Ersan AKBAŞ'ın 1 Haziran 2024 tarihli yazısı: Bir Mad Max Destanı: Furiosa
Kıyamet senaryosu üzerine kurulu aksiyon filmlerinin atalarından kabul edilen Mad Max, 45 senedir hayatımızda…
Filmin yaratıcılarından yönetmen George Miller, Mad Max’i ilk çektiğinde takvimler 1979’u gösteriyordu.
1979 yılında vizyona giren ilk Mad Max, Avustralyalı efsane oyuncu Mel Gibson’ı dünyaya tanıtmıştı.
Akabinde yine başrollerinde Mel Gibson’ın olduğu 1981 tarihli Mad Max 2: Yol Savaşçısı ve 1985 tarihli Mad Max 3: Gökkubbenin Ardında filmleri çekildi.
Sonrasında Max tarih oldu.
Herkes Max’i unutmuşken George Miller, evladını unutmadı.
Tam 30 yıl sonra orijinal üçlemeden bağımsız Mad Max: Öfkeli Yollar’ı 2015 yılında gösterime sundu.
Deyim yerindeyse yer yerinden oynadı.
Taraflı tarafsız herkes, nükleer felaket sonrasını anlatan yeni kıyamet dünyasını çok beğendi.
Charlize Theron’un canlandırdığı Furiosa karakteri, hikâyenin can damarını oluşturuyordu.
Çorak topraklardaki ikonik Max karakteri ise Mel Gibson’dan Tom Hardy’ye geçmişti.
Film çok beğenilince Miller, aklındaki projeyi hayata geçirdi.
Charlize Theron’un canlandırdığı Furiosa’nın başlangıç hikâyesini anlatan Furiosa: Bir Mad Max Destanı'nı çekti.
Böylece Mad Max, bir kez daha üçleme olma yoluna girmiş oldu.
Charlize Theron’un gençlik yıllarının anlatıldığı ikinci filmde, Furiosa’yı Anya Taylor - Joy canlandırdı.
Joy’a, çok harika oynayan hiç tanıyamayacağınız Chris Hemsworth eşlik etti.
İşte bu destansı film, sinemalarda izleyicisi ile buluştu.
İlk filmde senaryo zayıf, oyunculuk üst düzeydi. Ayrıca çok güçlü aksiyon vardı ve görsellik muhteşemdi.
İkinci filmde ise bu kez senaryo çok sağlam.
Ayrıca ilk filmi geçmeye çalışmayacak kadar akıllı ve farklı bir hikâyesi var.
Sağlam, akıllı ve farklı bir senaryosu olması ise Furiosa’nın en büyük şansızlığı…
Şansızlık diyorum, çünkü son yıllarda böyle filmle karşılaştığında sinema seyircisi bir afallıyor.
Marvel evreninin, al gülüm ver gülüm masallarına alışmış seyirci ne yapacağını şaşırıyor.
O nedenle Furiosa, beklenen ilk hafta gişe hasılatını elde edemedi. Sonrasında da edemeyecek gibi görünüyor.
Bu da olası bir üçlemenin ikide kalabileceğinin sinyallerini verdi.
Yine de George Miller’in kıyamet sonrası çorak topraklarda hala güçlü hikâyeler anlatıyor olması büyük bir başarı.
Film senaryosuyla, oyuncularıyla, aksiyonuyla ve görselliğiyle başarılı…
Bir ilk yarım saati var ki anlatılmaz. Ancak izlenir.
Tek sıkıntısı 2 saat 28 dakikalık sürede konu farklı karakterler nedeniyle çok uzamış. İyi bir kurguyla bu sorun çözülebilirdi.
Ayrıca 2015’teki filmin başlangıç hikâyesi anlatıldığı için 2015’teki filme geçişte senaryo çok zayıf kalmış.
Bir boşluk hissi doğurmuş.
Bu kısım da 2 saat 28 dakikalık sürede daha çarpıcı anlatılabilirdi.
Bunlar olsaydı filmin tadından yenmeyeceğini düşünenlerdenim.
O nedenle sinemaya bu pahalılıkta gidilecekse bu film için gidilebilir, kanısındayım. Karar her zamanki gibi yine sizin.