Ersan AKBAŞ'ın 18 Kasım 2023 tarihli yazısı: Çiçek Ayı’nın Katilleri!

Ülkemizde Dolunay Katilleri adı ile gösterime giren orijinal ismi Çiçek Ayının Katilleri/Killers of the Flower Moon olan film, Amerikan tarihinin karanlıkta kalmış gerçek bir olayına ışık tutuyor.

Nedense Hollywood bu tür filmleri yapmayı çok seviyor. ABD’nin geçmişinde yaptıklarına günah çıkarmayı çok iyi beceriyor.   

Film 3 saat 26 dakika… Eğer bu zorluğa hazırsanız ve de sabırlıysanız, emin olun kanınızı donduracak bir film izleyeceksiniz.

1920’ler ABD’sindeyiz. Oklahoma’daki Kızılderili Osage kabilesine ait toprakların altı petrol kaynıyor.

Kara elmas sayesinde Osage kabilesi halkı dünyanın en zengin insanları oluyor.

Ancak bu zenginliği kaptırmak istemeyen beyaz iş adamlarının radarına, Osage Kabilesi çoktan girmiştir bile… 

İşte burada da karakterlerimiz ortaya çıkıyor.

Leonardo DiCaprio, Birinci Dünya Savaşında görev yaptıktan sonra Oklahoma’ya dönen Ernest Burkhat’ı canlandırıyor. Basit bir adam ve parayı seven biri…

Robert De Niro, William Hale karakterinde ve DiCaprio’nun amcası rolünde…

Nam-ı diğer 'Kral', Osage Kızılderililerinin yıllar içinde güvenini kazanmış usta bir entrikacı.

Alçakça kurguladığı stratejisini yeğeni Ernest üzerinden sabırla hayata geçirmeye çalışan biri…

Emin olun hikaye onun gözünden anlatılsa yeni bir Hannibal Lecter karakteri doğabilirdi.

Ve filme damgasını vuran Lily Gladstone, Mollie Burkhat karakteriyle DiCaprio’nun eşi rolündeki Osageli gelinimiz…

Kızılderili gelinimizin sahip olduğu servetin sinsi bir planla ele geçirilmeye çalışılması da filmimizin ana konusu…

İnsanı dehşete düşüren olaylar zinciri de burada başlıyor.

De Niro’nun hayat verdiği karakterin yıkıcı kötülüğünü ürkütücü bir şekilde beyazperdeden izliyorsunuz. 

Temposuz gibi gözüken film, aslında bu dakikadan itibaren gerilimli bir tempo ile sizi 3 saat boyunca ele geçiriyor.

ABD tarihi yerlilere ait toprakların beyazlar tarafından işgal edilme hikayeleri ile dolu…

Bu hikayelerde Kızılderili yerliler söz konusu topraklarını icradan kaybetmemiş, tabii ki…

Topraklar işgal edilirken katliamları/cinayetleri de beraberinde getirmiş.  

Yönetmen Martin Scorsese, Çiçek Ayı’nın Katilleri filmi ile işte bu gözden kaçırılmış/unutturulmuş cinayetlere/katliamlara ışık tutan bir film yapmış.  

Film sabır ve dikkatli bir zihin ile izlendiğinde yukarıda vurguladığım gibi kanınızı donduracak etkiye sahip…

Yönetmenle altıncı kez bir araya gelen DiCaprio, film boyunca canlandırdığı karakteri için, yüzüne takındığı iğreti ifade ile izleyen herkesi bıktırıyor.

İnanın, sinemada arkamdaki seyirci bir kız, “Başka birini bulamamışlar mı?” diyerek Leonardo’ya olan tepkisini dile getirdi. O kadar başarılı yani…   

Yönetmenle birlikte on film üzerinde çalıştıktan sonra De Niro ise yalnızca kendi kişisel kazancı için yaşayan ikiyüzlü karakteri mükemmel canlandırıyor.

Ancak filmin asıl öne çıkanı, bu hikayenin kalbini ve ruhunu oluşturanı Lily Gladstone oluyor. Muhtemelen de Oscar heykelciğini filmdeki rolüyle kaldıracak ve evine götürecek.

Filmin tek olumsuz yanı, uzun bir süreye sahip olması…

Filmin final sahnesini ise ben bugüne kadar hiçbir yerde görmedim. 

Sanırım, karanlık bir dönemin açgözlülüğünü, günahını ve şiddetini konu olan filmin böyle bitirilmesi gerekiyordu. Yönetmen de bunu yaptı.

Filmi izledikten sonra şunu söyleyebilirim ki beyazların sömürü düzeni bu filmi ortaya çıkaran sebeptir.

Toprakların yerlisi de olsan, sahibi de olsan hiç fark etmez… Hatta bu sana böyle söylense de temelde beyazlarla eşit değilsen ve eşit hakların yoksa yaşadığın topraklarda korunamazsın.

Son olarak, petrolün bir karşılığı para ve zenginlik ise diğer karşılığı kaos ve cinayettir, nokta!