Ersan AKBAŞ’ın 13 Mayıs 2023 tarihli yazısı: Bülbülü Öldürmek Günah mıdır?
Bülbülü Öldürmek / To Kill a Mockingbird… ABD’li yazar Harper Lee’nin unutulmaz eseri…
1960 yılında yayınlanmış eser, ertesi yıl Pulitzer ödülü alarak Amerikan Edebiyatı’nın klasikleri arasında yerini almıştır.
Akabinde Hollywood, romanı filme çekmiş, Gregory Peck, bu filmde oynadığı Atticus Finch rolüyle Oscar ödülünün sahibi olmuştur.
Siyah beyaz çekilen film, rengi gibi siyah beyaz eşitsizliğini anlatır.
1930’lı yıllarda ABD’yi kasıp kavuran büyük buhrandan sonraki dönemdeyiz.
Alabama’daki Maycomb adlı bir kasabada geçer olaylar.
Kahramanımız Scout 6 yaşında bir kız çocuğudur.
Scout filmdeki anlatıcımızdır ve her şeyi onun gözünden görürüz.
Ağabeyi Jem ve yaz arkadaşları Dill de yardımcı olurlar, bu anlatıma.
Peki, ne anlatılır bu çocukların gözünden…
Amerika Birleşik Devletleri’ndeki siyahi topluma yönelik ırkçılık.
Filmde siyahi Tom Robinson’un hikayesine ortak oluruz.
Tom Robinson, beyaz bir kadına tecavüz etmekle suçlanmaktadır.
Atticus Finch de onun savunmasını üstlenen avukattır.
Oğlu Jem ile yaptığı bir konuşmada, “Onu savunmazsam kasabada başı dik dolaşamazdım” der.
Ancak avukatımız, müvekkili Tom’u sadece mahkemeye karşı savunmaz.
Neredeyse bütün beyaz toplumuna karşı savunur.
Çünkü bu toplumda bir beyazın sözüne karşılık siyahi birinin sözü geçmemektedir.
İşin içinde hukuk da olsa kanun da olsa bu böyledir.
Mahkemede beyaz insan ne derse doğru odur. Kanıt varmış yokmuş, hiç önemli değil, hem delil de neymiş…
Tıpkı bizdeki “Ağanın sözünün üstüne söz söylenir mi?”nin diğer versiyonu gibi…
Tabii bu repliğin geçtiği 'Kibar Feyzo'da bu cümle farklı ve nahoş bir şekilde geçiyorsa da olsun, bu da işimizi görür.
Filme dönersek avukatımız bir süre sonra “Zenci” dostu olmakla itham edilir.
İşte tüm bunlar küçük kahramanlarımızın gözünden bizlere aktarılır.
Bir de bu çocukların dünyasında, gizemli komşularının gizemli oğlu Boo Radley vardır.
Atticus bir gün, anlatıcımız Scout’a, “Bir insanı gerçekten anlamanın tek yolu dünyayı onun gözleriyle görmektir, onun derisinin içine girip içinde dolaşmaktır.” der; ama nafiledir.
Çocukların gözündeki dünyada Boo Radley korkunç bir yaratıktır.
Tabii gerçek dünyada Boo Radley’den çok daha korkunç insanlar yaşamaktadır.
Bu insanların oluşturduğu toplumun, katı ve kötü kuralları vardır.
Bir kişi, bu katı kurallardan birini ihlal ederse, toplum onu ‘birlikte yaşamaya uygun değil’ diye kovar.
Atticus Finch de Tom Robinson’un tecavüzle suçlandığı mahkeme sürecinde jüriye bunu ispatlamaya çalışır.
Toplumun katı ve kırılmaz kurallarını siyahi bir erkek mi ihlal etmiştir yoksa beyaz bir kadın mı?
ABD gibi dünyaya demokrasi ihraç eden ve evrensel hukuk kurallarını öğreten ülkelerde mahkemeler, "büyük eşitliğin olduğu" kurullardır.
Yani bu ülkelerde mahkeme huzurunda tüm insanlar eşittir.
Bülbülü Öldürmek filmi bize “acaba öyle mi?” sorusunu sordurtuyor.
Acaba hukuk bu ülkelerde de kişiden kişiye farklı mı uygulanıyor?
Rengine göre, milliyetine göre, cinsiyetine göre, gücüne göre, parasına göre hukuk, dünyanın parıldayan ülkelerinde de farklı mı işliyor?
Renginden dolayı iftiraya uğrayan insanların dünyasını çocukların gözünden acımasızca anlatan bu filmi, harika finaliyle de unutamayacaksınız.
Filmin bir sahnesinde “Ama bülbül öldürmenin günah olduğunu sakın unutma“ der, Atticus,
“Neden? ” diye sorar Jem…
Atticus, “Çünkü bülbüller bizi eğlendirmek için müzik yapmaktan başka bir şey yapmazlar. İnsanların bahçelerinde yetiştirdiği şeyleri yemezler, tek yaptıkları tüm kalpleriyle bize şarkı söylemektir.” yanıtını verir.
Peki, kasabadaki insanların bülbülü kimdir?
Sorunun yanıtını öğrenmek istiyorsanız bu filmi mutlaka izlemelisiniz.