Aynı zamanda sıradan insanların medyanın dokusunu değiştirmekteki rolüne fazla vurgu yapar.